KobiEfor Sanayi Ekonomi Dergisi
2013-08-01 17:39:53

Masallardan Yönetim Dersleri

Memiş Yılmam

01 Ağustos 2013, 17:39

Anne ve yavru deve tembel tembel yemeklerini yerken birden yavru anneye dönmüş ve:
- Sana bir şey sorabilir miyim, anne?
- Elbette yavrum sor.
- Anne, bizim niye hörgücümüz var?

Anne gururla:
- Bu hörgüçlerde biz su biriktiririz yavrum ve bu sayede çölde herhangi birisinden çok daha uzun süre susuz dayanabiliriz.
- Peki anne, bizim bacaklarımız niye bu kadar uzun ve ayaklarımız yuvarlak?
- Evladım, der anne deve biraz daha gururlanarak.
- Bu sayede biz çölün kumlarında herkesten daha rahat ve daha hızlı hareket edebiliriz.
- Bunu da anladım, peki, kirpiklerimiz niye böyle uzun, bazen görüşümü bile bozuyorlar.
- Hayatım onlar gözlerimizi çölün kumlarından korur, gözümüze kum kaçmaz...
- Anladım, hörgüçlerimiz çölde daha uzun dayanabilmemiz için su depolar, bacaklarımız uzun ve böylece çölde daha hızlı ve rahat hareket edebiliriz, kirpiklerimiz gözlerimizi çölün kumlarından korur... Anlayamadığım şey o zaman bu Allah’ın cezası hayvanat bahçesinde ne işimiz var?

Bu hikaye internette dolaşıyor ve ana fikir olarak okuyuculara aşağıdaki öğüt veriliyor: Becerileriniz, yetenekleriniz, özellikleriniz ve tecrübeleriniz sadece doğru yerdeyseniz işinize yarar. (Şu anda neredesiniz ???) “İşini sev, ama asla işyerine bağlanma, zira işyerinin sana ne kadar bağlı kalacağını bilemezsin” demeye getiriyor.
Ben şahsen verilmeye çalışılan bu derse katılmıyorum. Geleceğin rekabet dünyasında kendini işine, işyerine adamayanların kazanamayacaklarını düşünüyorum. Özellikle vermeden almaya çalışanlar kaybedecekler. İnsanların, performanslarını potansiyellere yükseltebilmeleri için işyerinin desteğinin şart olduğunu, işyeri atmosferinin, havasının, ikliminin bunlara bağlı olan moralin, önemli olduğunu kabul ediyorum. İnsan önce temel ihtiyaçlarını karşılamak için bir iş bulmalı. Bu iş sevdiği bir iş ise mesele yok. Ama stres olmak istemiyor, moral olarak çökmek istemiyor, işyerinde mutlu olmak istiyorsa öncelikli ihtiyaçlarını karşılamak, mağdur olmamak için bulduğu işi sevmesi gerekiyor.
Galip gelmek, başarı yolunda yürümek isteyenler, sevmedikleri işi sevdikleri iş gibi yapanlar olacaklar. Sevmedikleri işletmede sevdikleri işletme gibi çalışanlar olacaklar. Çünkü; galipler, mağlupların yapmak istemediklerini yapanlardır. O kişiyi, o işyeri takdir etmese de mutlaka takdir edecek başka bir işletme olacaktır.  Önemli olan nerede olursa olsun kişinin amacı, karşılaştığı her olaydan ders çıkararak kişisel olarak gelişmek olmalıdır. İş hayatında karşılaştığımız olumlu olumsuz, iyi kötü her türlü olay kişisel gelişime hizmet eder. Önemli olan hatalarımızdan ders almak, aynı hataya bir daha düşmemek, sebat etmek ve mücadeleden vazgeçmemektir.
Jacob Rus bu konuda bakın ne diyor: “Çaresiz kaldığım zamanlarda gider, bir taş ustası bulur, onu seyrederim. Adam belki yüz kere vurur taşa. Ama değil kırmak, küçücük bir çatlak bile oluşturamaz. Sonra birden, yüz birinci vuruşta taş ikiye ayrılıverir. İşte o zaman anlarım ki taşı ikiye bölen o son vuruş değil, ondan öncekilerdir.”
Önceki işletmelerde kazandıkları, yaşadıkları deneyimler kişiyi güçlü kılar. İnsan, en zorlu problemi kadar güçlüdür. En iyi öğretmen insanın yaşadığı kötülüklerdir. İyilikten maraz doğar. Kötü komşu insanı ev sahibi yapar. Bir musibet, bin nasihate evladır. O develer önce kendilerine şunu sorsunlar… Neden yakalandılar? O kadar yetenekliydiler de neden kaçmayı beceremediler?
Voltaire’in dediği gibi “Kendisini başkalarının kurtarmasını bekleyen kişiler yalnızca kölelerdir.” İnsanlar bu tuzağa düşmemeli. İnsanların gelecek avuçlarındadır. Kimseyi suçlamaya gerek yok. Her türlü olaydan ders çıkararak, geleceği şekillendirmek tamamen kişinin elindedir. Kelebeğin yaşaması ya da ölmesi tamamen kelebeği avucunda tutan kişiye bağlıdır.
Tırtıl için koza hayatın sonu; kelebek için ise koza, hayatın başlangıcıdır. Şuna karar vermemiz gerekiyor: Tırtıl olarak sürünmek mi istiyoruz, yoksa kelebek gibi uçmak mı? Koza hayatın sonu değil, kelebeğin uçabilmesi için geliştiğin yerdir. Onun için iyi ya da kötü olsun insan çalıştığı her işletmenin kıymetini bilmelidir. Bilmez ise kozada kurur kalır. Çıkamaz. Çıksa da yeterli gelişimi sağlayamadığı için başka işletmede de uçamaz. İşletme işletme gezerek geliştiremediği kişiliği ile hayatının sonuna kadar sürünür durur. Boşuna dememişler “yuvarlanan taş yosun tutmaz” diye… İnsan, tırtıl gibi sürünmek mi, kelebek gibi uçmak mı, yoksa kozayı kişisel gelişimi için kullanmak mı istiyor? Karar tamamen kişiye aittir. 

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.