banner565

banner622

banner472

banner458

banner457

banner626

01.09.2024, 00:01 7490

ZORLU MÜCADELEMİZ VE BAŞARI HİKAYEMİZ; EŞİM YALÇIN SÖNMEZ

Yalçın Sönmez, değerli bir iş insanı olmasının yanı sıra benim 36 yıllık eşim, sevdiğim, yoldaşım, oğlumun babası, fikirdaşım, ‘Türkiye’nin Örgütlü Sanayisi’ ve ‘Reel Ekonomisi’ alanında mücadele, iş ve proje arkadaşımdı. KobiEfor’un 2024 Ekim’de 25. yılını kutlamak için hazırlanıyorduk. Onu kaybettik.
Başarıları; toplumsal, sosyal ve ekonomi alanındaki öncülükleri, Türkiye’ye kattığı değerleri ve vizyonuyla O’nu ve 36 yıl ‘örgütlü ve örgütsüz sanayi alanlarında, dağınık imalatçı KOBİ’ler mecralarında birlikte verdiğimiz mücadeleleri, öz olarak, reel ekonomi alanındaki başarı hikayemizi Yalçın Bey’in de onayıyla bir yıldır kitaplaştırmaya çalışıyordum. Hikayemizi KobiEfor’da kısa da olsa anlatmak için henüz acım çok taze ve çok büyük, mutlaka duygularım da satırlarıma sinecektir. Bu yüzden şimdiden anlayışınıza sığınıyorum.

İlk karşılaşmamız ve fikirlerimizin kesişmesi
Yalçın Bey’le ilk yollarımız kesiştiğinde kendisi, 21 yaşında başarılı bir yönetici gazeteciydi. O Daçkalı (Darüşşafaka) Yalçın’dı. Ben 18 yaşında Öğretmen A. Liseli Nurdansu idim. Bir devlet ilköğretim okulunda çiçeği burnunda yedek öğretmendim. Ancak aklım fikrim ‘Bilgi Ekonomisi‘nde olan bir gençtim. Bu fikri de daha çok küçükken babam aracılığıyla tanıdığım dünyaca ünlü Matematikçimiz Cahit Arf Amca kafama sokmuştu. Bir yandan da bilgi ekonomisi dersleri, kişisel gelişim, gitar, piyano vb. dersleri, hem de bilgisayar programcılığı kurslarına gidiyordum. Yalçın Bey de bilgi ekonomisi derslerine katılıyordu. Birkaç defa karşılaşmış; o, ekonomi-politik çerçevesinde üretim ekonomisinden, örgütlü sanayi alanlarından, OSB’lerden (Organize Sanayi Bölgeleri’nden), ben ise bilgi ekonomisinden bahsediyordum.
Yalçın Bey’in sanayi ile ilişkisi sanıyorum, o dönemlerde ülkemizin ileri gelen sanayicilerinden ve döneminin de vergi rekortmeni olan Amcası Ramadan Sönmez’in fabrikasında kısa süre çalışması ve amcasının vizyoner etkisiydi. Ramadan Sönmez Amca’nın bu vizyonerliğiyle bana da çok yol göstermiştir. Daha sonra sahaflara, kütüphanelere ne bulursak gidip, gelişmiş ülke ekonomileri, bilişim teknolojileri ve sanayileri üzerine İngilizce kaynaklar derlemeye çalışmıştık. Bu çağda benim gibi gelecek ötesini arayan birine rastlamaktan çok mutlu olmuştum. Çünkü o dönemlerde böyle üretim ekonomisi, bilgi ekonomisi, sanayi vb. reel ekonomiyi içeren kavramlardan bahseden bir gence hele bir genç kıza pek de normal bakılmazdı. Aynı bakış açısında olmamızın yanı sıra karizması, entelektüel birikimi de beni çok etkilemişti.

