Hem kamu politikalarının hem de ana yüklenici stratejilerinin KOBİ merkezli tasarlanması, Türkiye’nin savunma sanayinde tam bağımsızlık hedefi açısından stratejik bir zorunluluktur.
Bu makalem; Türk savunma sanayinde KOBİ’lerin üstlendiği rolleri, sektöre katkılarını ve karşılaştıkları temel zorlukları özetlemekte; etkinliklerinin artırılmasına yönelik çözüm önerileri sunmaktadır. Savunma sanayii, ulusal güvenlik ve ekonomik kalkınma açısından stratejik bir sektördür. Türkiye’nin yerli üretime dayalı savunma politikaları, son yıllarda önemli ilerlemeler kaydetmiştir. Bu süreçte KOBİ’ler, büyük ölçekli savunma şirketlerinin tedarik zincirinde yer alarak hem üretim altyapısının genişlemesine hem de teknolojik yeniliklerin hızlanmasına katkıda bulunmaktadır. KOBİ’ler, savunma ekosisteminde esnek, yenilikçi ve maliyet etkin üretim yapılarıyla dikkat çeker. Ana yüklenicilerin ihtiyaç duyduğu alt sistemler, parçalar, elektronik kartlar ve yazılımlar çoğunlukla KOBİ’ler tarafından üretilmektedir. Bu sayede hem üretim yerelleşmekte hem de dışa bağımlılık azalmaktadır.
Ayrıca KOBİ’ler, bölgesel istihdamı artırarak savunma sanayiinin toplumsal tabanını güçlendirir. İleri üretim teknikleri, tedarik savunma sanayii yüksek teknolojiye dayalı bir alandır. KOBİ’lerin çoğu geleneksel üretim altyapısına sahip olduğundan; dijital dönüşüm, yapay zekâ tabanlı üretim planlama, katmanlı imalat (3D printing) ve siber güvenlik gibi alanlarda yeterli yetkinliğe ulaşmakta zorlanmaktadır. Ayrıca nitelikli mühendislerin büyük savunma firmalarına yönelmesi, KOBİ’lerin teknik personel bulma ve tutundurma kabiliyetini azaltmaktadır. Bu nedenle KOBİ’lerin insan kaynağı gelişimi için üniversite-sanayi iş birlikleri, mesleki eğitim merkezleri ve sektörel kümelenmelerin daha etkin kullanılması gereklidir. Örneğin; SAHA İstanbul ve OSTİM Savunma ve Havacılık Kümelenmesi, bu alanda önemli koordinasyon görevleri üstlenmektedir.
- Savunma Sanayiine Özgü Kredi Mekanizması oluşturulmalı: SSB, KOSGEB, Eximbank ve kalkınma ajanslarının koordinasyonuyla, KOBİ’lere özel uzun vadeli ve proje bazlı finansman paketleri oluşturulmalıdır.
- Risk Sermayesi Fonları: Savunma teknolojilerine yatırım yapan KOBİ’lere yönelik girişim sermayesi fonlarının artırılması (örneğin; Teknogirişim veya Yatırım Fonu modelleriyle).
- Ar-Ge Harcaması Vergi Teşviki: KOBİ’lerin Ar-Ge, prototip geliştirme ve sertifikasyon maliyetleri doğrudan vergi indirimine konu edilebilmelidir.
KOBİ’ler uzun vadeli, proje bazlı ve garantisi yüksek finansman ararken; bankalar kısa vadeli işletme kredilerini tercih edebilmektedir. Bu durum KOBİ’lerin kapasite yatırımı ve sertifikasyon maliyetlerini karşılamasını zorlaştırır. Devlet/SSB destek paketleri olsa da (kredi, kefalet, leasing imkânları) ihtiyacın tam karşılanması ve yaygın bilgi erişimi sorun olmaya devam ediyor.
- Ortak Test ve Belgelendirme Merkezleri: KOBİ’lerin yüksek maliyetli testleri (EMI/EMC, çevresel dayanım vb.) paylaşabileceği bölgesel merkezler kurulmalıdır. KOBİ’lerin test/analiz, kalibrasyon ve belgelendirme masrafları yüksek olup, desteklerin kapsamı ve hızında uyumsuzluklar görülebilmektedir. KOSGEB ve diğer kurumların belgelendirme/test destekleri mevcut, fakat uygulamada erişim, eşik kriterleri ve hız sorunları yaşanıyor.
- Belgelendirme Hızlandırma Programı: KOSGEB ve SSB iş birliğiyle sertifikasyon süreçlerinde bürokrasinin azaltılması sağlanmalıdır.
- Eğitim ve Danışmanlık Desteği: KOBİ’lere NATO/MIL standardı gereklilikleri konusunda ücretsiz veya düşük maliyetli danışmanlık sağlanmalıdır.
- Kümelenme ve Tedarik Zinciri Entegrasyonunun Güçlendirilmesi
Kümelenme Modelinin Yaygınlaştırılması: SAHA İstanbul, ESAC, OSSA gibi başarılı örnekler diğer bölgelerde de teşvik edilmelidir.
Ana Yüklenici-KOBİ Mentorluk Programları: ASELSAN, TUSAŞ, ROKETSAN gibi firmalar KOBİ’lerle ortak Ar-Ge ve tedarik projelerinde mentorluk yapmalıdır.
Tedarik Zinciri Entegrasyonu: Ana yüklenicilerle sürekli iş birliği kurmakta zorluk yaşanmaktadır.
Uzun Vadeli Tedarik Sözleşmeleri: KOBİ’lerin sürdürülebilirliği için ana yüklenicilerle uzun vadeli, performans esaslı sözleşme modelleri benimsenmelidir.
Sonuç: Türk savunma sanayii, son yıllarda önemli bir yerli üretim atılımı göstermiştir. Ancak sürdürülebilir bir ekosistem oluşturmanın anahtarı, bu yapının tabanını oluşturan KOBİ’lerin güçlendirilmesidir. Bir başka ifade ile Türk savunma sanayiinin kalıcı başarısı, yalnızca büyük savunma firmalarının değil; bu yapıyı destekleyen KOBİ’lerin gelişimine bağlıdır. KOBİ’lerin teknolojiye dayalı üretim kabiliyeti güçlendikçe, Türkiye’nin savunma sanayinde dışa bağımlılığı azalacak ve stratejik özerklik seviyesi artacaktır. Özellikle; finansman erişimi, sertifikasyon, teknoloji transferi, insan kaynağı ve tedarik zinciri entegrasyonu konularında yapısal reformlar yapılmadığı sürece KOBİ’lerin rekabet gücü sınırlı kalacaktır.
Bu nedenle hem kamu politikalarının hem de ana yüklenici stratejilerinin KOBİ merkezli tasarlanması, Türkiye’nin savunma sanayinde tam bağımsızlık hedefi açısından stratejik bir zorunluluktur. Savunma sanayide yerli ve milli ürün üreten, başarılarından mutluluk duyduğum büyük şirketlerimizi, KOBİ’lerimizi kutluyor başarılarının devamını diliyorum.