İş dünyası en zor yıllarından birisini yaşarken beklediği can suyu teşvikleri yerine yeni Vergi Paketi, Türkiye Büyük Millet Meclisi Plan ve Bütçe Komisyonu’nda kabul edildi. 36 maddelik vergi paketinin devreye girmesiyle Bakanlık, Hazine’nin 2025 bütçesindeki açıkla mücadele için yeni gelir kaynakları oluşturmayı hedefliyor.
Buna göre işveren prim oranının bir puan artırılmasıyla 2026’da 111 milyar TL, prime esas kazanç üst sınırının asgari ücretin dokuz katına çıkarılmasından 63.7 milyar TL, kira istisnasının daraltılmasından 22 milyar TL, noter harçlarının devreye girmesi ise 13.1 milyar TL ek gelir yaratacak. Diğer yandan genç girişimci teşvikinin kaldırılması ve işveren prim desteğinin düşürülmesiyle de yaklaşık 110 milyar TL’lik tasarruf hedefleniyor. Bu tablo, paketin mali gerekçesinin sosyal boyutun önüne geçtiğinin açık bir göstergesidir. Bakanlık bu değişiklikle 200 milyar gelir hedefliyor olsa da Komisyondan geçen bu tasarı özellikle üretim ve istihdam teşviği bekleyen sanayiciyi şimdiden kara kara düşünmeye sevk etmişe benziyor. Çünkü kanun teklifinin öne çıkan maddeleri içerisinde ‘Sosyal Güvenlik’ maddeleri, işverenin hem vergide hem de istihdamda belini bükecek gibi.
İşveren prim oranı %11’den %12’ye yükseltilirken emeklilik prim oranı 1 puan artırılıyor. Kısmi süreli çalışanlar, tarım işçileri ve ev hizmetlerinde çalışanların prim oranları da %20’den %21’e çıkarıldığı gibi, imalat dışı sektörlerde 5 puandan 4 puana düşürülen Hazine prim desteği 4 puandan 2 puana düşürülüyor, genç girişimcilere verilen prim desteği ise tamamen kaldırılıyor.
Pakete konulan bu madde ile Sosyal Güvenlik Kurumu’nun gelirini artırılması hedeflense de mevcut vergi ve prim ödemelerinde dahi zorlanan sektörlerde kayıt dışını tetikleyeceğe benziyor.
Bundan önce de Hazine’nin 2025 bütçesine konulan 245 milyar ceza gelirine karşılık, ilk altı ayda bunun yaklaşık 3.5 katına çıkarak 941 milyar ceza kesmesi ve kesilen cezaların ancak %18’inin tahsil edilebildiğine bakıldığında, yıl sonuna kadar bu rakamın 1.8 trilyonu bulacağı öngörüsü çalışma hayatını ve zorda olan, borcunu ödeyemeyecek durumda olan üretici ve vatandaşı bir de vergi ve prim artışlarıyla çalışamaz hale getirecektir. Oysa 2025 yılını ceza yılı olarak içine sindiren sanayici, bir an önce üretimin ve dolayısıyla istihdamın önünün açılmasını dört gözle beklediği bir dönemde vergi paketinin açıklanması şok etkisi yaratmışa benziyor.
Komisyon görüşmelerine baktığımızda, bu torba yasada görüşülen tek destekse İşsizlik Sigortası Fonu’ndan %15 oranında bir fon ayrılarak, imalat sektörü yaklaşık 45 milyar tutarında bir kaynağın istihdamı koruma desteği olarak imalat sektöründe bulunan, tekstil konfeksiyon deri ve mobilya sektörlerinde kullanılması öngörülüyor. Fakat sıkıntıda olan sadece bu dört sektör olmadığı gibi, desteğin KOSGEB üzerinden sağlanacağı düşünüldüğünde 250 üzeri çalışanı olan işletmeler bu desteklerden de faydalanmayacaklardır. Zaten halihazırda KOSGEB bu gruba giren imalat sektörünü kişi başı 2500 TL olarak destekliyor. Asıl mesele tüm sektörlerin desteklenmesi olduğundan KOBİ niteliği şartı kaldırılarak tüm imalat sektörünün bu destekten faydalanması sağlanmalıdır.
Gelişmiş ülkelerde olduğu gibi, rekabet gücünün korunması, teknolojik gelişmenin sürdürülmesi, sermaye kaçışının engellenmesi, bölgesel dengesizliklerin ortadan kaldırılması, teşvik edilmesi gereken sektörlerin desteklenmesi ve istihdamın arttırılması için teşvik tedbirleri alınarak mutlaka bu torba yasaya dahil edilmesi gerekmektedir. Çünkü teşvik politikaları ve vergi oranları ekonomik kalkınmanın ve sanayileşmenin sağlanması, geri kalan bölgelerin kalkındırılması, uluslararası rekabet gücünün kazanılması, istihdam imkânlarının genişletilmesi, ihracatın arttırılması ve yabancı sermayenin ülkeye yönlendirilmesi için en önemli unsurlardandır. Asıl yapılması gereken vergi oranlarının artırılmasından ziyade, kayıt dışının ortadan kaldırılması ve adil rekabet koşullarının sağlanması olması gerekirken, bugün uygulamaya koymaya hazırlanılan bu yasanın kayıt dışının artmasını teşvik edecek gibi durmaktadır.
Küresel bir pazarda, ‘iktisadi kalkınma’nın temel faktörleri; ‘istihdam yaratılması’, ‘firmalara rekabet gücü kazandırılması’, ‘yatırım ve işletme maliyetleri ile vergilerin düşürülmesi’ olması gerekirken bugün yasallaşması beklenen ve Komisyonda kabul edilen bu kanun teklifi, iktisadi kalkınmanın tamamen önünü tıkayacak gibi görünüyor. Temennimiz kanun yapıcıların, durma noktasına gelen üretimin önüne set koymak yerine bu torba yasadan, üretimin ve istihdamın önünü açacak pozitif bir şeyler eklenmesidir.