Beykoz Üniversitesi Öğretim Üyesi Evren Bolgün: ‘Ekonomide kur-faiz yanlış dizayn edildi’
Ekonomist Evren Bolgün, ülkenin temel sorunun enflasyon ve enflasyona bağlı derin yoksulluk olduğunu belirtti. Bolgün, “Ekonomide basınç artışı var. İster istemez seçim sonrasında bu basınç boşalacak. Hangi iktidar gelirse gelsin seçim sonrasında 2001 krizinden sonra yaşadığımız sıkılaştırıcı politikalar geliştirilerek yeniden devreye girecektir” dedi. Uygulanması gereken yeni politikaları tutarlı yapısal reformlar ile makro ekonomik dengeleri gözetmiş bir program şeklinde tanımlayan Bolgün, seçimlere kadar ise yoksullaşmanın devam edeceğini öngördü.
Beykoz Üniversitesi Öğretim Üyesi, Ekonomist Evren Bolgün, ülkemizin temel sorununun enflasyon olduğunu belirterek, “Enflasyonunu getirdiği derin yoksulluk ise ikinci önemli konudur. Son iki yıl içinde ekonomide rakamların önemli ölçüde negatife gittiğini görüyoruz. Yaşanılan sıkıntıyı üç madde özetlerse; enflasyon, kur ve faizdir” dedi.
Enflasyonla toplumun derin yoksulluğa gittiğini kaydeden Bolgün, oysa 2001 krizi sonrasında enflasyonla mücadelede önemli bir mesafe kaydedildiğini ve bu kazanımların günümüzde tamamen kaybedildiğini aktardı. “Bilim insanı olmak doğruları söylemeyi arz eder” diyen Bolgün, şunları söyledi: “2001 krizinden sonra enflasyonda yüzde 100’lere ulaşmıştık. Daha sonra yapılan reform hareketleri, IMF anlaşmasıyla 2 yıl içinde yüzde 30’lara, daha sonraki yıllarda ise yüzde 7’lere inen bir oran gördük. Ekonomide gerekli reformlar ve ardından gelen revizyonları hayata geçiremediğimiz için bu kazanımları sürdüremedik. Oysa dünyadaki ekonomik konjonktür sürdürülebilir kalkınma modeline çok uygundu. Başaramadık.”
Ekonomide son 4-5 yıldır yanlış politikaların yürütüldüğünün net olarak görülmeye başlandığının altını çizen Bolgün, yanlışın temeli olarak da kur ve faiz dengesi olduğunu savundu. Bolgün, “Başlangıç yanlış dizayn edildi. Bunun üzerine bir şey inşa edilmedi. Şu anda ekonomi olumlu bir yere gitmiyor, kredi pompalanıyor, bir yandan da krediler sınırlanmaya çalışılıyor. Örneğin kamu bankaları aracılığıyla uygun kredi paketlerine onay veriyor, bir yandan da bankalara faiz yükseltirsen kamu tahvilleri alması gerektiği söyleniyor. Ekonomik dengeler yanlış parametreler üzerine gidince de yanlış kurgulanmış oluyor. Bu kısır döngünün nereye kadar gideceğini öngörmek zor ama kanımca seçimlere kadar yani 8-9 ay daha bu şekilde yürütüleceğini düşünüyorum” bilgisini verdi. Tutarsız politikaların 8-9 ay daha sürdürülmesinin aynı zamanda tahribatı artıracağının altını çizen Bolgün, “Ekonomide basınç artışı var. İster istemez seçim sonrasında bu basınç boşalacak. Hangi iktidar gelirse gelsin seçim sonrasında 2001 krizinden sonra yaşadığımız sıkılaştırıcı politikalar geliştirilerek yeniden devreye girecektir” dedi. Uygulanması gereken yeni politikaları tutarlı yapısal reformlar ile makro ekonomik dengeleri gözetmiş bir program şeklinde tanımlayan Bolgün, seçimlere kadar ise yoksullaşmanın devam edeceğini öngördü.
Enflasyonun yükselmeye devam edeceğini ve TÜİK verilerine göre yüzde 83 olan enflasyonun Aralık ayında yüzde 90’lara yaklaşacağının altını çizen Bolgün, Aralık’tan sonra ise baz etkisine bağlı olarak enflasyon artış oranın kısmen azalacağını söyledi. Faizlerin de inmeye devam edeceğinin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından açıklandığını kaydeden Bolgün, görüşlerini şöyle aktardı: “Merkez Bankası’nın faizleri yeni yılda yüzde 9 seviyesinde olacaktır. Yaklaşık 300 baz puan indirim gelecek. Bu senaryoya göre ise dolar kuru yükselmeye devam edecektir. Amerikan Merkez Bankası’nın faizleri yükseltmeye devam etmesi halinde TL’nin değerlenme ihtimalinin olmadığının da bilinmesi gerekir. Dolayısıyla teorik olarak dolar kuru yıl sonunda 20 TL’nin üstünde olacaktır.”
