Terör, darbe kalkışması, ekonomik sıkıntılar, sınav sorularının çalınması vb. şeyler, insanlarda değersizlik ve ümitsizlik duygularının artmasına neden olduğundan dolayı, insanlar kendini koruyamaz hale gelmiş demektir, bunun sonucunda da insan ruh halini dengelemek uğruna ilaçlara sığınmanın dışında belki de başka çılgınlıklar yapar hale gelebilmektedir.
Fiziksel hastalıklar veya sakatlıklar bir dereceye kadar kabul edilen durumlardır, ruh halimizi ileri boyutlarda olmadığı sürece fazla etkilemez. Sakatlıklar iyileşir veya hasta olursak doktorların veya ilaçların müdahalesiyle sakatlığın boyutuna göre hızla iyileşiriz. Bununla birlikte ruhsal ve duygusal sarsıntıları, kişi eğer bu darbelere karşı eğitilmemiş, koruma önlemlerini almamış; hayata ve olaylara karşı doğru tutum ve davranış geliştirmemişse o kadar kolay atlatamaz.
Yaşamak için “zihinsel dayanıklılık” olarak kabul edilen, spor psikolojisinin ana konularımdan biri olan bu olgu şimdi tüm insanımıza duygusal ve ruhsal darbelerden korumak için acil ve ivedilikle öğretilmesi gerekmektedir. Daha doğrusu, her insan aslında kendi ruh ve duygu sağlığını koruyacak önlemler almak zorundadır. Zira ortam oldukça kaygan ve insan için dayanıklılık sınırlarının ötesine geçmiştir.
Geçen gün, darbe kalkışması sonrasında 8-10 yaş grubu minik tenisçilerle yaptığım bir çalışmada hangi duygu durumunda olduklarını sordum ve hemen hepsinin oldukça korktuklarına, bazılarının şokta olduğuna ve hissizleştiğine; özellikle bir çocuğun dudağını büzerek ve oldukça üzgün bir ifadeyle “umarım bizi öldürmezler” dediğine şahit oldum. Ne hissettiğimi anlatamam… Hemen hem sporcu çocuklara hem de ailelerine toplantılar düzenleyerek bu durumdan nasıl kurtulacağımız ve nasıl normalleşeceğimiz üzerine çalışmalara başladık…
Ruh sağlığı diğer sakatlıklara benzemez. Bu çocukların yaşadığı bu darbeler (travmalar) eğer onarılmaz ve iyileştirilmezse o miniklerin ileri ki yaşamlarında ne gibi fırtınalar olur, düşünemiyorum bile… Zira bu çocuklar bu korkuları ve sıkıntıları kolay kolay atlatamayacaklar eğer onarılmazsa…
Sade çocuklar değil; ülkemin insanları her gün normal ötesi darbelere maruz kalıyor. Bizler Avrupa ülkesi değiliz. Çalkantıları ve belirsizlikleri çok olan bir ülkede yaşıyoruz. Herkes kolay kolay bu dalgalanmalara karşı koyamıyor. Herkes de sanıldığı kadar güçlü ve dayanıklı değil, bunun dışında ruhsal ve psikolojik konulara duyarsızlıkları da eklenince hissedilen darbe sanıldığından da fazla olabiliyor…
Özetle; farklı bir gündemle güne uyanıyoruz, ne olacağını bilmediğimiz bir sürü belirsizlikler, bizlerin dayanma sınırını zorluyor; kendimizi korumamızı ve bir an önce normalleşmeyi ve psikolojik olarak da dayanıklı olmayı öğrenmemiz gerekiyor; medya da bu konuda seferberliğe öncülük etmek zorundadır.
İnsanın Neşesi Kaybolursa…
Paylaş