Nasıl bir yıl?
2017 yılına girdik. İş dünyasında herkesin sorusu; ‘acaba nasıl bir yıl olacak?’
Dünya ekonomisi 2016’yı vasat bir görünümle bitirdi. Küresel büyümeyi ABD ekonomisi yüzde 1.6, Çin ekonomisi ise yüzde 6.6 ile sürüklediler. Gelişen ülkeler Çin ve Hindistan hariç 2.1 oranında büyüdüler.
Avrupa Birliği ekonomileri 2016’da durağan seyrettiler. Japonya ise parasal genişleme politikasına devam ederek ekonomiyi canlandırma gayretlerini sürdürdü.
Türkiye ekonomisi 2016 yılında dış faktörlerden aşırı derecede olumsuz etkilendi. Dolar kurunda normalin dışında bir yükseliş yaşandı.
Yılın ilk yarısında olumlu seyreden ekonomik büyüme verileri, ikinci yarıda tersine döndü. Ekonomi yönetimi büyüme hedeflerini aşağı yönde iki kez revize etti. 2016 yılı büyümesi yaklaşık yüzde 3.0 gibi gerçekleşti.
Bu tabloya “15 Temmuz hain darbe girişimi” etkisiyle birlikte bakarsak şunu söyleyebiliriz: Türkiye’nin ekonomisi 2016 yılını, “şok”lara karşı yüksek bir direnç kazandığını kanıtlayarak tamamladı.
2017 yılına Türkiye ekonomisi, içerideki belirsizlikleri büyük oranda aşmış olarak umutlu giriyor.
“Belirsizlikler” dışarıdadır ve küresel ekonomideki gelişmelerle ilgilidir. Bu nedenle Türk iş dünyasına, “2017 yılı geçen yıldan daha kötü olmayacak” görüşü hakimdir.
Binali Yıldırım Hükümeti 2016 yılının ikinci yarısında, neredeyse her ay, en az bir reform paketi açıkladı.
2017’de Türkiye ekonomisini canlandıracak ve yeni bir büyüme trendine sokacak olan, alınan bu reform kararları olacak.
Aldığı reform kararlarıyla Hükümet ‘proje özelinde destek sağlama modeli’ni benimsediğini göstermiştir.
Hükümet ayrıca Güneydoğu ve Doğu illeri için özel bir destek programı ortaya koyarak bölgeye yatırımları cazip hale getirmiştir. Bu teşvik ve destek kararları ilk meyvelerini vermiş ve yatırımcılar önlerine konan fırsatları değerlendirmeye başlamışlardır. Ayrıca Hükümet çok kapsamlı bir “Üretim Reform Paketi” hazırlamaktadır. Bu reform paketinin yakında TBMM’nin gündemine sokulması ve yeni yılın ilk ayında yasalaşması beklenmektedir.
Reformların kesintisiz süreceğinden ise kimsenin kuşkusu bulunmamaktadır.
Bütün bunlar, 2017 yılının ekonomik açıdan 2016 yılına göre çok daha iyi olacağını gösteriyor. Ancak şu noktayı da olası risklerden biri olarak kaydetmek doğru olur. Suriye ve Irak’taki savaşların Türkiye üzerinde büyük etkisi var. Hükümet bu savaşların sonlandırılması için diplomatik girişimlerini var gücüyle sürdürüyor. Ortadoğu’da barışın yeniden tesis edilmesi ve terörün bitirilmesi noktasında 2017 yılına artan iyimserlikle girdiğimiz söylenebilir. Yakın geçmişten biliyoruz ki, komşularımızda barışın geri gelmesi Türkiye’nin ekonomik büyüme ve gelişmesinde tetikleyici bir olumlu etki yaratacaktır ve süreç, yavaş da olsa bu istikamettedir.
2017 yılında tanık olacağımız gelişmelerden biri de “verimlilik” konusunda olacaktır. Küresel pazarlar yeniden yapılanmaktadır ve bu gelişme Türkiye ekonomisinin, ‘dönüşerek’ rekabetçi bir hüviyet kazanmasını şart koşmaktadır. 2016 yılında ihracatın ekonomik büyümeye katkısının negatif olduğunu hesaba katarsak, verimliliği artırmanın Türkiye için büyük önem arzettiğini de görürüz. Burada kilit açıcı kavram “Sanayi 4.0” olmaktadır. Konu ‘akademik’ olmaktan çıkmış, Türk iş dünyasında ‘ilgi yoğunlaşması’ yaratmıştır.
Sanayi 4.0 kapsamına giren üretimle ilgili açılımlar artık iller bazında OSB’lerde bile konuşulmaktadır.
Bir diğer husus da bunca etkileşimden sonra artık rekabetçiliğin tek çıkış yolu olduğunun KOBİ’ler tarafından işletme bilincine çıkarılmış olmasıdır. Bu bakımdan 2017 yılının KOBİ’lerimiz açısından da bir performans yılı olacağını söyleyebiliriz.
Tüm okurlarıma barış dolu, huzurlu, mutlu, başarılı, bereketli ve sağlıklı bir yıl diliyorum.