Dünya ekonomisi yeni bir rotaya girdi girecek, kolay olmayacak, sancılar yaşanacak. Sancısız dönüşüm görülmemiştir. Türkiye ekonomisi de yeni bir rotaya girmeye çalışıyor. Hedef, cari açığı düşürmek.
Cari açık yıllık 55 milyar doları bulan enerji sektörü ithalatından (petrol, doğal gaz) ve endüstriyel üretimin ithal girdilerinden kaynaklanıyor.
Kime sorsanız size, “Önce ‘enerji’de, eşzamanlı olarak endüstriyel ara mallarında üretimi yerlileştirmemiz gerekir” diyecektir. Hükümet de bu cevabı vermiştir; dolayısıyla bu eksende izlenen “üretimi yerlileştirme” politikalarını tartışmanın anlamı kalmamıştır. Bundan sonrası uygulamadır.
Kapak konumuzda “enerji üretiminde kaynak yerlileştirme”si nasıl olacak diye baktık. Üretim alanları rüzgar, güneş, kömür, jeotermal ve HES’ler. Yerlileştirmede güneş ve kömür öne çıkarılıyor. Kömür rezervi alanları termik santral kuruluşu için özel sektöre tahsis edilecek. Güneşten elektrik üretimine uygun alanlar da ihale ile özel sektör yatırımcılarına açılıyor. Binaların çatı ve cephelerinde ‘güneş’ten elektrik üretimi de liberalleşiyor ve alım garantileri yoluyla teşvik ediliyor. Önümüzdeki beş yılda Türkiye’de enerji sektörü yatırımları yoğunlaşacak, yabancı yatırımcı bu sahada özendirilecek.
“Endüstriyel üretimde yerlileştirme” sürecini yöneten Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank hemen her gün bir yeni projeden veya atılan bir adımdan sözediyor.
Bakan Varank’ın altını çizerek vurguladığı değerlendirmeyi tekrar hatırlatmakta fayda görüyorum: “Endüstriyel üretimde 6 stratejik sektörde ithal ettiğimiz 1000 ürünü Türkiye’de üretebiliriz. KOBİ’lerimiz bunu başaracak noktadadır. Kamu teşvik ve desteklerini buna yoğunlaştıracağız. Türkiye önümüzdeki 5 yıl içinde cari açık kırılganlığını yaşamayacağı bir yere gelebilecek.”
Türkiye’de bu kapsamda bir “yerlileştirmeyi” başarabilecek birkaç on bin KOBİ mevcuttur. Yerlileştirmeye talip olan KOBİ aynı zamanda Ar-Ge, inovasyon, tasarım ve üniversite-sanayi işbirliğine de taliptir. Bu alandaki üretime verilen kamu teşvik ve destekleri çeşitlendirildi, bir çoğu da hazırlanıyor; ilgili KOBİ’lere bu bilgiler dergimizde sunulmaktadır.
Bütün mesele vizyon oluşturmaktır.
1980’den önceki ithal ikameci kalkınma yıllarında ithal edilen herhangi bir ürün veya ara malı Türkiye’de üretildiğinde o ürünün ithalatı yasaklanıyordu. Araya uzun bir küreselleşme dönemi girdikten sonra bugün benzeri bir noktaya (korumacılık) ihracat perspektifi ekleyerek gelmiş bulunuyoruz.
Fark şurada: Eskiden yerlileştirme tek tük olabiliyordu, bugün yüzlerce olabilecek.
Bugün ‘Ticaret Savaşları’ dediğimiz, aslında KOBİ savaşlarıdır; yüksek katmadeğer savaşlarıdır. Türkiye bu savaşta vardır.
VİZYON TAMAM, ŞİMDİ HAREKET
Paylaş