OSB’ler, üretim ve bilgi ekonomisi yolunda fikirlerimizin olgunlaşması
Sonra onun izini yedi yıl kadar kaybettim. Onun gibi vizyoner sohbet ve fikir arkadaşına rastlamak mümkün değildi. Beni ancak o anlayabilir ve uçan fikirlerimi o normal karşılayabilirdi. Ben de onu anlardım. 1988 yılında Yalçın Bey’le yollarımız bir kez daha kesişti. Hayat birçok anlamda ikimizi de çok değiştirmişti. O üretim ekonomisi fikrinde daha da ilerlemişti. Türkiye’de Organize Sanayi Bölgeleri (OSB’ler) gibi örgütlü alanları karış karış gezmiş ve mahalle aralarındaki dağınık işletme yapılarına kadar da analiz etmiş, eksik yanlarını çıkarmış, “OSB’lerin neden tüzel kişilikleri yok, bunun için hangi yasalar, mevzuatlar vb. gerekli?” sorularının yanıtlarına çözümler aramıştı. Ben ise İşletme eğitimi almış, Gelir İdaresi Maliye teşkilatında bilgi işlem süpervizörlüğü görevimde kurumların, küçük ve orta boy işletmelerin (KOBİ’lerin) yapılarını iyi analiz etmiştim. Maliyedeki görevim Bilgi İşlem üzerine olduğu için, kendimce bilgi teknolojileri üzerinde çalışmalarım olmuştu. Ayrıca, İngiltere, ABD, Almanya, İtalya gibi ülkelerin örgütlü sanayi yapılarını, yasalarını, vb. hem İngilizce kaynaklardan hem de katıldığım bazı konferanslardan öğrenmeye çalışmıştım. Özellikle Alman KOBİ’leri üzerine çok kafa yoruyordum. Şu sorumun cevabını arıyordum: “2. Dünya Savaşı’ndan harap, yıkık çıkmış Almanya, nasıl oluyordu da ekonomisini bu kadar çabuk toparlayıp ayağa kalkabiliyordu? Kısa zamanda dünyanın en gelişmiş ülkeleri arasında yer alabiliyordu?” Karşıma Alman Mittelstandleri (Alman KOBİ’leri) mucizesi çıktı. Bu konuda Habsburg ailesinden sevgili Josephine bana önemli dokümanlar gönderdi. Bilgisini paylaştı. 2. Dünya Savaşı’ndan sonra Almanya’yı kalkındıran Alman KOBİ’lerinin çabalarını ve özelliklerini anlatmıştı. Türkiye’nin Kalkınma Planlamaları’nı da merakla okuyordum.
Sonra Yalçın Bey’le sık sık görüşüp; o üretim ekonomisi, ben bilgi ekonomisi ve teknolojileri, tüzel kişiliği olmayan OSB’ler üzerine sohbetlerimize devam ettik. Ardından yollarımızı ve hayatımızı birleştirdik. Yine gittiğimiz yerlerde gelişmiş ülke ekonomileri, yapıları, teknolojik ve inovatif çalışmaları vb. üzerine düzinelerce kaynaklar karıştırdık. Konferansları izledik. Derken ‘Türkiye’nin Sanayi Haritası’, ‘Üretim Potansiyeli’, ‘Endemik Yapı Haritası’, ‘Teknoparklar’, ‘Bilim Vadileri’ üzerine konuştuk. Hayaller kurduk. Bu hayallerimizin gelişmesinde sonradan Eskişehir OSB Başkanlığı da yapan değerli Sanayicimiz Savaş Özaydemir’in de önemli katkıları oldu. Cesaret verdi. Bilgilerini tecrübelerini aktardı.

Sanayi koridoru, bilgi ve teknoloji ekonomisi ve ‘Yeşil OSB’ler hayalimiz
Hayallerimiz öyle çoktu ki… Yalçın Bey, OSB’lerin tüzel kişiliği olmaması problemine çözüm aramaktaydı. Bir de ABD, İngiltere gibi gelişmiş ülkelerin bilim vadileri; içinde teknoloji üniversiteleri teknoparklar, Avrasya ve Avrupa’nın ekseninde, iki kutbuyla sanayi geçiş koridorları olan, bacasız, su kaynaklarını kirletmeyen, su arıtma tesisleri vb. olan çevre dostu yeşil OSB’ler üzerine fikirler yürütüyordu. Projeler geliştiriyordu.
Benim hayalim ise; bilgi ve teknoloji ekonomisinin ekosistemi kapsamında, içinde OSB’ler, teknoparklar, üniversiteler, kreşler, çocuklarla yaşlıların yani eski ile en yeni neslin bir arada olacağı yaşlı bakım evleri, kütüphane, bilim insanları ve sanayicilerin buluşacağı lokaller, laboratuvarlar, hava alanı pisti, tren garı, otobüs garı, lokantalar, spor kompleksleri vb. hepsinin bir arada olduğu bütünleşik yaşam alanları hayal ediyordum. Yalçın Bey bu fikrime çok gülerdi: “Bütünleşik Yaşam Alanları fikrini anladım da yaşlı bakım evleri şimdi ne alaka, sen şimdi mezar yeri de istersin?” derdi.

“Tam reklam ve hizmet ajansımızı Nişantaşı’nda kurduk”
Bu arada da hiç durmadık, Türkiye’nin sanayisini de karış karış gezdik. Sahip olduğumuz maddi varlıklarımızı hep ideallerimiz uğruna harcadık. Hal böyle olunca elimizde de o zamanda bile Türkiye ekonomisi ve sanayisine ilişkin muazzam veriler oluşmuştu, bunun havadan çekimlerini de görmek istiyorduk.
1990 yılında ihracatçı büyük bir sanayicimize gittik. Fikirlerimizi, projelerimizi anlattık. İlgiyle dinledi, inceledi; “İnsanın ülkesinden böyle değerlerin çıkması ne kadar güzel” dedi. Bize; “Sizin bu idealleriniz için çok para kazanmak gerekir” diyerek, Teşvikiye Nişantaşı’nda büyük bir yeri olduğunu, orada tam hizmet veren bütünlüklü bir reklam ajansı kurmamızı önerdi. Biz fikrimizi kattık, bu sanayici iş insanı büyüğümüz de sermayesini koydu, ajansımızı kurduk. Türkiye’nin en üst seviyesindeki mankenler ve yönetmenlerle de çalışmaya başladık. Ulusal ve uluslararası birçok ünlü markadan reklam tanıtım işi aldık. Firmaların üretim yerleri daha çok OSB’lerde olduğu için reklam filmi çekimlerini helikopterle yaptığımızda aynı zamanda OSB’lerin havadan çekimlerini yapma fırsatımız da oluyordu.
O yıllarda OSB içerisinde faaliyet gösteren firmaların birçoğu ölçek ve bütçe açısından gelişmiş ülkelerin tanımına göre KOBİ kapsamındaydı. Diğer yandan ben ise bu kez KOBİ’lerle (küçük ve orta boy işletmelerle) ve OSB’lerle (Organize Sanayi Bölgeleri ile) ilgili imalatçı sanayicileri aydınlatmak, kendimizi tanıtmak için iki aylık bebeğimi, yani oğlumu bağrıma alarak kilometrelerce tanıtım için yürüyor ve ayaklarıma kan oturana kadar çalışıyordum. Bizim için o zamanlar paradan da yaşamdan da daha önemli olan; Türkiye’nin üretim ekonomisinde yüksek teknolojili üretim yapısına kavuşması için araç olan her şeydi. İdeallerimizdi. Mekânımız samanlıkmış, saraymış, çadırmış, çamurmuş vb., ayaklarımız kanamış, ayakkabılarımız delinmiş, kilometrelerce yürümüşüz, ne gamdı ki…

