31.07.2016, 08:00
13179
Türkiye’nin önüne açılan fırsatlar
Ender de olsa bazen “zaman yoğunlaşması” gerçekleşir; normalde yüz yıla sığabilecek olaylar 1 aya sıkışır. Türkiye Temmuz 2016’da, gününü ve geleceğini yeniden tasarlama fırsatını elde ettiği iki önemli olay yaşadı. Bunlardan biri; 15 Temmuz 2016’da yaşadığımız, demokrasiye karşı yapılmış başarısız hain darbe girişimidir, diğeri de referandum yapan İngiltere’nin Avrupa Birliği’nden ayrılma kararı oldu.
Milletimizin iradesini, demokrasimizi, birlik ve beraberliğimizi hedefleyen hain darbe girişimini; Türk halkı, siyasi liderler, demokrasinin ve devletin tüm kurumları, toplumun bütün kesimleri, ‘tek yürek’ halinde direnerek ve kahramanca mücadele ederek engelledi.
Demokrasi şehitlerimize Allah’tan rahmet, yakınlarına ve milletimize başsağlığı, yaralılara acil şifalar diliyorum.
Herkes ve her kurum anayasal düzene, hukukun üstünlüğüne, temel hak ve özgürlükler ile insan haklarına olan bağlılıklarını ilan ettiler. TBMM’deki 4 siyasi partinin müdahaleye karşı ortak tutumu, toplumun tüm kesimlerinde yankı buldu, toplum içindeki farklılıklara rağmen barışçıl ve demokratik koşullarda uzlaşının mümkün olduğu kanıtlandı.
Şunu artık hepimiz çok iyi biliyoruz: Demokrasiye müdahaleler ancak demokratik standartların daha da yükseltilmesi ve hukukun üstünlüğünün gözetilmesi ile önlenebilir. Türkiye AB ile üyelik müzakerelerini başlattığı günden bu yana demokratikleşme yolunda önemli mesafe almıştır. Demokrasinin güçlendirilmesi ve küresel rekabetçiliğimizin korunması için bu çizginin sürdürülmesi gerekmektedir.
İkinci önemli olay; İngiltere’nin AB’den ayrılmasıdır. Türkiye açısından bu olay, şu anlama geliyor: Sebepleri ne olursa olsun, İngiltere’nin ayrılma kararı, mevcut AB yapısının restore edilmesini zorunlu hale getirmiştir. AB’nin, İngiltere’yi yeniden kazanması için yeni bir üyelik modeline gidilecektir. Bu durumda Türkiye’ye de kendi şartlarını dayatarak kendine has bir üyelik modelini AB’ye kabul ettirmesinin imkanları açılacaktır. Yeni bir AB, Türkiye’siz kurulamayacaktır. AB bu yapısal dönüşümü yapamazsa dağılacaktır. Çünkü üye ülkelerde yapılan araştırmalar AB karşıtlığının yüzde 60’lara ulaştığını göstermektedir.
Türkiye dünyanın en büyük 18. ekonomisidir ve küresel piyasalara entegredir. Avrupa’nın ötesinde, Türkiye ekonomik, siyasal ve kurumsal olarak Transatlantik Topluluğu’nun vazgeçilmez bir üyesidir.
Küresel ekonomik krizin yarattığı belirsizliklere ve artan jeopolitik risklere rağmen Türk ekonomisi büyük bir dayanıklılık sergilemiştir. Türkiye, genç, dinamik nüfus yapısıyla görece yüksek ve istikrarlı bir büyümeyi sürdürmektedir. Bankacılık sektörümüz güçlüdür. Piyasa ekonomisi kural ve kurumları, rekabetçi Türk ekonomisinin temel yapı taşları olarak işlevini kesintisiz sürdürmektedir. Darbe girişiminin ekonomi üzerinde korkulan olumsuz etkiyi gösterememesi bu nedenledir.
Bu değerlendirmeye, Rusya ve İsrail ile eski verimli ilişkilere dönülmüş olmasını da eklememiz gerekir. Rusya Devlet Başkanı Putin, Türkiye ile eski düzgün ilişkileri de aşan yeni bir sayfa açmak istediklerini açıklamıştır.
