Bu yarar sağlamanın kalıcılığı, kuruluşların gelişme ve keşfetme fırsatlarına yapıları içinde ne derece içselleştirdiklerine bağlıdır. Yeni bir ürün veya hizmeti ilk bulan veya ortaya koyan sizseniz onun tek sağlayıcısı olarak kaldığınız müddetçe avantaj ve rekabet üstünlüğü sizde olacaktır. Elbette ki bu sonsuz değildir. Çünkü hemen rakipleriniz sizi taklit etmeye ve kopyalamaya başlayacaklardır. Siz bir sonraki gelişimi keşfetme fırsatını yakalayarak hep diğerlerinin önünde olabilme başarısına erişebilirsiniz. Şayet, küçük bir kuruluşsanız yarattığınız yeni ürün veya hizmetin yapılış biçiminden sonuna kadar olan sürecini geniş imkanlara sahip büyük bir kuruluşa satarak noktalamayı düşünebilirsiniz.
Yeniliklerden sadece kuruluşlar yarar sağlamaz. Müşterilerde yarar sağlayan kitle arasında yeralmaktadır. Yeni ürün ve hizmetler onlara sağlık ve mutluluk katkısında bulunurlar. Düşen fiyatlardan istifade ederler, özetle müşteri memnuniyetinde artışlar görülür.
İnovasyon ve özellikle teknolojik yeniliklere dönük olan istihdam üzerinde de olumlu etkiler yaratır. Bunun en tipik örneklerinden biri Finlandiya’da yaşanan Nokia örneğidir. Ülkedeki işsizlik oranını çok kısa bir sürede sıfırlamıştır. Elbette ki çağımızdaki özellikle teknoloji alanındaki yenilikler pek çok yeni iş ve teknoloji değişimleri kanalıyla yeni istihdam olanakları yaratmıştır. Bu bireylerden tedarikçilere, mühendislikten pazarlama kanallarına kadar birçok çalışana yeni ufuklar açmıştır.
Pek çok yenilikçilik gurusu henüz kanıtlanmamış düşünceleri, planları veya projeleri denemeye kalkanların ve benzeri projelere yatırım yapanların canının yandığını söylerler. Bunun içindir ki yenilik getirmede başarı birçok zorluğu dikkatlice değerlendirmekten geçmektedir. Bunun tersinde ise yenileşimi yönetmek amacı ile çok fazla prosedürler, talimatlar, uygulama direktifleri ortaya koyan kurumlarda kişilerin yaratıcı ruhunu engelleyen dikenli teller oluştuğu gözlenmektedir. Önemsiz ayrıntılara odaklanma, sonuçta kuralcılık ve hiyerarşik kontrol düzenini egemen kılmaktadır. Girişimciliğin önündeki en büyük engellerden biri budur. Geçmiş başarılar öngörüyü engelleyen yaklaşımlardan biridir. Fazla inceleme, yetersiz analiz sonuçta yanılgılara götürebilir.
Müşteri sesine kulak verme çok önemli bir faktör olmakla beraber Henry Ford’un şu sözünü unutmamak gerekir: “Eğer ben müşterilerimi dinleseydim, otomobil yerine hızlı koşan atlar yapmış olurdum.” Bu da müşterilerin gizli beklentilerini açıklığa çıkartmakla ilgili güçlüğü yansıtmaktadır.
Yazımızın gelecek serisinde EFQM çerçevesinde ‘İnovasyon’a nasıl başlanması gerektiğini ve proje sürecini paylaşıyor olacağız.
Yaşamınızda yeniliklere açık olmanız dileği ile...
*Bu yazı KalDer ve EFQM işbirliğiyle hazırlanan Yenileşim Çerçevesi dokümanı kaynağı kullanılarak hazırlanmıştır.
İnovasyon kelimesi birçok Türkçe kelime ile eşleştirilmiştir. Biz KalDer olarak “Yenileşim”sözcüğünü tanımladık. Ancak görülüyor ki orijinal sözcük yerleşmiş ve kullanımdadır.
* Mavi Okyanus Stratejisi- W. Chan Kim-Renee Mauborgne.