Su havzaları, organize sanayiler ve dağınık imalatçı KOBİ’ler
Ancak 1990 yılında Irak-Kuveyt Savaşı (Körfez Krizi) çıktı. Reklam tanıtım işini aldığımız Irak ve Amerika ortaklı firma battı. Bizim orada milyonlarca dolar alacağımız heba oldu. Biz de batma noktasına geldik ve çekildik. Sonra Ümraniye ve Dudullu civarındaki sanayi havzalarını araştırmaya başladık. Çünkü Elmalı Bendi ve Ömerli Barajı’nı, bu bölgelerden gelen sanayi atıklarının kirlettiği duyumunu alıyorduk. Yalçın Bey bu konuda çok sıkı bir araştırma yaptı, Organize Sanayi Bölgeleri’nin (OSB’lerin) tüzel kişiliği olmadığı gibi büyük çoğunluğunun yönetim binaları bile barakadan oluşuyordu. Atık arıtma tesisleri bile yoktu. Aynı sorun diğer illerimizde de bulunan OSB’lerde de vardı. Zaten o zaman ülkemizde OSB sayısı bir elin parmakları kadardı. Şimdiki gibi 400’ü aşkın değildi.
Yalçın Bey, bütün bu alanların havadan da çekimlerini yaptırarak, Cumhurbaşkanı, Başbakan, ilgili Bakanlar, kamu kurumları ve kuruluşlarının bu konuda karar verici mercilere, Belediye Başkanlarına, Valilere, yerel yönetimlere, sivil toplum kuruluşlarına, bilim ve akademi dünyasına, özel ve kamu sektör temsilcilerine, sanayicilere ve işinsanlarına yıllarca bu sorunları elindeki görsel verilerle birlikte anlatmaya çalıştı. Sonunda OSB’lerde ve sanayi alanlarında arıtma tesisleri kuruldu, böylece bacasız sanayinin ve çevre dostu ‘Yeşil OSB’lerin ilk temelleri atılmış oldu.

Ortam Medya Grubu’nun doğuşu
Ben de o zamanlar OSB’lerin göçe çekim etkisi ve sanayi çeperlerinde çarpık yapılaşmalarla ilgili araştırmalar yapma fırsatı buldum. Diğer yandan; OSB’lere ilişkin gelişmiş ülkelerin de yasaları, tüzükleri, mevzuatları, işleyiş biçimleri vb. hakkında araştırmalar yapıyorduk. Bir yandan da geceleri bunları Türkçe’ye çevirmeye çalışıyorduk. Bu konudaki ideallerimizi ve çalışmalarımızı sanayicilerimizle paylaşmak, uyarıcı olmak için eşimle (Yalçın Sönmez) birlikte ‘Sanayide Ortam Gazetesi’ni çıkardık ve ‘Ortam Medya Grubu’nun temellerini attık.
Ayrıca; Ortam Medya Grubu’nun kuruluşunda maddi-manevi teşvikleriyle emeği geçen rahmetli Babama, ülke ideallerimize inanan ve bizi daima teşvik etmeye çalışan babadan Kuzenim Vali Yardımcısı Emin Ergin Ağabeye, Kaymakam Caner Akay Ağabeye, Emniyet Müdürü kendi Ağabeyime, değerli hemşerim ve büyüğümüz rahmetli Ayhan Şahenk Amcaya, rahmetli Mehmet Karamehmet Amcaya ve ismini burada sayamadığım, bizim ideallerimize inanıp, bizi daima motive eden tüm dostlarımıza minnet ve saygılarımla teşekkür ediyorum.