Bunların ışığında şunu söylemek mümkün hale geliyor: Türkiye önümüzdeki süreçlerde, bir ayağı Avrupa’ya bir ayağı Asya’ya sağlam basan, ufku ve seçenekleri genişlemiş bir büyük ülke olarak güçlenip yükselecektir.
Milletimizin iradesini, demokrasimizi, birlik ve beraberliğimizi hedefleyen hain darbe girişimini; Türk halkı, siyasi liderler, demokrasinin ve devletin tüm kurumları, toplumun bütün kesimleri, ‘tek yürek’ halinde direnerek ve kahramanca mücadele ederek engelledi.
Demokrasi şehitlerimize Allah’tan rahmet, yakınlarına ve milletimize başsağlığı, yaralılara acil şifalar diliyorum.
Herkes ve her kurum anayasal düzene, hukukun üstünlüğüne, temel hak ve özgürlükler ile insan haklarına olan bağlılıklarını ilan ettiler. TBMM’deki 4 siyasi partinin müdahaleye karşı ortak tutumu, toplumun tüm kesimlerinde yankı buldu, toplum içindeki farklılıklara rağmen barışçıl ve demokratik koşullarda uzlaşının mümkün olduğu kanıtlandı.
Şunu artık hepimiz çok iyi biliyoruz: Demokrasiye müdahaleler ancak demokratik standartların daha da yükseltilmesi ve hukukun üstünlüğünün gözetilmesi ile önlenebilir. Türkiye AB ile üyelik müzakerelerini başlattığı günden bu yana demokratikleşme yolunda önemli mesafe almıştır. Demokrasinin güçlendirilmesi ve küresel rekabetçiliğimizin korunması için bu çizginin sürdürülmesi gerekmektedir.
İkinci önemli olay; İngiltere’nin AB’den ayrılmasıdır. Türkiye açısından bu olay, şu anlama geliyor: Sebepleri ne olursa olsun, İngiltere’nin ayrılma kararı, mevcut AB yapısının restore edilmesini zorunlu hale getirmiştir. AB’nin, İngiltere’yi yeniden kazanması için yeni bir üyelik modeline gidilecektir. Bu durumda Türkiye’ye de kendi şartlarını dayatarak kendine has bir üyelik modelini AB’ye kabul ettirmesinin imkanları açılacaktır. Yeni bir AB, Türkiye’siz kurulamayacaktır. AB bu yapısal dönüşümü yapamazsa dağılacaktır. Çünkü üye ülkelerde yapılan araştırmalar AB karşıtlığının yüzde 60’lara ulaştığını göstermektedir.
Türkiye dünyanın en büyük 18. ekonomisidir ve küresel piyasalara entegredir. Avrupa’nın ötesinde, Türkiye ekonomik, siyasal ve kurumsal olarak Transatlantik Topluluğu’nun vazgeçilmez bir üyesidir.
Küresel ekonomik krizin yarattığı belirsizliklere ve artan jeopolitik risklere rağmen Türk ekonomisi büyük bir dayanıklılık sergilemiştir. Türkiye, genç, dinamik nüfus yapısıyla görece yüksek ve istikrarlı bir büyümeyi sürdürmektedir. Bankacılık sektörümüz güçlüdür. Piyasa ekonomisi kural ve kurumları, rekabetçi Türk ekonomisinin temel yapı taşları olarak işlevini kesintisiz sürdürmektedir. Darbe girişiminin ekonomi üzerinde korkulan olumsuz etkiyi gösterememesi bu nedenledir.
Bu değerlendirmeye, Rusya ve İsrail ile eski verimli ilişkilere dönülmüş olmasını da eklememiz gerekir. Rusya Devlet Başkanı Putin, Türkiye ile eski düzgün ilişkileri de aşan yeni bir sayfa açmak istediklerini açıklamıştır.
Bunların ışığında şunu söylemek mümkün hale geliyor: Türkiye önümüzdeki süreçlerde, bir ayağı Avrupa’ya bir ayağı Asya’ya sağlam basan, ufku ve seçenekleri genişlemiş bir büyük ülke olarak güçlenip yükselecektir.