ABD’nin enflasyonu düşürmek için faiz artışına devam edeceğinin altını çizen Bolgün, Kasım ayında faiz artırma haberlerinin geleceğini kaydetti. Bu durumun rezerv para olarak dolara değer kazandırdığını dile getiren Bolgün, şu anda düşük oynaklık seviyesine sahip olan TL’de bu durumun aşılabileceğini vurguladı. Kurdaki oynaklığı sabitlemek için Eylül ayında ciddi miktarda döviz satışı yapıldığını dile getiren Bolgün, şu bilgileri verdi: “Bankalardan temin edilen dövizler arka kapı denilen kamu bankaları aracılığıyla satılıyor. En nihayetinde Merkez Bankası kuru tutmak için rezerv kaybediyor. Dolayısıyla burada seviyenin nerede duracağı konusunda fikrim yok. Seçime kadar bütçe açığının devam edeceği de bir gerçek. Ocak son asgari ücrete seçim nedeniyle ciddi zam yapılacak ve piyasaya kredi pompalamaya devam edilecek.”
Büyümeye odaklanıldı, enflasyon es geçildi
2006’dan bu yana enflasyon hedeflemesinin kağıt üstünde kaldığını ve Merkez Bankası web sayfasında yazan enflasyonun yüzde 5-6 seviyesinin uygulama alanı olmadığını ileri süren Bolgün, 16-17 yıldır enflasyonla mücadelede başarı göremediğini aktardı. Ülke ekonomisinin son 4-5 yıldır büyümeye odaklandığı için enflasyonun önemsenmediğini savunan Bolgün, konuşmasını şöyle sürdürdü: “KGF üzerinden özellikle KOBİ’lere sağlanan destekler hep büyüme politikasının ürünüydü. Ama oradaki deniz bitti. Bankaların, şirketlerin limit problemleri var. O limitleri açmak için hükümet destekleri, sermaye enjeksiyonları yapılıyor. Kur Korumalı Mevduat Hesabı uygulaması da buna örnektir ve seçim sonrasına kadar da devam edecektir. Seçim sonrasında ise yeni iktidar bir karar vermek zorunda kalacaktır. Ama sürdürülemez olduğunu düşünüyorum. Çünkü şu anda dövize endekslenmiş 1 trilyon 422 milyar TL stok var. Merkez Bankası’nın dolar rezervi 8-11 milyar dolar. Kur Korumalı Mevduat Hesabının maliyet tarafı 300 milyar TL’ye yaklaşmış durumda. Yıl sonunda 500 milyar TL’yi aşacak.”
Ekonomide çözüm noktaları tek değil
Seçim sonrasında iktidarın ne yapacağının öngörülemeyeceğini kaydeden Bolgün, şu anda seçimlere kadar gemiyi yüzdürmeye odaklanıldığını savundu. Ekonomide toparlanma için tek bir çözümün yeterli olmayacağını hukuk, demokrasi alanında çalışmalar yapılması gerektiğini paylaşan Bolgün, “Batılı sermaye Türkiye’den kaçtı. Son 2 yılda yabancılar Türk hisse ve tahvillerinden 5.7 milyar dolarlık çıkış yaptı. Borsa İstanbul yabancı yatırımcıda tarihin en düşük seviyesinde. Hisse senedi piyasasındaki payı yüzde 31’lerde. Tarihin en düşük seviyesidir bu. Tabii acı bir durum. Fabrika yatırımları gibi alanlarda yabancıların oranı çok düşük. Çünkü yabancı yatırımcı politikalara güvenmiyor. İktidar devam ederse birtakım önlemlerin alınması gerekecek. Veya seçim sürecinde halkın hükümete güven oyu vermesi mevcut hükümetin politikasını sürdürmesi anlamına da gelebilir. Haklılık payı da vardır. Çoğunluk ne istiyorsa o olur” diye konuştu. İktidarın değişmesiyle uygulanacak politikalara ilişkin ise sadece duyum aldıklarını dile getiren Bolgün, güçlendirilmiş parlamenter sistem, yapısal reformların dile getirildiğini ama hiçbir politikanın bir günde ekonomiyi toparlamayacağının da bilinmesi gerektiğini savundu. Bolgün, karamsar bir tablodan ziyade 2001 yılı sonrasında uygulanan politikalara benzer uygulamalar ile 2 yıl içinde enflasyonda yüzde 15’lerin görülebileceğini aktardı.
Yatırımcı için Borsa tek adres gibi görülüyor
Seçime kadar sistemin bu şekilde kalacağını ve tasarruf sahiplerinin tasarruflarını korumak için farklı yöntemleri denediklerini söyleyen Bolgün, kur korumalı mevduat hesabına girmeyen veya farklı enstrümanları kullanmayan TL yatırımcısının mevduatını 3’te 1 oranında kaybettiğini aktardı. Yıl sonu dolar kuru öngörüsünün 20 bandında olduğunu hatırlatan Bolgün, yatırımcı için borsanın tek adres olarak kaldığını kaydetti. Bolgün, “Yerli yatırımcı açısından Borsa İstanbul’a ilgi devam ediyor. Özellikle 100 endeksi yüzde 156 artış sağladı. Bu enflasyonun neredeyse iki katı. Bundan sonra da borsada yatırımcı olanın hisseleri iyi değerlendirmesi gerekiyor” dedi.