“İdeallerimiz ve seninle biz varız”
Sonra bizi Bülent Ecevit ve Rahşan Ecevit çağırdı. Ben gitmedim. 1994 seçimlerine önceden hazırlık için Yalçın Bey ve bana da ilk sıralarda Milletvekilliği adaylığı teklif etmişlerdi. Diğer yandan da Yalçın Bey’e o zamanlar daha çok çöplük alanı olan bir bölgede bir Ataşehir inşası projesine ortaklık ve danışmanlık teklifleri getiriliyordu. Yalçın Bey sanki politika yapmaya biraz daha eğilimliydi. Ben böyle şeylere sıcak bakmıyordum.
Ayağa kalktım; “Yalçın, bizim ülkemiz için ideallerimiz; OSB’lerimizi tüzel kişiliğine kavuşturmak, bacasız sanayi ve yeşil OSB’ler kurmak, ihracatı artırmak ve ülkemizde bilgi toplumu sacayağı üstüne oturtulmuş yüksek teknolojili, inovatif, Ar-Ge ve Ür-Ge’ye dayanan, yüksek katmadeğerli üretimler geliştirilmesine, teknoparklar ve bilim vadileri kurulmasına, yenilikçi istihdam kapıları açılmasına öncülük etmek ve bunları da kurmak değil miydi? Bizim ideallerimiz; imalatçı işletmelerimizin ve kurumlarımızın bakış açılarını, ufuklarını evrensel değerlere ve dış dünyaya çevirmek değil miydi? Biz bunca mücadeleyi politikacı olmak için mi, inşaatçı olmak için mi verdik?” dedim. Evi terk ettim. Yalçın Bey beni almaya geldi; “Tamam” dedi. “Politika yok, ülkemiz için ideallerimiz ve seninle ben varız” dedi. Biz yine gelişmiş ülke sanayilerini araştırmaya devam ediyorduk. Ben yine ayaklarımın altı yarılana kadar sanayi alanlarını dolaşıyordum.

OSB’lerin tüzel kişiliğine kavuşması ve KobiEfor’un doğuşu
Ancak OSB’ler bir türlü tüzel kişiliğine kavuşamıyordu. Yalçın Bey bu uğurda büyük bir mücadele veriyordu. Aynı zamanda bazı OSB’lere de danışmanlık yapıyordu. Yalçın Bey, ülkemizde bu alanda tek sivil danışmandı. Bu mücadelesine dönemin Başbakanları, Valileri, Bakanları, Milletvekilleri, sanayiciler ve hatta o dönemin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olan Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan bile büyük desteklerde bulunuyordu. Ama OSB’ler bir türlü tüzel kişiliğine kavuşamıyordu. Bunun önemini Türkiye’ye kavratmak, uyaran olmak için bir yayın aracı kurmamız gerekiyordu. Tekrar Teşvikiye Nişantaşı’na dönmeye karar verdik. Genç yaşımızda bu kadar efor sarfetmekten çabalamaktan da yorulmuştuk. Özellikle sahalarda araştırmamıza katkı için hem de imalatçı KOBİ’lere ‘ürün kodu’ mantığını vb. kavratmak için katalog çalışması bahanesi hem ilan bahanesi hem araştırmalar için dolaşmaktan çok yıpranmıştık.
KobiEfor adında yayın çıkarma fikrimizi o zamanın İMES Sanayi Sitesi, DES Sanayi Sitesi, Dudullu OSB vb. Başkan ve yöneticilerine de söyledik. Çünkü Yalçın Bey, DES Sanayi Sitesi’nin de danışmanlığını yapıyordu. Onlar, “Siz çok büyük bir değersiniz medya kuruluşları hep Avrupa yakasından doğuyor, siz de Anadolu yakasından doğun, lütfen KobiEfor da Anadolu’dan doğsun” dediler.
Dudullu OSB kapsama alanı içerisinde, DES Sanayi Sitesi yolu üzerinde ve İMES Sanayi Sitesi’nin köşesinde, KEYAP ve MODOKO’nun karşısında Yalçın Bey ve ben, 1999 yılının Eylül ayında; temel yetkinliği OSB’ler ve teknoparklar olan Türkiye’nin ilk Dijital E-Dergisi KobiEfor Sanayi Ekonomi Dergisi’ni hayata geçirdik. Yalçın Bey, İmtiyaz Sahibi oldu. Akabinde yazılı basın olarak Ekim 1999’da KobiEfor Sanayi ve Ekonomi Dergisi’ni yayınlamaya başladık. Kurumumuzda görev dağılımı açısından, ben kurumsal anlamda kariyer basamaklarını tek tek çıkmayı teklif ettim. İlkin derginin Reklam Koordinatörü, sonra başarılar göstererek Dış İlişkiler Koordinatörü oldum. Dergimizin konularını bir ay önceden okurlarımıza ileten bir “Gündem” kavramı yarattık. Küresel bazda bütün ekonomi basınını, ekonomi enstitülerini, dış ülke ekonomi politikalarını, ülkelerin pazar yapılarını ele aldıkları güncel durumları analiz etme, bu araştırmalar ve analizler kapsamında dergi içinde çalıştay yapma, 12 aylık konuları ve gündemleri belirleme, eklenecek konular varsa Yönetim Kurulu’na sunma brief verme görevleri de bana aitti. Bu tür analizleri kavramsal anlamda içini boşaltmadan, bağlamından koparmadan, ekonominin magazinine uzak durarak, ülkemizin reel ekonomi gerçeğine göre, gündem oluşturup bunları özetler halde bir ay önceden okur ve çözüm ortaklarımızla paylaşmak da önemliydi. Bu yenilikçi çalışma şeklimiz yazılı basında, okur ve çözüm ortaklarımız nezdinde de önemli bir başarı hikayesi ve örnek oluşturmuştu.
Bu ve buna benzer birçok projeler geliştirmede, koordine etmede, birkaçına koordinatörlük yapmada gösterdiğim başarılardan dolayı dergimizin Genel Koordinatörü, ülkemizin değerli Stratejisti ve Danışmanımız Haluk Ünaldı’nın kendi işlerinden dolayı ayrılmasıyla da bu kariyer bana layık görülmüştü. Dergimizde tepeden yer almak yerine, kariyerimi bırakarak, dergimizde yine yeni baştan kariyer basamaklarını ortaya koyduğum performans ve yenilikçiliğe göre çıkmayı seçmem, bir anlamda aile şirketi de olsak, kurumsal davranabilmenin de mümkün olduğunu iş dünyasına öğretici, örnek olmak arzusuydu.
O dönemin Cumhurbaşkanlarından, Başbakanlara, Bakanlara, Valilere, Belediye Başkanlarına kamu ve özel kuruluşlarına kadar birçok kurum, kuruluş ve kişi tarafından müthiş ilgi gördük, tebrikler aldık. Zamanın Başbakanı Bülent Ecevit, bizi Avrupa Birliği Helsinki Zirvesi’ne de davet etti. AB 5. ve 6. Çerçeve Programları, Bill Gates’in Başkan Yardımcıları’na kadar birçok kişi ve kurum tarafından davet edildik. Zamanın önemli kurum ve kuruluşları tarafından da birçok övgülere, ödüllere layık görüldük.
Dergimiz KobiEfor’un  yayınlanmasının hemen akabinde başta OSB’lerimiz, Koç Holding olmak üzere, Sabancı Holding, benim de değerli hemşerim olan Ayhan Şahenk Amca ve Doğuş Holding Grupları, Doğan Grubu, diğer basın yayın ve medya kuruluşlarımız, sanayicilerimiz ve iş dünyamız, reklam ajanslarımız, halkla ilişkiler (PR) şirketlerimiz, medya planlama ajanslarımız, TOBB (Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği), DEİK (Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu), TİM (Türkiye İhracatçılar Meclisi), TÜSİAD (Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği), MÜSİAD (Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği), TÜRKONFED (Türk İş Dünyası Konfederasyonu), TOSYÖV (Türkiye Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeler, Serbest Meslek Mensupları ve Yöneticiler Vakfı),  Marmara Grubu Vakfı (Marmara Grubu Stratejik ve Sosyal Araştırmalar Vakfı), KalDer (Türkiye Kalite Derneği), TBD (Türkiye Bilişim Derneği), MOBİSAD (Mobil İletişim Araçları ve Bilgi Teknolojileri İş Adamları Derneği); FKB (Finansal Kurumlar Birliği), Rekabet Kurumu, TÜBİTAK (Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu), ODTÜ (Orta Doğu Teknik Üniversitesi), İTÜ (İstanbul Teknik Üniversitesi), TÜRSAK (Türkiye Sinema ve Audivisuel Kültür Vakfı), SETEM (Sinema ve Televizyon Eseri Sahipleri Meslek Birliği), RVD (Reklamverenler Derneği), Reklamcılar Derneği, Türkiye Halk Bankası, Türkiye İş Bankası, Ziraat Bankası vb., özetle; burada sayamadığım birçok değerli kurum ve kuruluşlarımız ve Türkiye bize ve KobiEfor’a sahip çıktı. AB 6. Çerçeve Programı kapsamında SMEs’lerin (KOBİ’lerin) Türkiye ayağında da dergimiz KobiEfor temsilci seçildi.

