Birçoğu ‘Aile Şirketi’ olarak yapılanmış ve bütün Anadolu’ya yayılmış KOBİ’lerimizi yakından incelediğimizde, hepsinin bir ‘hikâyesi’ olduğunu görüyoruz. Bu hikâyeler, büyük çoğunlukla, yaptıkları iş kolunu bir nedenle çok iyi öğrenen bir ‘Girişimci’ ile başlıyor. Şirketi kuran bu girişimci belli bir yaşa geldiğinde de, özellikle erkek bir evlada sahipse, şirketini oğluna devretme arzusu ile oğlunu, okulu veya askerliği bitirdiği gibi, şirkete alıyor. Bu genç ‘Patron’ da, genelde, mevcut işyerinde büyüdüğünden işi bir şekilde öğrenmiş oluyor. Büyük çoğunluğu böyle bir ‘senaryo’ içinde olan bu şirketlerimizin son zamanlarda karlılıklarının giderek azaldığına, hatta bir şekilde zarar etmeye başladığına şahitlik ediyoruz. Neden?
Geçen yüzyılda hemen hemen her sektörde toplam üretim kapasitesi ihtiyacın altında olduğundan, şirketler ne üretirse, satabiliyordu. Kapılarında ürünlerini almaya hazır bir müşteri kuyruğu vardı. Hatırlarsanız, bir araba almak için 6 ay, sabit telefon almak için birkaç sene beklenirdi. Bu durumda şirketlerin kar marjları da çok yüksek olduğundan, yapılan işi bir şekilde bilmek yeterli olabiliyordu.
Mevcut bütün iş kollarında yeni rakiplerin ‘oyuna girmesi’, toplam arzın talebin üzerine çıkması, rekabetin giderek artması ve küreselleşmesi ile şirketlerimiz son zamanlarda giderek daha ciddi problemler ile karşı karşıyadır.
Yaptıkları işi çok iyi bilen patronlarımız ne yazık ki aynı beceriyi ‘Yönetim Bilimi’ konusunda gösteremiyor veya yönetim konusunu yeterince önemsemiyorlar. Şirketlerimiz, fırsat buldukça personelini eğitmek üzere eğitimler yapıyor ama çok az ‘Patron’ kendini geliştirmek üzere yönetim konularında eğitim alıyor. Oysa günümüz şirketlerimizin başarısı, patronlarımızın yönetim konusunda kendilerini geliştirmesinden geçmektedir. En az kendi iş kolları kadar önemli bir bilim olan yönetim konusunda kendisini geliştiremeyen patronların ne tür ‘tipik’ sorunlar ile karşılaşacağını görelim:
- Stratejik pazarlama ve pazar analizi konusunda yeterince bilgi sahibi olmayan bir patron, içinde bulunduğu pazarın bilgilerine nasıl ulaşabileceğini bilemediğinden, pazarının nabzını tutamadan ve ‘Belirsizlik’ altında kararlar verir. Onlara sorarsanız, kendi sektörleri ile ilgili bilgi ne yazık ki yoktur.
- Stratejik yönetim konusunda yeterince bilgi sahibi olmayan patron, şirket vizyonu yazmayı kalite belgesi almanın asgari bir şartı zanneder. Şirket vizyonunun geniş bir katılımla hazırlanmasının çalışanlarda ortak bir heyecan yaratacağını ve bu vizyonun sürekli gündemde tutulmasının kendi sorumluluğu olduğunu bilemez.
- Rakip analizi konusunda yeterince bilgi sahibi olmayan patron, rakiplerinden en acımasızı ile ancak pazar payını o rakibine kaptırdıktan sonra tanışır. Oysa rekabetin artması ile beraber, sistematik bir rakip analizi şirketler için hayati önem taşıyor.
- Şirketlerin bilanço ve gelir-gider tablolarını etkin bir şekilde okumak ve buna uygun stratejik kararları gecikmeden almak yerine, şirketini ajandasına not ettiği birkaç rakam ile tutan ve maliyet analizlerini ‘babasından öğrendiği’ şekilde yapan bir patron, şirketini batırdığını en son kendisi öğrenir.
- Personeli arasında olan endüstri mühendisinin yetkinlikleri konusunda yeterince bilgi sahibi olmayan patron, şirketinde yıllarca toplanmış olan verilerinin geleceğe dönük stratejik kararlar oluşturmasında büyük önem taşıdığını ancak bu verilerin analiz edilmesi gerektiğini ve bu analizi endüstri mühendisinin yapabileceğini de bilemez.
- Stok kontrolü konusunda yeterince bilgi sahibi olmayan patron, toplam maliyetleri en düşük tutan stok miktarının hesaplanabileceğini de bilemez. Kendisini emniyete almak üzere stok miktarlarını yüksek tutarak, karlılığının ciddi bir şekilde düşmesine neden olabilir.
- Stratejik planlama araçlarından birisi olan ‘Farklılık Haritası’ konusunda bilgisi olmayan bir patron, belirlenecek fiyat ve ürün kalitesi konusunda rakiplere göre konumlanılması gerekilen ‘Stratejik’ pozisyonlar olduğunu ve sektörde bütün mücadelenin bu ‘stratejik’ pozisyonu ele geçirmekten geçtiğini bilemez. Başarıyı fiyat düşürmekte arar ve sektörünü ‘tahrip eden’ önemli bir oyuncu olarak ortaya çıkar ama bu fiyat düşüşü yine de karlılığı arttırmaya yetmediğini hayretler içinde görür.
- Motivasyon konusunda yeteri kadar bilgisi olmayan bir patron, çalışan motivasyonu arttırmanın birinci şartının onlara zam yapmaktan geçtiğini zanneder. Maaşın ‘Hijyenik’ bir faktör olduğunu bilmediğinden, yaptığı zamma rağmen motivasyonun artmadığını gördüğünde de bütün çalışanlarından şikayet eder. Oysa görülen küçük bir başarının ‘Aferin’ diyerek ödüllendirmenin motivasyona etkisi, maaş zammından çok daha fazladır.
- Kurumsal Kaynak Planlaması konusunda yeteri kadar bilgisi olmayan bir patron, bu tür yazılımları, muhasebe programlarının biraz daha genişletilmiş şekli olarak yorumlar. Oysa kurumsal kaynak planlaması yazılımlarını etkin olarak hayata geçirebilmek, orta büyüklükte bir şirketten büyük şirkete geçişin ön koşuldur.
Bütün bu örnekleri yönetim biliminin bütün konularına ve çok değişik şekillerde genişletmek mümkündür.
Günümüz yoğun ve küresel rekabet ortamında başarılı bir şirkete sahip olmanın gerekli ama yeterli olmayan şartı; patronun öncelikle kendisini yönetim konusunda eğitmesinden geçmektedir. Çinli yöneticilerin kendilerini yönetim konusunda ‘eksik’ bulduklarını ve bu eksiklerini kapatmak üzere büyük bir çaba içinde olduklarını da biliyoruz.
Emin olun, kendilerini yönetim konusunda çok iyi eğitmeyen patronlar için ‘Yarın’ çok daha zor olacak!
İşi bilmek ama yönetmeyi bilmemek!
Paylaş