Gş dünyasında adettir; giden yıl ne götürdü, yeni yıl ne getirecek; yılların kesiştiği yerde buna bakarız.
Biten 2016 yılı ekonomide yavaşlama yarattığı için 2017’de bütün dikkatler “büyüme sorunu”na kilitlenmişti.
Hükümet kolları sıvadı. Faiz ve kefalet desteği vererek işletmelere kredi sağladı. Bu sayede 2017’de ekonomi yaklaşık yüzde 7 büyüdü. İhracatta da rekora götüren bir yükseliş ivmesi yakalandı. Üstelik bu performans, dünya ekonomisi yavaş büyüme sıkıntıları içinde kıvranırken yakalandı.
Sektörel dinamiklere bakıldığında ekonomik büyümenin kalitesinde de iyileşme olduğu gözleniyor. 3. çeyrekteki 11.1’lik dünya rekoru olan büyümeye imalat sanayi yüzde 15.2’lik katkı yaptı. Bu büyüme trendi sürdürülebilir ise istihdamı, enflasyonu ve cari açığı olumlu etkileyecektir.
2018 yılına umut tazeleyerek girdik. Şunu aklımızda tutalım: Türkiye ekonomisinin sorunu büyüme değil, yüksek büyümeyi sürdürülebilir kılmaktır. 2023 yılı için konulmuş hedeflere erişmemizin başka yolu yoktur. Bu da Türkiye’nin, imalatı yüksek katmadeğerli üretime götüren süreçlerden başarıyla geçmesi anlamına gelir.
Yüksek katmadeğerli üretime götüren süreçleri tek bir başlık altında toplarsak, adına Endüstri 4.0 devrimi diyoruz. Bu devrimi, her bir ayağı belli bir ekonomik faaliyete oturan “kırkayak” gibi kavramalıyız. Devrimin yürümesi, her alanda “dijital dönüşüm” ile mümkün oluyor. Bu sürecin yapı taşları; ‘akıllı şehirler’, ‘akıllı fabrikalar’, ‘akıllı işletmeler’, ‘yapay zeka’, ‘büyük veri’, ‘sanal gerçeklik’, ‘artırılmış gerçeklik’, ‘nesnelerin interneti’, ‘3-4 boyutlu yazıcılar‘, ‘bulut bilişim’, ’robotlar’, ‘insansız kara ve hava araçları’ vb...
Bu yeni dönem doğal olarak insan ilişkilerini, üretim ilişkilerini ve toplumsal ilişkileri derinden etkileyecek. Yeni bir yaşam biçimi bizi bekliyor. Teknolojideki gelişmeye paralel insanın ve toplumun hazırlanması gerekiyor.
Bilişim devrimini teknoloji değil, teknolojiyi dönüştüren insan yapmaktadır. Bunun da şartı eğitimdir. Türkiye’nin en büyük açığı eğitimdedir. Açık söylersek, üniversitelerimiz Endüstri 4.0 Devrimi’ne ayak uydurabilmek için önce kendi kurumsal devrimlerini gerçekleştirmek zorundadırlar. Birçok üniversitemizin başardığını tümü niye başaramasın ki?
Türkiye ekonomisinin 2018 yılında da 2017’deki gibi yüksek oranda büyüyeceğini, hatta ihracat gibi bazı alanlarda kendi rekorlarını kıracağını şimdiden söyleyebiliriz. Bugünden bakarak eksik gördüğümüz, yatırım eğiliminin hala istenilen düzeye gelmemiş olmasıdır. Makro veya mikro; bu konuda yapılması gereken bir dizi yapısal reform beklemektedir.
Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek’in belirttiği ve TÜSİAD Başkanı’nın da teyit ettiği gibi, OHAL’i kaldırabilir ve reformlara yoğunlaşabilirsek, Türkiye ekonomisinin atıl kalmış tüm dinamikleri özgürleşecek ve harekete geçecektir.
Yeni yılda hepimize, barış, huzur, mutluluk, sağlık, başarı ve bereket diliyorum.
Gelecek Nasıl Görünüyor?
Paylaş