Var olan canlılar arasında insan en kırılgan ve bir o kadar da ürkek bir varlıktır. Örneğin; bazı hayvanlar doğar doğmaz, kendiliğinden yürür, beslenir, koşar; yaşam serüvenine atılırken insanın bebekliği uzun sürer. Kendi kendine mama yiyebilmek için uzun bir eğitim ve koruma gerekir.
Bir insanın ayı gibi postu ve gücü yoktur, aslan gibi kuvvetli değildir, çita gibi hızlı koşamaz, arı gibi bal yapamaz, kuşlar gibi pusulasız yol gidemez ve uçamaz. İnsan yavrusu doğar doğmaz korunmaya alınmazsa soğuktan ölebilir ama hayvan yavrusunun böyle bir derdi, yoktur; her türlü hava koşullarına karşı dayanıklıdır.
İnsan dışındaki canlılar, yaşamsal eğitimini genetik yolla öğrenmişken insan, bu yetileri sonradan öğrenmek zorundadır… İnsan dolayısıyla öğrenen ve öğrendiği sürece yaşayabilecek ve varlığını sürdürecek bir canlı dersek abartmış olmayız.
İnsan, aynı zamanda gülmesi ve düşünmesiyle diğer canlılardan farklılaşır. Diğer canlılar gibi doğuştan, güçlü, hızlı, dayanıklı olmasa da aklını kullanarak kendine medeniyet oluşturmuştur. Gerçi zaman zaman aklını yanlış kullanarak kendine, çevresine ve başkalarına zarar veren eylemler içine girse de kendine koyduğu ve geliştirdiği kural, kanun ve yasalarla kendi kendini kontrol altına almaktadır.
Başlıktaki konumuza dönersek insanın düşünme yetilerinden önemlisi olan “umut ve çare arama” ne yazık ki her insanda bulunmasına rağmen çok zaman kişi kendinde var olan bu yetiyi kullanamaz. Umutsuzluk ve ummamak alkışlanacak bir yeti değildir. Olaylar karşısında kötümser bir tutum kişinin var olan seçenekleri görmek ve kullanmak yerine, olumsuzluk karşısında aciz kalmasının sonucudur. Yaşamda olumsuzluklar vardır ve var olacaktır ama insanın olumsuzluklar karşısında ‘seçme’ ve ‘çare arama’ gibi farklı yetileri de vardır; insan kurban gibi davranmak zorunda değildir. Çare üretmek için aklını, hayal gücünü ve esneklik yetilerini hayata geçirebilmelidir ve yapabilir de. Bunun için de farklı düşünmeyi ve farklı seçenekleri öngörebilmeyi bir şekilde öğrenmesi gerekir.
Umutsuzluk bir umut ve çare değildir. Umutsuzluk insanı çaresizliğe sürükler. Çaresizlikse değersizlik ve hiçliğe çeker insanı sonrası ise zaten yok oluşu başlatan süreçtir.
Sahte de olsa bazen insan, ummalı ve ümit etmelidir. Önderliğin; gelişimi ve değişimi başlatan olgu da budur. Hayal gücü insana içindeki yeni şeyleri görme ve yaratma yolunu gösterir. Akıl da ona nasıl ulaşılacağının yolunu yapar. İnsan aciz değildir bazı acizlikleri olsa da. Kontrol ettiklerine odaklandığında kişi, kontrol edemediklerini bile kontrol etmeye başlar… İnsan, aklını ve hayal gücünü hafife almamalıdır…
Zor günler yaşadığımız doğrudur ama asla çaresiz değiliz. “Öldürmüyorsa güçlendirir” ülküsü için önce, çaresizlik ve ümitsizlik virüsünden kurtulmalı insan. “Karanlığa sövmektense bir mum yakmak iyidir” der bir bilge. Yanan mumlar çoğaldıkça aydınlık kendiliğinden oluşmaya başlar… Yeter ki gönlünüz açık olsun ve umudunuz yaş kalsın…
Umutsuzluk Bir Virüstür…
Paylaş