KobiEfor Sanayi Ekonomi Dergisi
2019-10-01 08:00:41

ÜRETİMDE YENİ STRATEJİ

Yalçın Sönmez (Editör)

yalcinsonmez@kobiefor.com.tr 01 Ekim 2019, 08:00

Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank, milli gelirde on yıldır yüzde 16.5 olan imalat payını 2023’te yüzde 21'e çıkarmayı hedefleyen; yenilikçi ve daha gelişmiş bir sanayi için çalışan işçi başına katmadeğeri 35 bin dolara ve imalat sanayisi ihracatını da 210 milyar dolara yükselten ve imalat sanayisi ihracatında orta-yüksek ve yüksek teknolojili ürünlerin payını yüzde 50’ye çıkaran bir strateji açıkladı. 2023 Sanayi ve Teknoloji Stratejisi, Ar-Ge harcamalarının milli gelirdeki payını yüzde 1.8’e, araştırmacı sayısını 200 bine çıkarmayı da öngörüyor. Stratejik hedeflerde şunlar da var: Teknoloji tabanlı işlere yıllık yatırımların 5 milyar liraya çıkarılması ve küresel ölçekte marka olacak en az 23 akıllı ürün üretilmesi.
Stratejinin önemli bir bileşeni de ithal ettiğimiz 1000 ‘aramal’ ürünün ‘yerli ve milli üretimi’nin gerçekleştirilmesini kapsıyor. Pilot uygulama ‘Makine Sektörü’nden başlayacak; bu amaçla 80 ürün belirlendi ve açıklandı. Süreç tek pencereden yönetilecek ve kamunun alıcı olduğu projelerde alım garantisi mekanizması çalışacak.
2023 Sanayi ve Teknoloji Stratejisi’nin ayrıntıları ile birlikte ayrıca benimsenen stratejik hedeflerin gerçekleştirilmesinin tabi olduğu olmazsa olmaz altyapının durumu da inceleniyor. Bu altyapının unsurları; ‘İnovatif Girişimcilik, Ar-Ge Ekosistemi, Teknoparklar, Teknoloji Geliştirme Merkezleri ve Araştırmacı İnsan Kaynakları’ndan oluşuyor.
‘Milli Teknoloji” veya ‘Yerli Üretim Stratejisi’ denildiğinde Türkiye’de ilk akla gelen Teknoparklar olmalı; Kapak Dosyamızda buna dikkat çekiyoruz. Çünkü son 20 yıllık süreçte Teknoloji Geliştirme Bölgeleri (Teknopark), Ar-Ge ekosistemine dönüştüler.
Türkiye’nin Ar-Ge yoğunluğu (yüzde 0.96) gelişmiş ülkeler ortalamasının (yüzde 1.78) altında; bu bizim ‘teknoloji açığımızdır’: bu açığı kapatacak olan, Teknopark faaliyettir; kapak dosyamız bu hususu öne çıkarıyor.
Türkiye 2019 Haziran itibarıyla 84 teknopark, 5.414 teknoloji firması, 56.000 Ar-Ge ve tasarımcı, tamamlanmış 33.027,  sürdürülen 9 binden fazla proje, 80.7 milyar TL iç satış ve 4.3 milyar dolar teknoloji ihracatı gibi dudak bükülemez bir birikime sahiptir. Teknoparklara büyük sanayi kuruluşlarının bünyesindeki 1.530 Ar-Ge ve tasarım merkezleri ile 344 tasarım merkezini, burada bitirilmiş 34 bin 239 projeyi, 59 bin 663 Ar-Ge personelini de eklediğimizde yerli ve milli üretim konusunda ileri bir aşama yakaladığımız açıkça görülecektir.
Teknopark ve teknoloji geliştirme merkezleriyle yakaladığımız düzeyi ekonomiye kazandırmamız yatırımlarla mümkündür ve Türkiye’nin bugünkü sıkıntılarından biridir; başta hukuk reformu ve iyileştirici reform ve düzenlemeler iş dünyasının acil beklentisidir. Yüksek faiz oranları da yatırım iştahını düşürmektedir ve bu alanda yatırımcıya özel faiz destekleri bir çözüm olabilecektir.
Dünya yüksek teknolojili ürün ihracat değeri 2 trilyon doların üzerindedir; Türkiye için bu 2018 yılı ölçümüyle 2.2 milyar dolar seviyesindedir, 37. sıradayız. Bu nedenle teknoloji odaklılık Türkiye’nin ihracatta rekabetçiliği için de zaruridir. Gelişenleri baz alırsak halen ihracatında kilogram başı katmadeğeri Güney Kore’nin 2.54, Polonya’nın 1.85, Çin’in 1.59, Türkiye’nin ise 1.4 dolar seviyesindedir; 2023’e kilogram başına 2 dolarlık bir performansla ulaşmamız gerekir ve Türkiye bu hedefin yakınındadır.
Yerli ve milli üretim stratejisi bize ayrıca yerli beşeri sermayeyi emretmektedir. Gelişmiş ülkelerde yüzde 59 olan beşeri sermayenin toplam servet içindeki payı Türkiye’de yüzde 29’dur ve Türkiye’nin yaşamsal konusudur, tüm kalkınma sorunlarını kapsamaktadır, çözümü “eğitim”dir ve köklü bir reformu gerektirmektedir.
Strateji 2023’e ve zorunlu kıldığı reformlara odaklanmalıyız.

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.