Ülkemizde birlikte ve anlamlı bireyler ve vatandaşlar olarak yaşayabilmek için, “Önce ve sonra yine saygı” kültürünü geliştirmek ve bu kültürü yaşam biçimi haline getirmek her bireyin ülküsü olmalıdır ve bu konuda asla taviz verilmemelidir. İnsan, insan olamadıktan, insani değerlerini yaşayamadıktan sonra hayatın bir anlamı kalır mı?..
Başlık, günlük konuşma dilinde cinsiyet belirtmeyen, herkesi kapsayan ve insanları kendi davranışlarını kontrol etmeye ve farkına varmaya yönelik; genelde birisi tarafından kurallara uymaya davet eden önemli, bir o kadar muhteşem sözlerden birisidir. İnsanda var olan ve olması gereken kendini kontrol etme, utanma ve farkına varmayı kolaylaştırır.
Hemen hemen herkes bazı şeylerden şikayetçidir ve insanı derinden etkileyen bu küçük şeyler yüzünden çeşitli sıkıntılar yaşar. Örneğin; durakta otobüs, minibüs, metro vs. beklerken kişilerin sıraya girmek yerine gelen otobüse, minibüse, metroya binmek için itişip kakışarak binmeye çalışmaları canınızı sıkar ve kızarsınız. Yolda yürüyorsunuz ve hemen önünüzdeki birisi sigarasını tüttürmüş (sigara sağlığa zararlıdır) siz, onun içtiği; bir arkadaşımın “kanser çubuğu” dediği meretin dumanına maruz kalıyor ve kokusundan mideniz bulanıyor. ATM’den para çekerken yanı başınızdaki kişinin sigarasının dumanı, siz tütün mamülleri içmiyorsanız rahatsız oluyorsunuz ama içen kişi bunun farkında bile değil. Cesaretle dumandan rahatsız olduğunuzu söylediğinizde, “Burası açık hava kardeşim!” diyor ve sizi umursamıyor hatta garip bakışlar fırlatıyor.
Sabah yürüyüşleri yapıyorsunuz, yürüyüş yapılan yerin kenarında sıklıkla içine çiş yapılmış pet şişeleri görmek zorunda kalıyorsunuz. O da yetmiyor yerli yersiz demeden her tarafa çöpler atılıyor. Ya çocukların ve hayvan dostların bulunduğu yerde kırılmış şişe ve keskin şeylere ne demeli?.. Yine futbol maçında sporcu burnunu milyonların gözü önünde sahaya sümkürüyor. Taraftar futbolun zevkini yaşamak ve eğlenmek yerine hakemin doğru ya da yanlış bir kararında çileden çıkıyor, ağza alınmayacak küfürler saçılıyor. Sık sık ne olduğu belli olmayan cep telefonlarından mal veya hizmet satmaya çalışıyorlar. E postalara gelen bahis, dolandırıcılık vesair e postaları yazmıyorum bile…
İstanbul’un merkezinde bir yerde yaşıyorsunuz ama gece yarısı kamyonlar molozunu gözünüzün içine baka baka evinizin karşısındaki arsaya veya parka boşaltabiliyor. Moloz yığınları dev bir tepe oluşturuyor ve siz sadece kızmakla kalıyorsunuz. Kaç kere belediyeye -ki 100 metre mesafede- şikayetçi olmanıza rağmen yine de çözüm bulunamıyor ve o moloz yığınlarına bakarak yaşamak zorunda kalıyorsunuz.
Buna benzer bir sürü şeyler sayılabilir ama bu küçük ve önemsiz gibi görünen şeyler artınca, “Yeter artık! ve Ayıp oluyor beyler!” diye haykırmak istiyorsunuz. İçinizde öfke kabarmaya başlıyor ve bu haksızlıkları hak etmediğinizi düşünüyorsunuz ama kime anlatacaksınız ki?.. Bir başıboşluk, umursamama, kayıtsızlık, adam sendecilik, kontrolsüzlük almış başını gidiyor. Biraz duyarlı olmaya çalışıp, bazı değerler içinde yaşamaya çalışınca adam yerine konmuyor, dalga geçiliyorsunuz. Şikayetleriniz şımarıklık olarak kabul ediliyor, “Burası Türkiye kardeşim” deniyor…
Çağdaş ve uygar bir ülke ülküsüyle kurulan güzel vatanımda ne yazık ki insanca yaşamak, kurallara, çevreye, hayvana saygı duymak, hata ve yanlışlarda utanabilmek, sanki mümkün değil bir ütopya imiş gibi algılanıyor. Üretmek yerine tüketmeyi, çalışmak yerine tembelliği, iri, diri ve bir olmak yerine ayrıştırmayı, sevmek yerine nefreti, saygı yerine saygısızlığı, ötekileştirmeyi, emek vermek, çaba göstermek yerine kolaycılığı değer olarak benimsemek ve benimsetmenin faturası ne yazık ki her açıdan çok ağır oluyor… Ülkemizde birlikte ve anlamlı bireyler ve vatandaşlar olarak yaşayabilmek için, “Önce ve sonra yine saygı” kültürünü geliştirmek ve bu kültürü yaşam biçimi haline getirmek her bireyin ülküsü olmalıdır ve bu konuda asla taviz verilmemelidir. Eğitim önce insanın insan olma sürecini kavramasını, çevreye, doğaya, tüm canlılara ve onların yaşam haklarına saygı duymayı; erdemli ve onurlu yaşamayı, hayatın; davranışların sorumluluğunu almayı benimsemekle başlar… İnsan, insan olamadıktan, insani değerlerini yaşayamadıktan sonra hayatın bir anlamı kalır mı?..
Not: Kimsenin ne içtiğine, yediğine karışamayız, ayıplayamayız ve kınamayız ama davranışlarımız başkalarına zarar veriyorsa orada başka bir hukuk başlar; özgürlük canını istediğini canının istediği yerde yapmak değildir. Birlikte yaşama kültürünün temeli olan saygı ve empati olmadığında toplumların yozlaşmaya başlayacakları hakikattir.
Ayıp Oluyor Beyler!..
Paylaş