KobiEfor’un  Kalamış’a taşınması
Özellikle 2000’li yıllar Sanayi Envanteri’nin bile bütünleşik ve tek bir odak adresinin olmadığı yıllardı. Bu tür verilere sahip olan ender kurumlardan biri Ortam Medya ve KobiEfor’du. Çünkü neredeyse 1989 yılından beri Türkiye’nin reel ekonomi alanında faaliyet gösteren bizlerdik. Bu alanda çok önemli datalarımız oluşmuştu. 2003 yılı ise verilerin öneminin farkedildiği bir yıldı. O dönemlerde Türkiye’nin önemli kurumlarından verilerimizi onlara satmamız için neredeyse bir fabrika kuracağımız kadar büyük teklifler geliyordu. Biz bu tür datalarımızın satılmasının, paylaşılmasının ahlaki olmadığını hatırlatarak verilerimizi satmayı şiddetle reddediyorduk. Ancak birkaç ay sonra Dudullu OSB Kapsama Alanları’nda kurmuş olduğumuz KobiEfor’un duvarları delinerek bir gecede datalarımızın kayıtlı olduğu harddisklerimizin önemli bir kısmı çalındı.
O dönemlerde bu tür müşteri dataları altın değerindeydi, kasalarda saklanırdı. Biz de data yedeklerimizi Ortam Medya’nın Koşuyolu şubesinde saklıyorduk. Datalarımızı kurtarmıştık ama, çalınanların da çoğu zaten ortalığa yayılmıştı. O dönemde o bölgeler korunaklı olmadığı için 2003 yılında Kadıköy/Kalamış’a yani kendi mekanımıza KobiEfor’u taşıdık. 2003 yılından beri de Kalamış’ta faaliyetimize devam ettik.

