Biliyoruz ki Türkiye’nin yüksek teknolojiyle üretime yönelik ‘Sanayileşme Stratejisi’ yaklaşık 10 yıldır Avrasya odaklıdır. Ayrıca Türkiye, ihracatının yaklaşık 3’te 1’ini Avrasya ülkelerine yaptığı gibi, ithalatını da aynı oranda bu coğrafyadan yapmaktadır. Dolayısıyla, “Avrasya”dan sözettiğimizde, aynı zamanda Türkiye ekonomisinin geleceğinden sözetmiş oluyoruz.
19. Avrasya Ekonomi Zirvesi bize, birçoğu AB üyesi ve aday üyesi olsa bile, bu ülkelerin de gelecekle ilgili planlarını Türkiye’nin ekonomik gelişme vizyonuna odakladığını göstermiştir. KobiEfor’un, örnek bir ölçüm oluştursun diye Avrasya Ekonomi Zirvesi’nde Türk girişimcileri ile Bosna Hersek devlet ve ekonomi dünyasını biraraya getirdiği işbirliği forumu gösterdi ki Avrasya ülkeleri bütün kaynakları ve imkanları ile kendilerini Türk girişimciye açmaya hazırdırlar.
XII. KOBİ Zirvesi’nde ise Türkiye’yi bir girişimci ekosistemine dönüştürmenin çareleri arandı. Vurgu, başta eğitim olmak üzere, her alanda ihtiyaç duyduğumuz reformlara yapıldı.
Hükümet ve bürokrasi, umarız katılıp katkıda bulunduğu XII. KOBİ Zirvesi’nin girişimciliğe yönelik reformlara ilişkin söylemini not etmiş olacaktır.
Girişimci eğitiminde asıl sorumluluk Üniversitelere düşmektedir. Çünkü “üniversite” kayıt kapısından gelenekçi girilen fakat mezuniyet kapısından girişimci çıkılan bir kurumdur. İnformel eğitim alanında ise inisiyatif iş dünyasındadır.
XII. KOBİ Zirvesi girişimci desteklerini de dikkatle değerlendirdi ve “Risk sermayesi” açısından Türkiye’nin ihtiyaçlarına eğildi. Şunu söyleyebilirim: Türkiye’de girişimcilik yaygınlaştıkça ve projesine sermaye arar duruma geldikçe, riskli ama aynı zamanda en karlı olan bu alana girecek olan “risk sermayesi” de çeşitlenerek çoğalacaktır. Çünkü risk sermayedarı önce girişimciyi ve projesini görmek istemektedir.
Girişimciye yönelik kamu desteklerine gelince, fikir ve proje üretmedeki yetersizlikler nedeniyle destek olarak ayrılmış fonlar tüketilememektedir. Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık’ın haklı olarak bu konuda Zirveye katılan girişimci potansiyele; “Kaynak var, isteyen yok” diyerek STK’ları ve ilgili tüm tarafları işbirliğine ve güçbirliğine çağırması çok önemliydi.
Bu noktada KobiEfor Dergisi’nin girişimcilikle ilgili üstlendiği misyona dikkatinizi çekmek isterim. Dergimiz Türkiye’nin girişimci kapasitesini geliştirmek amacıyla 17 yıla yakın yayın yaptı ve 200. sayısına ulaştı. Girişimcilikle ve KOBİ’lerle ilgili açılan her platformun fikrini ve zikrini KOBİ’lere, iş dünyasına, kamuya ve tüm kamuoyuna taşımaya çalıştı.
KobiEfor’un bir başarısı da dijital ekonomi medyasında rakipsiz duruma gelmesidir. Aylık takipçi okur sayısı 1 milyona yaklaştı. Diğer ekonomi medyasında günlük 2 dakikayı ve 2 sayfayı aşmayan ziyaretçi sitede kalış süresi ve sayfa görüntülenmesi KobiEfor’da 15 dakikayı ve 11 sayfayı aşarak gerçekleşiyor.
O halde artık hepimiz, KobiEfor’un basılı ve dijital her iki platformunu Türkiye’nin girişimciliğini ve KOBİ’lerini güçlendirmek için kullanmalıyız. Örneğin; XII. KOBİ Zirvesi’ne katılan iş dünyamızın kurumsal temsilcileri kendi firmalarını “girişimci ekosistemi”ne dönüştürmek için gösterdikleri yoğun çabaları anlatıp deneylerini aktardılar. Girişimciliği yaygınlaştırmaya ve kökleştirmeye yönelik aktarılan özel sektör deneyimleri öylesine zengindi ki bu hazineyi toplum nezdinde dolaşıma sokmak, girişimciliğin gelişmesine önemli katkı sağlayacaktır. Özel kesimin girişimcilikle ilgili deneylerini ve sonuçlarını bütün “girişimci eğitimi” uygulamalarına ve giderek Türkiye’nin tamamına maletmek için özel iletişim ağlarına ve yenilikçi aktarma mekanizmalarına şiddetle ihtiyacımız olacaktır. Bu bağlamda, Türkiye’nin girişimciliğinin büyütülmesi adına KobiEfor Dergisi olarak üstlenmiş bulunduğumuz misyonu değerlendirmek ve daha da güçlendirmek, yaptığımızın önemini kavramış olan iş dünyasına düşmektedir. Kim “girişimcilik” konusunda özel bir fikre sahip ve bir deneyim yaşamakta ise bunu dergimize aktarmak suretiyle KobiEfor’un yayıncılığını desteklemelidir.