Bu sayımızın kapak konusunu 4. Sanayi Devrimi oluşturuyor. Sanayi 4.0 da deniyor.
Üretimde verimliliği yüzde 20’ler seviyesinde artırdığı doğrulanmış olan Sanayi 4.0, nesnelerin internetinden büyük veriye, robotlardan birbiriyle konuşabilen makinelere kadar birçok yeni teknolojik gelişmeyi içeriyor ve üretimin yapısını değiştirdikçe toplumsal yapıyı da dönüştüreceği öngörülüyor.
4. Sanayi Devrimi’ni doğru kavramak bir kaç yönden önemli. Birincisi; Türkiye bu Devrim ile yeni tanışıyor. İkincisi; Devrim’in dışında kalan ülke veya işletme küresel rekabetin dışına düşüyor, ekonomisi çöküyor. Üçüncüsü, gerekli hazırlık süreçlerini vaktinde yerine getirememiş olan 4. Sanayi Devrimi’ni kaçırmış oluyor. Bundan önceki üç sanayi devrimini kaçırmış ve bugün 2’inci ile 3’üncü Sanayi Devrimleri arasında olduğu değerlendirmesi yapılan Türkiye, Sanayi 4.0’ı başarabilecek ülkeler arasında gösteriliyor. Keza; Türkiye’nin kendine koyduğu 2023 Hedefleri’ni yakalayabilmesi için 4. Sanayi Devrimi’ni yakalamak zorunda olduğu belirtiliyor.
İlk bakışta şöyle bir soru çıkıyor ortaya: Sanayi 4.0 Almanya’da ve ABD’de, Batı’nın ileri teknolojiye geçmiş ülkelerinde gerçekleşiyor. Türkiye misali ‘Gelişmekte Olan Ülkeler’ bu devrimi başarabilir mi?
Çin ve Hindistan şimdiden bu soruyu geçersiz kıldılar. Üretim, ‘Gelişmekte Olan Ülkeler’e kaydı ve Sanayi 4.0 Devrimi de üretimde gerçekleşiyor. Türkiye ekonomisi de yüksek teknolojili üretimi hedefliyor ve 4. Sanayi Devrimi’nin farkındalığını yaratmak için ülkemiz sanayicisi, TOBB ve ticaret ve sanayi odaları, ihracatçı birlikleri sistematik bir çaba içine girdiler. Hatta TOBB bu devrime destek olacak, Türkiye Yatırım Fonu’nu kurdu.
Kapak konumuzu okuyanlar ayrıca görecekler ki; 4. Sanayi Devrimi oldukça karmaşık ve tamamen teknoloji temelli bir konu. “Hız”, devrimin ekseninde yeralıyor. Ayrıca Devrim’in şu yönü çok basit ve açık: Nitelikli insan gücünü gerektiriyor. Nitelikli insan gücü bir eğitim sorunudur ve Sanayi 4.0 ile ilgili “eğitim” denilince “eğitimde sistem değişikliği”ni anlamalıyız. Bu da Türkiye’nin, bu Devrim karşısındaki en zayıf yönüne işaret ediyor. Demek ki Türkiye’nin, gün dahi kaybetmeden eğitim sisteminde ve altyapısında köklü dönüşümler gerektiren bir eğitim devrimine yönelmesi kaçınılmaz. Kamu ve özel sektörün eğitim reformunda birleşmesi, birbirini tamamlaması gerekiyor.
Hatırlatayım; konusunu “Girişimcilik” olarak saptadığımız XII. KOBİ Zirvesi’ni, TOSYÖV olarak 27-28 Nisan’da İstanbul’da gerçekleştireceğiz. Konuyu Sanayi 4.0 konseptine uygun ve Türkiye’nin ihtiyaçları çerçevesinde değerlendireceğiz. “Girişimcilik Eğitimi” şimdi ve önümüzdeki yıllarda kurumsal faaliyetlerimizin ekseninde olacak. Kim ne kadar başarılı girişimci yetiştirirse Türkiye’nin ekonomik ve sosyal gelişmesine o kadar katkıda bulunmuş olacak.
Sözün burasında altını çizmeliyim; her alanda olduğu gibi girişimci eğiminde de yenilikçiliğe ihtiyacımız bulunuyor. Girişimci eğitimini de Sanayi 4.0’ın insan gücü ihtiyacına uygun gelecek şekilde yenilemeli, zenginleştirmeli, hatta modeller geliştirmeliyiz. Nitelikli emek harcayarak gerçekleştirdiğimiz girişimci eğitimleri nitelikli girişimciler üretebilmelidir. Bana göre nitelikli girişimci, 4. Sanayi Devrimi’ni kavramış ve bunun gerektirdiği bilgi ve beceriyle donatılmış olan girişimcidir.
Dünyanın güçlüklerle boğuştuğu bu sıkıntılı dönemde Türkiye’nin şansı açık olsun derim.
4.0 Sanayi Devrimi
Paylaş