Dışarıdan manüpilasyon ile içerideki borç kırılganlığının kesiştiği 2018’in ikinci yarısında Türkiye ekonomisinin dengesi bozuldu. Cumhurbaşkanlığı Kabinesi Ağustos-Aralık aylarında bir “kriz masası” gibi çabuk çalışarak görece bir “denge” sağladı; ortaya bir de Yeni Ekonomi Programı (YEP) koydu. Cumhurbaşkanlığı 1. ve 2. 100 Günlük Eylem Planları’nın uygulamaya geçmesi de olumlu gelişmelere pozitif katkı sağladı.
Türbülans sonrası ekonomik büyümenin hız kestiği ve güveni olumsuz etkileyen bazı belirsizliklerin oluştuğu zorlu bir süreç yaşıyoruz. Özellikle finansal koşullardaki sıkılaşma kredi bulmayı zorlaştırırken kredi maliyetlerinin de artmasına neden oluyor. Reel sektörün yeniden yapılanmasında kamunun bir an önce gerekli düzenlemeleri, destekleri ve tedbirleri alması zaruridir. İhtiyatlı iyimserlikle 2019’un ikinci yarısında sağlıklı büyümeye dönüş bekliyorsak eğer, ilk yarıda reel sektörün finansa erişimle ilgili sorununu mutlaka hemen çözmemiz gerekir.
Türkiye’nin 2019 yılına küresel ekonomideki yeri ve olanakları açısından baktığımızda şunu görüyoruz:
G20 Zirvesi’nde 90 günlüğüne dondurulmuş olsa bile ABD’nin Çin’e karşı başlattığı ‘Ticaret Savaşı’nın etkileri asıl olarak 2019 yılında kendini gösterecektir. Dünya ekonomisindeki büyümenin yüzde 40’ını Çin ekonomisi sağlamaktadır; soğumasına dünya ekonomisi tahammül edemez. Ayrıca ABD, Çin’e karşı ticaret savaşını sürdüremez, çünkü 2018’in son ayı itibarıyla Çin şirketlerinin değer kaybı 2 trilyon dolar olurken ABD şirketlerinin değer kaybı 4 trilyon doları aşmıştır.
Bu noktada Türkiye ekonomisinin fark edilir bir avantajından söz edebiliriz:
2018’de dünya ticareti daralırken bile Türkiye ihracatta rekor kırabilmiştir.
Çin, Hindistan, Brezilya ve Afrika’nın ithal talepleri Türkiye’ye yönelme eğilimi göstermektedir. Bu gelişme Türkiye ekonomisinin ihracatla büyümesi için yeni fırsatlar yaratabilir. Ancak biliyoruz ki ihracatımızda kalıcı yükseliş, üretim yapabilmek için ithal ettiğimiz sanayi ara malını ‘yerli’ üretmemizden ve ileri teknolojilerle üretilmiş malların ihracatımızdaki oranını yükseltmekten geçiyor.
Türkiye ekonomisinin ihtiyacı olan yapısal reformları hızla gerçekleştirerek “yüksek katmadeğerli ‘yerli’ üretim”e yoğunlaşmalıyız. Çünkü yeni bir ekonomik hikaye yazmamızın ancak ve sadece bununla mümkün olacağını hepimiz biliyoruz. Ar-Ge, inovasyon, tasarım ve marka bu sürecin yapı taşları. Bu yola da girdik, yürüyoruz; ‘Dijital Dönüşüm’ü, ‘Sanayi 4.0’ı konuşuyoruz. Hatta geçen ay Ankara’da ilk “akıllı fabrika” uygulamasını da başlattık.
Üretimde verimliliği ve yüksek katmadeğeri artırma ihtiyaç ve beklentimizin karşılığı insandır. Türkiye’nin kapsamlı ve derin bir eğitim reformunu mutlaka gerçekleştirmesi gerekmektedir.
Yeni yılınızı kutluyor, sağlık, mutluluk, barış, huzur, bereket, refah, başarı ve esenlikler diliyorum.
2019 ZORLU PERFORMANS YILI
Paylaş