Kamu Eylem Planı içinde iki nokta var ki, üzerinde önemle durulmaya değer. Plan yıl içinde iki ana konuya odaklanacak. Bunların biri “girişimcilik”, diğeri de “İnovasyon” olacak. Girişimcilik ve İnovasyon konusunda geliştirici ve genişletici reformlar yapılacak. Reformlar için yeni yasalar çıkarılacak, mevzuat yeniden düzenlenecek.
Girişimcilik ve yenilikçilik aslında beşeri sermaye unsurlarıdır ve bu unsurlar hem “sürdürülebilir ekonomik büyüme ve kalkınma” hedefine ulaştıran köklü dönüşüm süreçlerinin zorunlu altyapısı, hem de bu süreçleri yönetecek olan öznesidirler.
Girişimciliğin ve yenilikçiliğin öne çıkarılması zamanlama olarak da isabetlidir. İş dünyamız, 2014 yılını yavaşlama ve hatta yatırım ve ihracat gibi önemli bazı alanlarda gerileme, 2015 yılını ise “kayıp yıl” olarak görüyordu. Ekonomi 2015’in üçüncü çeyreğinde yüzde 4 büyüdü ve üretime ilişkin olumlu sinyaller verdi. Bu da bize, Türkiye ekonomisi için 2016’nın toparlanma yılı olacağını gösterdi.
Kamunun reform planını gördükten sonra sıra, ekonominin yönetici ve çalışanı olan sivil aktörlerin reform ve eylem planına geliyor. Bireysel ve kurumsal sivil ekonomik faaliyeti kamunun reform planı ile paralel ve eşgüdüm içinde yürütebilirsek, 2016 ancak o zaman toparlanma yılı olabilecek.
Türkiye, genç nüfusu nedeniyle zaten girişimci ve yenilikçi potansiyeli en yüksek olan sayılı ülkeler arasındadır. Mesele bu potansiyeli elbirliği ile açığa çıkarmaktır. Ekonomide yeni bir başarı hikayesi yazabilmemizin olmazsa olmaz şartı budur. Soru ise, bunu nasıl yapacağımızdır.
Girişimcilik ve Yenilikçilik konusundaki yüksek potansiyeli açığa çıkarmak bir “eko-sistem” kurma meselesidir. Uygun eko-sistemi kuramamış isek ne girişimciliğimiz gelişir, ne de yenilikçiliğimiz.
Sözün burasında bir “yanlış anlama”dan söz etmeliyiz. Girişimcilik ve yenilikçilik uygun bir eko-sistem gerektirir; doğru ve bu sistem ülke bütünlüğü temelinde kurulur. Hukuktan eğitime, yönetişimden meslekleşmeye kadar her alanı kapsayan bir dönüşümü zorunlu kılar. Ancak, böyledir diye, “Türkiye uygun bir eko-sistem olmadığı için girişimcilik ve yenilikçilikte geri kaldı” dememiz yanlış olur. Aslında bu iki konuda, bu şekilde düşündüğümüz için geride kalmışız.
Girişimcilik ve yenilikçilik için de mikro, orta ve büyük “ölçek”ler vardır. Örneğin 7 veya 70 veya da 700 istihdamı olan işletmelerin her biri girişimciliğin ve yenilikçiliğin uygun eko-sistemi haline getirilebilir. İşletme bazında ve değişik ölçekte eko-sistemlerin kurulabildiği durumda diyelim Konya, Kayseri veya Gaziantep misali, bütün bir kent girişimciliğin ve yenilikçiliğin eko-sistemi haline gelir ve markalaşır.
O halde 2016’dan başlayarak ve hükümetin reform planını izleyerek, ancak kapalı değil, işbirliklerine açık etkileşimli yapılar hedefleyerek kendi eko-sistemimizin kuruluş planını yapabiliriz. Bu konuda yönlendirici bilgiye ve desteğe olan ihtiyacınızı, 2015 Aralık ayında kapsamını genişlettiğimiz Girişimcilik Konseyi karşılamaya hazırdır. Bu sene kamu desteklerinin girişimcilik ve yenilikçiğe odaklanacağını da unutmayalım.
Hepimiz için başarılar getirmesi dileğiyle, okurlarımın yeni yılını kutluyorum.