Zihnimizin oyunudur bize, yılların ve zamanın akıp geçtiği düşüncesi; oysa zaman akıp geçen bir şey değil, insanın içinde yaşadığı bir boyut; olgudur fizikçilere göre. Yani hareketli olan ve akıp geçen insandır zaman değil; zamanın geçmesi sadece bir yanılsamadır…

İşi edebiyat ve yaşam açısından ele alırsak zaman hepimiz için çok değerlidir. Altmışlı yaşlarda yol alan birisi olarak, ‘Zaman ve yaşanmışlıklar bana ne kattı veya bu zaman dilimlerinde ben ne öğrendim?’ diye kendime sorduğumda, bazı temel değerlerin insan yaşamında çok önemli olduğuna karar verdim. Kendi öğretilerimde de bunları her çerçevede paylaşmaya özen gösteriyorum. Bu değerler herkese göre değişiklik gösterebilir. Herkes kendi tecrübelerine göre farklı yaklaşımlar içinde olabilir ama ben yalınlığı seven ve hayatı basitleştirmeye (bayağılaştırmaya değil) özen gösteren birisi olarak sizlerle burada bu değerlere bakış açımı paylaşmak istedim.
Bu değerlerden birisi “Asalet”tir. Asalet soylu kişilerin hanedanlıklarından aldıkları unvan değildir. Asalet hayata karşı bir duruş, öz saygının tavan yaptığı, her durum ve koşulda kişinin kendini ve varlığını yücelttiği bir tutum ve tavırdır. Koşullardan etkilenmez aksine her türlü koşullarda kişinin insanlığından taviz veremeyeceği ve her türlü baskı, yıldırı ve zorlukta insan olabilmeyi ve insan kalabilmeyi; insanca değerlere sadakati ve nerede olursa olsun ucuzlamamayı, değerlerden ödün vermemeyi ve hiçbir şekilde satın alınamayacak bir tavır göstermesi olarak düşünüyorum. Belki biraz idealize ediyorum ama asalet denince aklıma gelen ve olması gereken diye düşündüğüm bir tutumu ancak bu kelimelerle ifade edebiliyorum ve oldukça da gerçekçi buluyorum. Etrafımdaki insanlara ve fakültedeki öğrencilere sık sık “Hiçbir şeyin sizi satın alamayacağı bir kişi olmalarını” öğütlerim. Bu süreçte insanın en büyük amacı “insan olabilmek”, tek kavgası da “ekmek kavgası”dır onun dışında amaç ve kavga tanımam.
İkinci önemli değer de “cesaret”tir. İnsanca yaşamak ve insan kalabilmek cesaret ister. İnsan korkan bir varlıktır ve korkmalıdır da. Zira korku, insanı hayatta tutar ama insan, onurlu bir yaşam ve yaşadığı hayatı anlamlı kılabilmek için cesur olmalıdır. Yaşadığımız hayat, kızgınlara, küskünlere, kırılganlara ve kendi dünyasında kalanlara göre değildir.  Bu hayat meydan okuyanlara, iddialı olanlara, bir şeyler üretmek ve var etmek isteyenlere yer açar bu nedenle cesaret önemli ve bir o kadar yaşamsal gerekli bir değerdir.
Üçüncü değer ise “maharettir.” Bu hayatta “mahir” yani becerikli olanlar, iş bilenler, yaptığı işi doğru, tam yapanlar, işini ciddiye alıp yüceltenler ancak sonunda istenilen başarı ve hatta mutluluğa ulaşabilirler. Burada önemli olan çabadır. Çaba ve öğrenmeye olan açlık insanı olabileceğinin en iyisi olmaya yönelten önemli bir meziyettir. Maharet içinde kararlılık barındırır. Kararlı olamayanlar mahir olamazlar. Ayran gönüllü olanlar, işe kestirmeden gitmeye çalışanlar, akıl yerine kurnazlığı seçenler oyunu bozar ama asla istedikleri şeylere ulaşamazlar ulaşsalar bile onlar uzun süreli olmaz.
“İş bilenin, kılıç kuşananın” derken boşa söylememiş atalar. Ustalığın da kestirme yolu yoktur. “Güneşi isteyen gölgeden çıkmalıdır ve derin olan kuyu değil kısa olan iptir” gerçeğini de hep hatırlamak dileğiyle…