Türkiye’de yöneticilerin yeni bir vizyona ihtiyacı olduğunu aktaran Durmuş Dündar, orta ve uzun vadede ciddi bir yapısal değişimin yapılması gerektiğini dillendirdi. Rant ekonomisiyle ülkenin istenilen oranda gelişemeyeceğinin görülmesini isteyen Dündar, “Dünya konjonktürü içinde bir yerimiz var. Bu yeri kaybetmeden yükseltebilmek önemli. İlk aşamada sanayi teşvikini ve özelinde ulaşımı gözden geçirmeliyiz. Vergi reformuyla da daha adil vergi sistemine dönmeliyiz. Alınan kararlar gelir dağılımını da kısmen düzeltecektir. Kamu, kayıt altına alma çalışmalarına hız vermeli. Ardından gelecek bir bankacılık reformuyla da süreç sağlıklı ilerleyecektir” yorumunu yapıyor.
Türkiye ekonomisi
“Türkiye ekonomisinin geneline bakınca olumsuz şeyler söylemek mümkün. İniş çıkışlara rağmen genel veriler olumlu. Ancak mikro seviyeye inince; sektörel veya firma boyutuna bakınca rakamların hiç de iç açıcı olmadığını görüyoruz. Bu nedenle makro seviyede iyi görünen ekonomi, kırılgan ve kısa vadede Avrupa’daki değişikliklerden hızlı etkileniyor. Dolayısıyla ekonomi bu haliyle sürdürülemiyor...”
Böyle diyor Prof. Dr. Durmuş Dündar. Türkiye ekonomisini değerlendirirken iyimser veya kötümser tarafta mı olunması gerektiğini ise şöyle anlatıyor: “Makro ekonomik verilere bakınca Türkiye, geçen krizden kaynaklanan bazı sıkıntıları silmeye başlamıştır. Şu anda en önemli sıkıntı cari açıktır. Cari açık dışında ise Türkiye’nin acil reformları bekliyor. Rakamlara bakınca; Türkiye’deki milli gelirin son 6 yılda 10 bin dolara takılı kaldığını görüyoruz. Dolayısıyla ekonomi için bu durum sıkıntılıdır; orta gelir tuzağına 6 yıldır düştüğümüzü gösterir.”
Orta gelir tuzağının ciddi bir sıkıntı olduğunun altını çizen Dündar, kurtuluşun reformlardan geçtiğini belirterek şöyle diyor: “Ekonomiden ziyade ülke olarak fazla siyasi olduğumuz bir dönem. Oysa acil olarak vergi reformunu hayata geçirmemiz gerekiyor. Vergi reformunda amaç vergi gelirini artırmak olarak anlaşılıyor oysa vergi adaletini sağlamak ve vergi verenleri teşvik ederek vermeyenleri özendirmek gerekiyor. İkinci olarak cari açığı kapatmak için acil reform ihtiyacı gerekiyor. Enerji masraflarını azaltmak burada bir yöntemdir. Yol ve yöntemler farklıdır. İçeride yenilenebilir enerjiye dönülebilir. Bunları hızlı şekilde teşvik etmek gerekiyor. Cari açığı bugüne kadar sürdürebildik. Bu ekonomi için kaldırılabilir bir durum değildir.”
Cari açıkla ilgili son zamanlarda bazı gelişmelerin de gözardı edilmemesini isteyen Dündar, yurtdışı inşaat yatırımlarının ve bavul ticaretinin –nakit para ve eşya takası– önemli bir avantaj sağladığını dile getirdi. Dündar, piyasada dillendirilen nedeni belli olmayan para girişini de bu yöntemin artması şeklinde yorumladı.
Yatırımcı Uzakdoğu’yu düşünmeli
Türkiye’nin iç piyasada yaşadığını, ‘rant ekonomisine döndük’ ifadeleriyle dillendirilen Durmuş Dündar, üretimin yerini bu yöntemin aldığını aktardı. Ara malı ithalatının önünü kesmeden soruna çözüm bulunamayacağını da kaydeden Dündar, “Özellikle KOBİ’lerin yaptığı ithalata dikkat çekiyorum. Bu ithalatlar eğer içeride üretilirse cari açık için ciddi avantaj sağlayacaktır. Bankacılık sektörüne burada büyük sorumluluk düşüyor. Yapılacak teşvikin finansını da bankacılar gerçekleştirmeli” görüşünü sunuyor.
