Geçenlerde bir üniversitemizin ‘Endüstri Mühendisliği’ öğrenci kulübünde konferans veriyordum. ‘Hangileriniz, endüstri mühendisliğini bilinçli olarak seçtiniz?’ sorusuna katılımcıların yaklaşık yarısına yakınından yanıt aldım. ‘Hangileriniz, optik okuyucu kurbanısınız?’ sorusuna da katılımcıların diğer yarısı yanıt verdi. ‘Peki, bu bölümde nefret ederek okuyan var mı?’ soruma bir kız öğrenci el kaldırdı. Biraz da çekinerek ‘Neden?’ diye sorduğumda ‘Ben ailemin tek kızıyım. Babam şirket sahibi. Ben doktor olmak istiyorum. Ama babam benim bu bölümde okuyup, şirketin başına geçmemi istiyor’ cevabını aldım.
Ülkemizde bir şirket kurmuş ve onu başarılı olarak belli bir süre yaşatmış şirket patronlarımızın önemli bir probleminin; şirketinin sürekliliğini sağlamak olduğunu biliyoruz. Bu kapsamda başarısız kurumsallaşma örneklerinden uzaklaşan patronlarımız, eğer var ise, kurtuluşu evlatlarında ve/veya yeğenlerinde aramakta ve onlara küçüklüklerinden itibaren ‘senin burada görevin hazır’, hatta ‘burada çalışmak zorundasın’ mesajı vermektedir. Çok özel yetkinlikleri nedeni ile bunu başarılı olarak gerçekleştiren ancak azınlıkta olan başarılı ‘ikinci kuşak’ patronlar hariç tutulursa, bu mesaj ve davranış biçimi uygun değildir. Nedenlerini şöyle özetleyebiliriz;
- ‘Zaten iş yerim hazır’ diyen genç aday kendisini geliştirme konusunda inançlı ve hırslı olmaktan vazgeçer.
- Kendi başına ayakta kalma gücüne hiçbir zaman ulaşamaz ve bunun ne anlama geldiğini de bilemez.
- Yeteri kadar donanımlı olmadan çeşitli pozisyonlara getirilen aday, kendisini yetkin zanneder ve kolaylıkla ‘Dunning-Kruger Sendromu’ ile tanışabilir.
- Çalışanların ruh hali konusunda bilgi sahibi olamayacağından hayatı boyunca empati yapmakta zorlanır.
- Bir gün herhangi bir nedenle şirket yıkılırsa enkazın altında ilk kalan kendisi olur.
- Kendisi ile yakın çalışan yöneticilerin iltifatlarını kendi yetkinliği ile ilgili olduğunu zanneder ve yaşam boyu eğitimi reddetme eğilimine girer.
- Kendisinin şirket patronu ile şirket çalışanları arasındaki çırpınmalarını şirketi hayatta tutmaya yönelik faaliyetler zanneder.
- Mesleki anlamda gençliğinde bir hayali olan, ancak üzerindeki baskı veya kolaycılık nedeni ile kendisini şirket içinde bulan aday, seneler sonra hayali peşinde koşmadığı için suçluluk hisseder ve ailesini bundan sorumlu tutar.
Çözüm önerilerine gelince; bir sonraki kuşak;
- Lise çağına gelmeden, ‘bu şirket şimdilik sana kapalı ama dünyanın istediğin yerinde, istediğin eğitimi alman için her destek verilecektir’ mesajı verilmeli ve bu mesaj davranışlarla desteklenmelidir.
- Üniversite aşamasında ise şirket içinde görev almadan önce kendi imkânları ile dışarıda bir şirkette iş bulması ve çalışması sağlanmalıdır.
- Şirket içinde çalışmaya başlamış, yetkin ve istekli ise kendisine yoğun bir eğitim programı uygulanmalıdır.
- Şirket içinde çalışmaya başlamış ancak yeteri kadar yetkin değil ise; artık yapacak bir şey olmadığı kabul edilmelidir.
Sayın evlat sahibi patronlar! Kurumsallaşma ve profesyonelleri yönetme becerisi sahibi olmamanızı evlatlarınızın hayallerini karartarak kapatmaya çalışmayın. Bırakın onlar hayalleri peşinde koşsunlar! Aksi takdirde ya mutsuz bir evlat sahibi olursunuz veya şirketiniz birgün ömür döngüsünün sonuna gelirse altında evladınız kalır!
Başarılı Patron Evladı Olmak
Paylaş