Ulusal ve uluslararası birçok etkinliğin çözüm ortağı KobiEfor
Türkiye’nin en önemli ulusal ve uluslararası organizasyonlarının hem basın-medya sponsoru hem de çözüm ortağı olarak yer aldık. TOSYÖV’ün düzenlediği KOBİ Zirveleri bunlardan biridir. KOBİ Zirveleri’nin Sonuç Bildirgeleri, hükümetlerin KOBİ politikalarını şekillendirirken dikkate aldığı önemli çıktılardan biriydi. Yalçın Bey, öncesinde TOSYÖV Başkan Yardımcısı, sonrasında iki kez TOSYÖV Başkanı olduğu dönemlerin ardından da TOSYÖV Denetim Kurulu Üyesi iken birçok KOBİ Zirvesi’nin açılış konuşmacısı ve oturumlarda moderatör olarak defalarca yer aldı.
Bir diğer önemli organizasyon da Marmara Grubu Vakfı’nın düzenlediği, uluslararası bir etkinlik olan, her yıl 50’nin üzerinde ülkeden Cumhurbaşkanı, Başbakan, Meclis Başkanı, Milletvekili olmak üzere birçok üst düzey temsilci, dini liderler, iş ve akademi dünyası temsilcilerinin katıldığı Avrasya Ekonomi Zirveleri’dir. Çoğu Avrasya Ekonomi Zirveleri’nde diğer ülkelerden gelen konukların da dergimizi anlayabilmesi ve okuyabilmesi için Zirve’de dağıtılan sayımızdaki Avrasya Ekonomi Zirvesi’ne ilişkin haberimizin yer aldığı dosyamızı İngilizce-Türkçe yayınladık. Ben daha çok iç ve dış dünya bazında arka planda araştırma, analiz, plan oluşturma konumundaydım. Akademik yanımla iş dünyası alanında sadece Avrasya Ekonomi Zirvesi’nin açılış oturumunda Raportör olarak yer almayı tercih ettim. Marmara Grubu Vakfı’nın değerli üst yönetimi bana bu zarif teklifi getirme nezaketinde bulundular. Avrasya Ekonomi Zirveleri’nde Cumhurbaşkanlarından oluşan Bilge Adamlar Oturumu’nu her defasında kendi izlenimlerim ve notlarımla kaleme alarak KobiEfor’ da Cumhurbaşkanları Özel Dosya çalışmalarıyla aktardım. Bu Zirvelerde genellikle Yalçın Bey’le Zirve’nin onur konuklarından biri olarak Cumhurbaşkanlarına özel düzenlenen yemekli toplantılarda mutlaka yer alırdık.
Ayrıca CeBIT Bilişim Eurasia, WIN EURASIA gibi küresel alanda sektörünün nabzını tutan birçok etkinliğin yansıra KalDer’in (Türkiye Kalite Derneği) düzenlediği Kalite Zirveleri ve Türkiye Mükemmellik Ödül Törenleri de destek verdiğimiz önemli organizasyonların başında geliyor.
Ortam Medya Grubu olarak, bütün bu işlerimizin yanı sıra TOSYÖV’ün Girişim Dergisi, KalDer’in Önce Kalite Dergisi gibi birçok yayının yayınlanması, Vakıf, Dernek, akademi ve iş dünyasından insanların kitaplarının yayına hazırlanması işlerini de üstlendik. Hatta bir dönem KobiEfor’un Genel Koordinatörü olarak görevime devam ederken aynı zamanda çok değerli Hocamız Prof. Dr. Ali Rıza Kaylan Hoca’nın ekibinin de olduğu KalDer’in ‘Önce Kalite Dergisi’nin Editörlüğünü de yaptım.

