Şirketler canlı organizmalardır; doğarlar, büyürler ve ölürler. Bir şirket kuran ve adına ‘Patron’ dediğimiz girişimcilerin de öncelikli hedefleri şirketlerini ‘sağlıklı olarak’ yaşatmaktır. Bunu başardıklarından bir süre sonra kaçınılmaz olarak ‘Şirketimi benden sonra da nasıl yaşatabilirim?’ sorusunu sormaya başlarlar. Kar maksimizasyonunun artık çok gerilerde kaldığı günümüz iş dünyasında bütün şirketlerin en önemli problemi de zaten sürdürülebilirliktir (Sustainability). Orta büyüklükteki bir aile veya patron şirketinin sürekliliğini sağlayabileceği birkaç yöntem vardır. Şimdi bunlara kısaca göz atalım:
Şirketin başka bir aile üyesinin yönetimine geçmesi. Aile içinde ve tercihen çalışanlar arasında daha genç bir kardeş veya amca çocuğu gibi bir aday ‘Patron’ mevcut ise bu karar geçici bir seçenek olarak düşünülebilir. Bu durumda problem çözülmemiş, sadece ötelenmiştir. Bu değişimin başarılı olarak gerçekleşmesi için aile üyeleri arasında çok güçlü bir aile bağı ve uyum olması şarttır. Bu güçlü uyum iyi hazırlanmış ‘Aile anayasası’ ile de desteklenmelidir.
Şirketin bir sonraki kuşağa geçmesi. Özellikle erkek evladı olan birçok patronun en büyük arzusu olmasına rağmen başarılı olarak gerçekleşmesi son derece zordur. Şirket yönetimini devralacak kişinin hem çok istekli, hem de çok yetkin olması gerekir. Şirket dışında çalışarak, kendi başına ‘Ayakta kalma’ gücü test edilmemiş adaylar genellikle başarısız olurlar.
Şirketin satışı. Çok ‘Temiz’ bir yöntem olarak görünse de iki büyük zorluk vardır. Birincisi; uygun bir müşteri bulmak, ikincisi ise şirketin değerini doğru belirlemektir. Aynı satmak istediğimiz bir evi, badana ve boya ile güzelleştirdiğimiz gibi satışa hazırlanan bir şirket de bilinçli bir şekilde ‘güzelleştirilmelidir.’ Şirketin değerinin ‘doğru’ olarak belirlenmesi ise oldukça zor ve uzmanlık gerektiren uzun bir süreçtir.
Şirketin çoğunluk hisselerinin devri. Şirket satışının değişik bir versiyonudur. Şirketin çoğunluk hisselerinin kurumsal bir şirkete devredilebilmesi, patronda ‘Ben hala şirketimin bir kısmına sahibim’ duygusu yaratır ancak uzun dönemde ve yönetim gücü çoğunluk hissedarına geçtiğinde ‘Güç kaybettim hissi’ moral bozukluğuna neden olabilir.
Şirketin kurumsallaşması. Anadolu’da bir ‘Şehir Efsanesi’ haline gelen kurumsallaşma şirketin bütün işlemlerinin yazılı kurallar içinde gerçekleşmesidir. Bu kapsamda profesyonellerden oluşan bir yönetim takımı, şirketin sürekliliğini sağlayabilir. Ancak şirket patronlarının yetkin profesyonelleri seçebilmesi, onlara ‘Alışık olmadığı’ yüksek ücret verebilmesi ve daha da önemlisi onlara uygun şekilde yetki devredebilmesi son derece zordur.
Şirketin halka arz edilmesi. Ölçek ve bilanço olarak uygun şirketler için en uygun hareket tarzı olarak düşünülebilir. Yetkin bir danışman kurum tarafından yönlendirilen bu süreç de yine şirketin bir şekilde kurumsallaşmasını içerse de alınan destek bu süreci kolaylaştırabilir.
Sonuç olarak; ‘Her canlı ölümü tadacaktır.’ Bu nedenle şirketler de bir gün ‘ölümü’ tadacaktır. Ancak şirketlerin uzun ve sağlıklı bir ömre sahip olması tamamen şirket patronlarının entelektüel seviyesine, uzağı görüş güçlerine ve şirketlerinin ihtiyaç duyduğu değişimi başarılı olarak üretme ve yönetme becerilerine bağlıdır.
Henry Kissinger, stratejiyi ‘Toplumların kendi geleceklerini güven altına almak üzere yaptıklarıdır’ olarak tanımlamıştır. Bir şirket patronunun da şirketinin geleceğini güven altına alabilmesi en önemli stratejisidir. Ancak böyle bir stratejiyi başarılı olarak hayata geçirmek için ihtiyaç duyulan yetkinlik, şirket kurmak ve yönetmekten çok daha karmaşık ve zordur.
Patron Şirketlerinde Süreklilik
Paylaş