Geçenlerde bir havayolu şirketinin üst yönetici adaylarının eğitim programları kapsamında kendilerine bir ‘Yönetim Oyunu (Business Game)’ oynattık. Grubu dört yönetim takımına ayırdık. Hepsine hayali bir havayolu şirketinin, şirket bilançosundan, gelir-gider tablosuna, pazar bilgilerinden, rakip verilerine, uçak filosu özelliklerinden, personel bilgilerine kadar üst yönetimin ihtiyacı olan bütün bilgiyi aktardık. Her bir yönetim takımından şirketlerinin SWOT analizi, stratejik amaç ve hedefleri ile stratejilerini hazırlamasını istedik. Bütün ekipler gerçekten çok ‘Rafine’ çalışmalar yaptı ve vermiş oldukları stratejik kararları mükemmel bir şekilde sundu. Bütün yönetim takımlarının SWOT analizleri, stratejik hedef ve amaçları ile stratejileri -doğal olarak- birbirinden farklı idi. İki gün boyunca verilen stratejik kararlara bağlı olarak 6 yarıyıl oyunu ilerlettiğimizde bir şirket kendi hisse senedi değerini üçe katlarken bir başka şirket hisse senedi değerini 20 sente düşürmüştü. ABD’de geliştirilen ve dünyadaki saygın MBA programlarında kullanılan bu yönetim oyununa göre; kısaca iflas etmişlerdi. Ancak şimdi sürprize hazır olun: Oyunun başında bütün yönetim takımlarına bire bir aynı havayolu şirketinin bilgilerini vermiştik!
Bu oyun gösteriyor ki bir şirketin yönetim takımı vermiş oldukları stratejik karar ve faaliyetleri sonucunda ‘Makul’ bir kar elde ederken bir başka yönetim takımı aynı şirketi sektör lideri haline getirebilir veya bir başkası da iflas ettirebilir. İşte bu nedenle; ‘Ancak bu kadar kar edilebilir’, ‘Bizim sektörde kimse kar edemiyor’, ‘Başkası gelse ne yapabilir ki’, ‘Bizim sektör berbat’, ‘Sektörde herkes aynı durumda’, ‘Ben çekirdekten yetiştim, en iyi ben yönetebilirim’ gibi söylemlerin tamamı anlamsızdır.
Şimdi bu durumu başka bir yaklaşımla irdeleyelim: Herhangi bir sektördeki bütün şirketlerin bir yıllık faaliyetleri sonucunda elde ettikleri faaliyet karlılık yüzdeleri biraraya getirilerek, veri analizi teknikleri uygulanmak suretiyle bu sektörün bir karlılık ortalaması ve sapması hesaplanabilecektir. Diğer bir ifade ile bazı şirketler sektör ortalaması üzerinde karlılık elde ederken bazı şirketler sektör ortalamasının altında kalacaklardır. Yine bu şirketlerin yaklaşık yüzde beşi ortalamanın iki standard sapma üzerinde yüksek bir başarı elde ederken yaklaşık alt yüzde beşi de iki standard sapma altında kalacak, belki de zarar, hatta iflas edecektir. Aynı sektörde olunduğu halde bazı şirketler sektörün özelliklerine bağlı olarak az veya çok başarılı olurken bazı şirketlerin de yine az veya çok zarar etmesi tamamen şirket yönetim takımlarının ‘Farklı’ stratejik kararları alabilmesi ve ‘Farklı’ etkinlikte uygulamasına bağlıdır.
Ülkemizin büyük çoğunluğunu oluşturan ‘Aile’ şirketlerinde ‘Yönetim Takımı’ anlayışından ziyade ‘Tek adam’ yaklaşımı olduğundan, şirketlerin bu liderlerinin vermekte oldukları ‘Stratejik’ kararlar şirket başarı ve başarısızlığında ‘Kilit’ rol oynar. Bu nedenle ‘Bu işi en iyi ben bilirim ve içinde bulunulan ekonomik konjonktürde bu şirket ancak bu kadar yönetilebilir’ düşüncesi anlamsızdır.
Kısaca şirketlerin başarı ve başarısızlığı içinde bulunulan sektör ve ekonomik şartların bir sonucu olarak ‘Kader’ değil, yöneticilerinin bilgi ve becerilerinin bir fonksiyonudur.