Her organ önemlidir ama gözlerin diğer organlara göre daha önem taşıdığı bir gerçektir. Görme yetisinin bir insanın yaşamını kolaylaştırması bakımından konuşma, duyma, koklama veya tatma yetilerine göre yaşamsal önemi olduğu gerçektir.
Gözleri görmeyen insanların başka yetilerini öne çıkardığı ve hatta bir organ bozulduğunda diğer organların iki kat daha fazla çalışarak diğerinin eksikliğini gidermek üzere görev üstlendiğini biliyoruz.
Buradaki amacımız organları yarıştırmak değil tabii ki… Bir veya birkaç organı çalışmayan insanlarla da derdimiz yok; onlara acıyacak veya göklere çıkaracak da değiliz. Amacımız, gözleri açık ve yerinde olduğu halde farklı gören, düşünemeyen, gözlerinin gördüğüne fazla güvenen, her şeyi görme üzerine kuran zihinsel, duygusal, ruhsal körlerin ne kadar yanılgı içerisinde olduğunun altını çizmek ve onları; diğer organlarının da görmelerini sağlayacak anlayışa ve izana gelmelerini sağlamak için kelam etmek…
Görüntü öyle gereğinden fazla ön plana çıkınca “her şeyin görünenden ibaret olduğunu” sanan insan, yaşamının ileri ki ve olgun dönemlerinde “hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığını” anladığında birden panik yaşamaya başlıyor ve kaybedilen yıllarına ve fırsatlara; bir anlamda acemiliğe yanmaya başlıyor. Aslında hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığını ilkokul fen derslerinde de öğrenebilirler Bir kan damlasının, bir yaprağın bir mikroskop altında ne kadar farklı göründüğüne şaşarız aslında. Teleskopla yıldızların sandığımız gibi yıldız olmadığını, farklı bir gerçeklik taşıdığı küçük deneylerle anlaşılabilir aslında, tabii modern bilimde…
Buna rağmen eğitim yaşı ve derecesi ne olursa olsun, çoğu insan yaşamında bu gerçeği göz ardı eder. Kafasındaki hipnozlara daha fazla inanır ve çok zamanlarda bunların gerçekle ilgisi yoktur. İnanmak, gerçeklikten ve doğrudan önce gelince gerçek ne olursa olsun anlamını yitirmeye başlıyor.
Bazı zamanlar, örneğin; başarılı olmak için deneme göze alınması durumunda, kişinin içinde bulunduğu duygu ve yaşanmışlıklara rağmen değerlidir. İnanmak başarı için gereklidir ama hayatın her alanında körü körüne inanmak her şey değildir. Körü körüne inanan insanların dayanak noktası, gördükleridir; çünkü onlar görmeye gereğinden fazla değer verirler. Oysa inandığımız şeylerin ne kadar doğru, gerçekçi, kendi kontrolümüzde ve yetimizde olduğu da bir o kadar önemlidir. Bunun yanı sıra eğer vicdanı, kalbi, aklı, yüreği kapalıysa insanın gözlerinin görmesi tek başına işe yaramaz. Yaşadığı doğal yerlerden kopartılıp, sokaklarda yaşamaya zorlanmış köpekleri, başıboş veya sokak köpeği yaftasıyla görmek akıldan, vicdandan, taş kalplilikten kaynaklanır. Her canlının yaşam hakkına rağmen bunları düşünemeyecek kadar körleşmiş insanlar çözümün değil sorunun parçası olmuşlardır. Okullarda verilemeyen vicdan, akıl gözü, duygular, kalbiyle ve aklıyla sezebilme; kısaca farklı düşünebilme yetisi gözle görülmeyen ama davranışlara yön veren olgulardır. Gözlerin görmesi güzeldir ama bir şeyin ruhunu, içini, bütününü görebilmek ve hissedebilmek daha da güzeldir.
Gözler Her Şeyi Görür mü?
Paylaş