Türk ihracatçının başarısının yadsınamaz olduğunun altını çizen Dündar, ancak küresel ölçekte gerçekleşen rekabet nedeniyle Türk girişimcisinin de imalatın kaynağında üretime odaklanması gerektiğini açıklıyor. Ayrıntıları Dündar, şöyle anlatıyor: “Birçok büyük şirket üretimini son 10 yıldan bu yana Uzakdoğu’ya kaydırdı. Maliyetlerin düşüklüğü bu akıma en büyük neden. Dolayısıyla bölgesel veya ülkesel bazda değil küresel bazda düşünmenin zamanıdır. Bizim orada üretimi düşünmemiz veya Türkiye içinde maliyetleri düşürecek politikalara ağırlık vermemiz gerekiyor.”
Merkez Bankası faiz düşürmede acele etti
Türkiye’nin geçmişte ABD ve Avrupa’da para politikalarını iyi okuyamadığını, son olarak FED’in tekrardan parada genişleme kararı almasını da Merkez Bankası’nın okuyamadığını savunan Durmuş Dündar, genişleme politikasının Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelere tekrar para bolluğunu getireceğini hatırlatarak görüşlerini paylaştı: “Dünya konjonktüründe faiz oranlarının yükselmesi beklenirken MB aldığı kararla faizi 0.5 baz puan düşürdü. Bu ne kadar doğru; tartışmak lazım. Türkiye’de henüz enflasyon düşüşe geçmemiş. Dünya konjonktürü bunu doğrulamıyor. Neden faiz indirimi geldi anlamadım.”
Türkiye’de faiz oranının yüksek olması gerektiğinin altını çizen Dündar, dünyadaki fonların sıcak para –pek tercih ettiğimiz bir yöntem değil ama– olarak kullanılması gerektiğini aktarıyor. Merkez Bankası’nın faiz düşürme kararında acele davrandığını dile getiren Dündar, “Acele davranılmasının nedeni, siyasi iktidarın sıfır faizi telaffuz etmesi olabilir. Merkez Bankası gibi kurumlar bağımsız gibi görünür ama bu görüş sözdedir. Siyaset, MB’ye her türlü uyarıda ve telkinde bulunabiliyor. “En azından Ekim’e kadar bu faiz oranları bu şekliyle kalmalıydı” görüşünü aktarıyor.
Seçimler ekonomiye zarar veriyor
Durmuş Dündar’a göre ekonomilerde her daim seçim dönemleri kriz dönemidir. Hükümetin seçim ekonomisini direkt olmasa da dolaylı olarak kullandığına dikkat çekerek, “Seçim ekonomisi mecburiyettir. Dağıtılan malzemeler bir vakıf üzerinden görünse de aslında kamudan gidenlerdir. Bunun ekonomiye olan etkilerini göz ardı edemezsiniz. Kamu kaynaklarının israfı sözkonusudur. Bunu iki yıl seçimlerde yaparsanız da ekonomiye etkisinin negatif olacağı görülecektir” açıklamasını yapıyor.
Yapılan sosyal yardımların halka katkı sağlamadığını, sadece gününü kurtarmaya uygun çözümler olduğunu belirten Dündar, 2014 ve 2015 sonrasını ise şöyle anlatıyor: “Yüzde 8, yüzde 7 büyüme rakamlarımız hayal. Türkiye’nin şu anda yaşadığı düşük büyüme rakamları nüfus artış hızını karşılamıyor. Bu da ülke olarak fakirleşme anlamına gelir. Son yıllarda milli gelir hiç artamamış. Dolayısıyla refah da sağlanmıyor. İnşaata, ranta dayalı büyüme modeli de çok geçerli değil. Üretim ve tüketim açısından, milli gelir açısından ve dış etkenlerden kaynaklanan nedenlerle enflasyonun artacağını öngörmek lazım.”
Türkiye’nin ihracat politikasını gözden geçirmesini isteyen Dündar, yapılan ihracatın iki katı kadar ithalat yapıldığını hatırlatarak, “Mümkün olduğu kadar dıştan alım yerine iç üretim sağlanmalı. İthalatın ihracattan az olmasını sağlamak gerekiyor. Aksi halde orta gelir tuzağından çıkışı görmüyorum” yorumunu yaptı.