Türkiye son on yıldır, üretimde kaliteyi, Ar-Ge’yi, inovasyonu, yüksek teknolojiyi, bilişimi, bilgiyi kullanmayı, katmadeğeri konuşuyor. Bu yönde önemli bir altyapı ve gelişme sağlandı.
Bunlar boşa mı gitti?
Dünya yaz aylarını, ülkesinde kredilerde açılma ve işsizlikte küçük bazı iyileşme belirtileri gören ABD Merkez Bankası’nın (FED) 22 Mayıs’ta aldığı, tahvil alımlarıyla piyasaya her ay 85 milyar dolar pompalama politikasından vazgeçme kararını tartışarak geçirdi. Karar özellikle gelişmekte olan ülkeler cephesinde sarsıntı ve korku yarattı. Türkiye, FED kararından en çok etkilenen ülkelerin başında geliyordu. Bu küresel endişeyi dikkate alan FED, “22 Mayıs Kararı”nın uygulamasını bir kaç aylığına ertelediğini Eylül ayında açıkladı da dünya ekonomisi geçici olarak rahatladı.
Türkiye, hem yüksek cari açığı, hem de üretimi ara malı ithaline bağlı olmasıyla ekonomisi dışarıdan gelen ‘sıcak para’ya bağımlı bir ülkedir. Türkiye’nin düşük kamu borçluluğu ve denetlenebilir bir bütçe dengesi gibi güçleri var ama bunlar ekonomiye yeterli “koruma” sağlamıyor.
Şu deniyor: “Türkiye’nin tasarruf büyüklüğü yüzde 18-19 oranında. Ama harcamaları bunun çok üstünde, yüzde 24-25'e ulaşıyor. Tüketimi kısarak tasarruf etmemiz lazım...”
Tespit doğru fakat önerme yanlış. Çünkü bu önerme hem siyasi olarak tercih edilemez, hem de “küçülme” hiçbir zaman çıkış yolu olamaz. Ayrıca Türkiye buna mecbur da değil. Gelir artmadan tasarruf artmaz. Gelir ise ancak “üretim”le artar.
Şöyle bakılabilir: Türkiye son on yıldır, üretimde kaliteyi, Ar-Ge’yi, inovasyonu, yüksek teknolojiyi, bilişimi, bilgiyi kullanmayı, katmadeğeri konuşuyor. Bu yönde önemli bir altyapı ve gelişme sağlandı. Bunlar boşa mı gitti?
Gitmedi. En azından bir “Orta kalite üretim ve orta kalite fiyat” gücünü yakaladık. Bu da bize, el atarsak çok daha ileriye “ittirebileceğimiz” bir rekabet gücü kazandırdı. Ve bütün bunları “özel kesim”in başarmış olması ayrıca önem taşıyor. Şu nedenle: “Türkiye çok borçlu, özel kesim çok borçlu, bu nedenle kırılganlığımız yüksek” deniyor. Doğru mudur?
Doğru değildir. Bugünkü (27 Eylül)-22 milyar doları kısa vadeli– 172 milyar dolarlık özel kesim dış borç stoku sadece “finansal kırılganlık” anlamına gelmez. Bu aynı zamanda Türkiye’yi on yıl içinde “Düşük kalite üretim ve düşük fiyat” düzeyinden “Orta kalite üretim ve orta fiyat” düzeyine taşıyan ve bu temelde dış kaynak kullanabilen, üretken bir özel sektör gücüne sahip olduğumuz anlamına da gelir.
Şimdi önümüzdeki görev ve sorumluluk yüksek katmadeğerli ileri teknoloji üretimini gerçekleştirmek için gerekli adımları zaman kaybetmeden hızla atmaktır. Çalkantılı dönemlerde çok fazla sarsılmamak için asıl odaklanmamız gereken, Türkiye’nin bu potansiyel gücü olmalıdır.
Kurban Bayramınızı kutlar, sağlık, mutluluk, huzur, bereket ve başarılar dilerim.
Çözüm; İleri Teknoloji Üretimi
Paylaş