AB Tam Üyeliğimiz
Kapak dosyamızda “AB’de Yeni Sayfa” başlığı altında Türkiye-AB ilişkilerindeki son gelişmeleri ve hedefleri AB Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış’tan aldığımız görüşlerle değerlendirdik. 20-21 Mart’ta İstanbul’da, İTO Meclis Salonu’nda yapılacak “IX. KOBİ Zirvesi”ni ise özel dosya konusu yaptık. Ben bu iki konunun dinamik ilişkisine dikkat çekmek istiyorum.
AB ile müzakere sürecimizin 2013 yılında canlanacağı hemen hemen herkes tarafından söyleniyor. Buna rağmen bu sürecin Türkiye’yi AB tam üyeliğine ulaştırmayacağı da ağırlıklı bir görüş olarak karşımıza çıkıyor. Şansölye Merkel, Ankara ziyaretinde Türkiye’nin tam üyeliğinin “Kuşkulu” olduğunu açıkça söyledi.
Ciddi analizler de Türkiye’nin AB tam üyeliğinin mümkün olmadığında birleşiyor. Örneğin; Almanya'nın en büyük gazetesi Bild, Merkel’in Ankara ziyaretine ilişkin, “Türkiye, hiçbir zaman AB’ye üye olmayacak” yorumunda bulundu ve Alman diplomatların müzakere sürecinin 60 yıl sürebileceğine dair tahminlerini aktardı. Elbette bunlar bugünkü AB ve bugünkü Türkiye için söylenen görüşlerdir. Ama acaba AB, halen içinde bulunduğu krizden sonra aynı AB olarak mı kalacak, yoksa bambaşka bir AB mi göreceğiz? En çok sorulan sorulardan biri de bu.
Krizden yeni bir Avrupa çıkmazsa eğer Türkiye’nin tam üyeliği asla beklenmemelidir. Yeni bir Avrupa oluşursa, pozisyonlar tamamen değişecek ve her şeye sıfırdan başlanacaktır.
Nitekim Kemal Derviş Avusturya gazetesi “Der Standard”tan, Markus Bernath’a verdiği demeçte, krizden çıkacak Avrupa’yı ikili bir yapı olarak tanımlamıştır. Bu yapıda ulusal egemenliğini ileri düzeyde paylaşan Almanya, Fransa ve Avusturya gibi ülkelerin bir “kanat”, egemenliğini bunlara kıyasla daha az paylaşacak olan İngiltere, İsveç, Danimarka gibi ülkelerin ikinci bir “kanat” oluşturacağından sözetmiş, Türkiye’nin AB konseptini bu ikinci kanat üyeliğinde görmüştür. Sonuçta Derviş’in görüşü de bir “analiz”dir ama halihazırdaki bütün verilerin ve gelişmelerin doğruladığı güçlü bir analiz.
Bu durumda Türkiye, AB sürecini devam ettirse bile AB’nin dışındaki dünyaya daha çok ilgi gösterecek, ekonomik hedeflerini, bu dünya üzerinden oluşturacağı yeni hedeflerle güçlendirecektir.
Türkiye’nin AB dışı alandaki manevra kabiliyeti, sahip olduğu KOBİ’ler ve KOBİ’lerinin sahip olduğu rekabetçi performans ölçüsünde olacaktır.
IX. KOBİ Zirvesi, Türkiye’nin AB dışındaki hedefleri yönünden önem taşımaktadır. Çünkü,“KOBİ’ler İçin Yeni Pazarlar ve Fırsatlar” Zirve’nin ana konusu olarak seçilmiştir. İçeride uyguladığımız sıkı mali politikalara ve kur dezavantajlarına rağmen Türk KOBİ’leri alternatif dış pazarlarda büyümeyi başarmışlardır. KOBİ’lerimizin AB dışındaki dünya pazarında büyümesi süreci önümüzdeki dönemin önde gelen konusu olacaktır ve umuyorum ki, IX. KOBİ Zirvesi bu sürecin stratejik bir yol haritasını çizecektir.
Paylaş