Bir seçimden diğerine yorgun düştükten sonra Türkiye nihayet, kesintisiz 4 yıl sürecek bir icraat dönemine girmiş bulunmaktadır. Cumhurbaşkanlığı Kabinesi’nin bir yıl önce ortaya koyduğu gelecek vizyonu Yeni Ekonomi Programı (YEP) kapsamında planlanan tüm ekonomik reformları hayata geçirmek bakımından önümüzdeki dönem stratejik bir önem taşıyacak ve önemli bir fırsat yaratacaktır.
Ekonomide sıkıntılı bir yıl geçirdik ve bu durum sürmektedir. Ancak Türkiye’nin ekonomik reformlar ihtiyacını güncel ekonomik sıkıntıların giderilmesi ve kendimize ait beklentilerin karşılanması olarak anlarsak yanılmış oluruz. Bankacılık, reel sektör, bütçe disiplini, cari açığın düşürülmesi, yüksek katmadeğerli yerli üretimi güçlendirmek, nitelikli eğitim gibi başlıklar altında, bütün ekonomik dinamikleri içine alan bir reform hamlesinin başlatılmasıdır sözkonusu olan.
Yapılacak reformların ekonomiye aşılayacağı pozitif ivme sayesinde dünyadaki ekonomik yavaşlamanın Türkiye üzerindeki olumsuz etkilerini hafifletmek ve kırılganlıktan uzak bir yapıya kavuşmak mümkün olabilecektir.
Reformların hayata geçirilmesi ise aynı zamanda son derece önemli bir dönüşüm sürecini başlatacaktır.
Türkiye ekonomik reformlarını, üretim odaklı bir yaklaşımla ele almak, stratejik alanlara yoğunlaşmak, yüksek katmadeğer amaçlı ve ithalata bağımlı olmayan bir büyümeyi yakalamak için yapmak durumundadır.
Türkiye’de bütün toplumu ilgilendiren bu derece iddialı ve köklü reformların yapılması ve başarıya ulaştırılması, en geniş katılımla ve elbirliği ile kotarılarak hayata geçirilmesini gerektirmektedir.
Kaybedilecek zaman olmadığı için toplumsal ortak paydanın acilen yakalanması önem kazanmaktadır; bunu da siyasi kurumlar başaracaktır.
Reformlar bahsinde en geniş mutabakat, ülke gündemini doğru çözümlemeyle mümkündür. Ekonominin temel sorunlarına kalıcı çözümleri bu şekilde üretebiliriz. Unuttuğumuz siyasi uzlaşma ortamını yeniden tesis etmeliyiz. Ele alınacak reform konularının çoğu orta ve uzun vadede sonuçlar verecektir ama reformcu atmosferin harekete geçireceği dinamikler, hemen ihtiyaç duyduğumuz; faizin düşürülmesi, döviz kurundaki dalgalanmaların önlenmesi, enflasyonun yeniden tek hanelere çekilmesi, büyüme rakamlarının yükseltilmesi ve istihdamın artırılması gibi sorunların çözümüne de katkı sunacaktır. “Bütüncül yaklaşım” ile ifade etmek istediğim, piyasa kaynaklı güncel taleplerle üretim, kaliteli sanayileşme ve nitelikli eğitim gibi orta ve uzun vadeli sektörel talepleri birleştiren bir vizyondur.
Yapısal reformlar sürecinden bir diğer vazgeçilmez beklentimiz de yerli ve milli üretim ile yerli teknolojik gelişmeyi hızlandıracak, sanayiyi güçlendirecek, ihracatı artıracak nitelikte olması, politika düzeyinde ise yerli üretim için pozitif ayrımcılık yapmasıdır. Çünkü Türkiye’nin dünyadaki mal ticaretinden aldığı payı artırması, yenilikler üretmesi ve markalar oluşturması ancak bu yoldan sağlanabilecektir.
Temmuz 2019’da Türkiye’de gerçekçi olmakla umutlu olmak çelişmemektedir.
Örneğin; doğrudan yabancı yatırımların son 12 ayda 13 milyar doları bulması ve bunun, dünyada yatırımların gerilediği bir dönemde gerçekleşmesi iyimser olmamız için yeterlidir. Buna paralel, 2018 yılının 4. çeyreğinde net ihracatın büyümeye katkısı 8.4 puan ile yüksek seviyede iken 2019’un ilk çeyreğinde bunun 9.4 puana yükselmesi ayrı bir iyimserlik kaynağıdır.
Reformlar, ‘kaliteli ama ucuz’ ürüne dayalı bir ihracat saplantısından kurtulup “bilgi rekabetine” dayalı yeni bir sürece geçmemizi de sağlayacaktır.
YAPISAL REFORMLAR
Paylaş