4562 sayılı OSB Kanunu ve OSBÜK’ün kuruluşu
4562 sayılı Yasa kapsamında OSB Kanunu 12/4/2000 yılında kabul edildi. 15/4/2000 tarihinde 24021 Sayılı Resmî Gazete Tertip: 5 Cilt: 39 düsturuyla yayınlandı. Böylece yıllarca bir muhtar kadar bile kamusal yetkisi olmayan OSB’ler tüzel kişiliklerine kavuştular. 4562 sayılı Yasa ile gelinen noktada bir anlamda sanayi belediyelerine dönüştüler. Akabinde teknoparklar, üniversite-sanayici işbirliği, startup kültürü ve girişimciliği yaygınlaştı. OSB’lerimiz çoğaldılar. Milyonlarca kişiye istihdam kapısı haline geldiler. Yalçın Bey’in ve bu konuda ona destek olan kurum, kuruluş ve kişilerin de hayali gerçek olmuştu. Ancak OSB’ler yaygınlaştıkça bir üst kurul olması da gerekiyordu. Yalçın Bey, bunun için de projeler geliştiriyor, zamanın hükümetlerini, reel üretim aktörlerini sürekli bu konuda uyarıyor, KobiEfor’da bu konuyu sürekli ele alıyor, gündemde tutuyordu.
15.04.2000 tarihli 4562 sayılı OSB Kanunu ve 01.04.2002 tarihli Organize Sanayi Bölgeleri Uygulama Yönetmeliği’nin yürürlüğe girmesi sonucu, zamanın Sanayi Bakanı ve ekiplerinin de öncülüğüyle tüzel kişiliğini kazanmış 9 OSB temsilcisi bir araya gelerek 24.10.2002 tarihinde OSB Üst Kuruluşu Kurucular Kurulu’nu oluşturdular. Organize Sanayi Bölgeleri Üst Kuruluşu (OSBÜK), Sanayi ve Ticaret Bakanlığı tarafından onaylandı. Bu durumda Yalçın Bey’in dikkatinden kaçmayan şey; OSB Üst Kuruluşu’na Kurucu 9 OSB kayıtlıydı. OSB’ler çoğalıyordu, tüzel kişiliklerini kazanan diğer OSB’ler ne olacaktı?
Yalçın Bey, OSBÜK’ün Sanayi Bakanlığı’na bağlı bir kamu kurumu olması için bir uyaran oldu ve konuyu KobiEfor sayfalarında dile getirdik. Türkiye sanayisinin yaklaşık %50’sinden fazlasının yoğunlaştığı İstanbul ve Kocaeli OSB’lerinin OSBÜK Yönetim Kurulu’nda temsil edilmesi için de İstanbul ve Kocaeli OSB’leriyle toplantılar düzenleyerek, ilgili bakanlık ve kamu kuruluşlarıyla görüşerek canla başla çalıştı. Ve bu çalışmalar sonuç verdi; OSBÜK Yönetim Kurulu’nda İstanbul ve Kocaeli’den de temsilciler yer aldı.
OSB’lerin ve KOBİ’lerle birlikte her ölçekteki işletmenin, sanayinin, üreticilerin, ticaret ve iş dünyasının sorunlarına çözüm bulunması için yıllarca yazdı, çizdi. Daima bir uyaran oldu. Devlet ve hükümet yetkililerine sürekli bu konuları hatırlattı. Konferanslarda, zirvelerde sorunları dile getirdi. KobiEfor olarak OSB’lerin sesi olduk.
Ve sonunda; 2017 yılında Üretim Reformu kapsamında 01.07.2017 tarihli ve 30111 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 7033 sayılı Kanun ile; Organize Sanayi Bölgeleri Üst Kuruluşu (OSBÜK), tüzel kişilik kazanan tüm OSB’lerin üye olmalarının zorunlu olduğu, özel hukuk tüzel kişiliğine sahip yasal üst (çatı) kuruluş haline geldi.

Kocaeli Alikahya OSB’nin kuruluşu ve benim doktora eğitimine yönelişim
Diğer yandan Yalçın Bey, ortaklarıyla birlikte 2000 yılı sonrası, Kocaeli Alikahya OSB’yi de temelden bacasız ve yeşil OSB idealiyle kurmaya çalışıyordu. Gelecek dönem için Teknokent ve Teknoloji Meslek Üniversitesi bileşkesi geliştirme noktasında önemli ve büyük projeleri vardı.
Ben, Kocaeli Alikahya OSB’nin kurulum süreçlerine dahil olmasam da Yalçın Bey’in bu süreçlerde yaşadığı zorluklar ve mücadelenin stresi zaten bize de yansıyordu. Bu süreçlerin sancısını birlikte çekiyor, acı bedelini birlikte ödüyorduk. Öyle ki Yalçın Bey, OSB kurulum süreçlerinde ölümcül bir kalp krizi de geçirmişti.
Bense hem çok yorulmuştum hem de “Türkiye’nin ekonomik entegrasyon anlamında uluslararası sistemde yeri ne olabilir? Türkiye, özellikle Avrupa ve Avrasya alanlarında bir ekonomik entegrasyon koridoru olabilir mi? ‘Üretim Üssü’ olma şansı var mıdır?” soruları, diğer yandan; iç ve dış göçlerin Türkiye’nin sanayi çeperlerinde oluşturduğu çarpık yapılaşmalar, kentlerin göçleri absorbe edememeleri dikkatimi çekiyordu.
Bir diğer dikkatimi çeken çok önemli bir olgu da iş dünyasının nitelikli eleman bulma sorunu, Türkiye’nin nitelikli insan kaynağını gelişmiş ülkelere kaptırma aczi, aynı zamanda ülkemizde beyin göçü probleminin politik gündeme dahi alınmayışıydı. Bu alanda araştırma yapmaya yöneldim. Bu konularda araştırma makaleleri, araştırma kitapları yazmam için de metodoloji gerekiyordu. Bu nedenle mecburen İngilizce doktora yapmayı planladım.


“KobiEfor Dijital’i hayata geçirdik”
Bir de Covid-19 Pandemisi’nin başladığı dönemde küresel ekonomide büyük ölçekli şirketlerden ‘orta büyüklükteki işletmeler (OBİ)’ ve KOBİ’lere kadar her ölçekteki şirket, kamu kurum ve kuruluşları uzaktan çalışmaya ve dolayısıyla dijitalleşmesini hızlandırmaya başladı. Bilişim ve teknoloji ekosisteminin en önemli sacayağı da bir anlamda dijitalleşme olmuştu. Özünde bu tür dönüşümler küresel bir biçim olsa da sanal içeriğe zorluyordu. Sanal dünya dediğimiz; aslında matematiğin kesinliği üzerine yani ‘ikilik binary’ sistem üzerine kurulu bir dünyaydı. Matematikti. Ama sanallık olunca, somuta parellliği dayatınca somutun ufuk ötesi gibi bir şey oluyordu. Böyle bir durumda da “Kuralların değil, artık oyunun kendisinin de değiştiği görünür olmuştu.” Bunun önemini daha da vurgulamak üzere Kasım 2020’de KobiEfor Dijital Dergisi’ni hayata geçirdik. Böylece Ortam Medya Grubu güçlenerek yoluna devam etti, etmeye devam edecek.

