Ciddiyet, bir durumu betimler. “İşin ciddiyetini anlamak, ciddi ciddi düşünmek, ciddiyetle ele almak vs. gibi.”
Ciddiyet sözcüğünü derinden ve dil bilimsel açıdan inceleyecek değilim ama günlük kullanımda, anlama ve anlatmada yaşanılan bazı yanlış anlamalara neden olan kullanımıyla ilgili yönüne dikkat çekmeye çalışacağım bu yazıda.
Eğitim ve konferanslarımda konu ciddiyete geldiğinde tahtaya 3 yüz resmi çizerim. Birisi duygu içermeyen bir yüz, diğeri mutlu yani gülen ve bir diğeri de mutsuz yani asık yüzdür. Sonrasında katılımcılara, “hangisi ciddidir veya daha ciddi duruyor?” diye sorarım. Çoğu katılımcılar duygusuz yüzü ciddi bulurken ona yakın bir grup da asık suratı ciddi bulmaktadır. Gülen yüzü ciddi bulanların sayısı ise oldukça düşüktür ve bazen yoktur. Sonrasında onlara, “Nasıl bir eşiniz olsun istersiniz, mutlu, aşık veya duygusuz? Veya bir işyerinde çalışacaksınız, işyerinizin atmosferinin nasıl olmasını istersiniz? Hayatınızı düşünün, hangi yüz ifadesini tercih edersiniz?” diye sorarım. Büyük çoğunlukla “gülen; mutlu” yüz ifadesini yanıtlar. Peki, “Neden ciddiyeti asık veya gülmeyen mutsuz bir ifade olarak betimliyorsunuz?” diye sorduğumda yanıtların çoğu “yanlış koşullanma” olarak söylerler.
Sözcüklerin bilinçdışımızdaki karşılıkları önemlidir; olumlu amaçla kullandığımız bir sözcük bilinçdışında olumsuzsa çoğunlukla işe yaramayacak ve kişiler savunma davranışı içinde olacaktır. Ciddiyet de öyledir ve ciddi olmak uğruna asık suratlı, duygusuz, katı bir tutum içinde olmak sanki önemli bir meziyetmiş gibidir. Oysa “ciddiyet”, kararlılık, bilgi, emek, yoğunlaşma, önemi kavrama, disiplin gibi bir dizi kavramın ve sözcüğün toplamıdır ve olumludur.
İnsan gülerken de “ciddidir” ve gülmek aslında “ciddi bir eylemdir”, mutlu olmak gibi. Doğru ve anlamlı her şey ciddidir ve ciddiyete gereksinim duyar.
Bizim gibi ülkelerde asık suratlı, katı, anlayışsız, uzak, donuk, soğuk vs. olmak yüceltilir. Oysa “can hafiftir; kuş gibidir.” Ağır olan cansızdır, katıdır, soğuktur ve uzaktır; duygusuzdur.
Mutlu olmayı, doğallığı, saflığı, içtenliği, sevecenliği, sevgiyi, hoşgörüyü, kucaklamayı, hissetmeyi anladığımızda, onların hepsinin ciddi ama sıcak, yakın, kucaklayıcı olduğunu hissederiz. Ciddi olmayı asık suratlı olmaktan öte anlamayı ve yaşama geçirmeyi öğrenmeliyiz. Yaşamın özünün, “mutlu olmak ve mutluluk vermek” olduğunu söyler bilgeler. Mutlu olmaktan ve mutluluk vermekten uzak her şeyin yaşamla ve var olanla bağdaşmayacağını öğrenmek gerekiyor büyürken…
Ciddi olmanın veya “güleryüzlü ciddiyetin” önemini kavramalı ve kavratmalıyız; ciddiyet sözcüğü de böylece daha özgürleşmeye başlayacaktır yeni anlamıyla…
Güleryüzlü ve sıcak ciddi mutlulukların olduğu yeni günler dilerim…