“Durursan düşersin”; ideallerin peşinde zorlu koşu
Bu sessizce ve kendimizce verdiğimiz mücadelecimizde, özellikle reel ekonomi alanında başarı hikayesi yazmıştık. Burada satırlara sığmayacak diğer başarı hikayelerimiz, mücadelemiz, ülkemize kattıklarımız alanında bilinen olgulardır. Dergimizde de mevcuttur. Biz yaşamın sosyal yanına da dokunduk. Örneğin; uluslararası birçok bilim insanı, ülkelerin karar otoritelerinin yanı sıra Fazıl Say’ı da piyano resitali vermesi için Türkiye’ye ilk getirtenlerden biri de Yalçın Sönmez’dir.
Elbette bizim için yine hayat hiç kolay olmadı. Öyle çok çalıştık, öyle çok ideallerimizin peşinden koştuk ki... Neredeyse yaşamın diğer eğlenceli vb. yanlarını ıskaladık. Yaşamadık. Biraz da kendi hayatımızdan çaldık. Doğru dürüst tatile bile çıkamadık. Aksine kendi varlıklarımızı, miras kalanlarımızın bile çoğunu, dergimiz KobiEfor’dan gelen kazançlarımızı, bütçelerimizi vb. bu uğurda ülkemiz için, ideallerimiz için yenilikçi araştırmalara, yatırımlara harcadık. Biz maddi birikimlerimize de dönüp bakamadık. Sormadım bile. Sonunda Yalçın Sönmez gibi önemli değerimizi kolon kanseri illetinden kaybettik.
Ayrıca Amerikan Hastanesi’nde eşimin başucunda, o kadar uzun süre refakatçi kaldım ki kolon kanserinin gelişimi ve tedavi ile ilgili vb. süreçleri, bu hastalığa yakalananların geçirdikleri acı dolu fiziksel ve psikolojik süreçleri, diğer yandan kanser hastası yakınlarının yaşadıkları çaresizlik sendromunu, tıpkı içimizin hapishanesindeymiş gibi ruhumuzu ve bedenimizin travmalarını ve beyin donduran acısını, umutlarını anbean, günbegün gözlemledim ve not ettim. Çünkü kanser konusunda toplumumuzda doğru bilinen birçok yanlışa rastladım. Toplumumuzda birçok insanın bu konuda da ‘her şeyi ne çok bildiğini’ ama hadlerini de bilmediklerini (!), ayrıca bu hastalığı maddi manevi sömürü haline getirenlerin de az olmadığını ve hallerini gözlemledim. Bu notlarımı bir yıldan beri yazmaya başladığım; Reel Ekonomi Alanında Zorlu Mücadelemiz, Başarı Hikayemiz ‘Yalçın Sönmez ve Biz’ adlı kitabıma da serpiştireceğim.

Yalçın Bey’in son sözleri
Yalçın Bey’in vasiyeti, hayali ve idealine gelince; 25 yılı aşkın kuruluşu için ömrünü harcadığı, Kocaeli Alikahya OSB’de geçtiğimiz yıllarda fizibilite onayı da alınan İzmit Teknokent ve içinde kendisi burs vererek seçkin öğrenciler okutmayı ve yetiştirmeyi düşündüğü Meslek Teknoloji Üniversitesi kurmaktı. Ancak dördüncü evre kolon kanserine yakalandı. Nişantaşı Amerikan Hastanesi’nde, hep Teknokent ve Teknoloji Üniversitesi projelerini sayıkladı. Prof. Dr. Dursun Buğra, Prof. Dr. Nil Molinas, Dr. Metin Kanıtez ve tüm diğer doktorlara, bölüm çalışanı sağlıkçılara, hemşirelere, kendisine gelen dostlarına, ziyaretçilerine İzmit Teknokent ve Teknoloji Üniversitesi Projesi’ni sayıkladı durdu. 12 Haziran 2024 tarihinde, kendisini ziyarete gelen Demir Sabancı’ya da “Demircim, İzmit Teknokent ve Teknoloji Meslek Üniversite Projem öylece kaldı, buna çok üzülüyorum, ayağa kalkarsam orası kısa zamanda biter biliyor musun?” dedi. Demir Sabancı; “Yalçın Ağabeyim, bize daha çok vizyonerlik yapacak, yol göstereceksin, hele bir ayağa kalk, biz daha ne projeler yapacağız” dedi.
Bana, “Nurdan Hocam, bu projeyi sen de takip et” dedi.  Ona; “Yalçın, ben seni ve ülkemiz için ideallerimizi sevdim, uzun zaman Kocaeli Alikahya OSB’nin yanından bile geçemem, bir karış toprağına bile basamam” dedim. “Orayla Oğlumuz da ilgilenir” dedi.
“Öyleyse sen de KobiEfor’u devam ettir, sen Mustafa Kemal Atatürk’ün torunusun, bu ülkenin bir değerli evladı da sensin, arka planda sinip kalma, Türkiye, KobiEfor’a sahip çıkacaktır, başka akademik çalışmalarına sonra dönersin” dedi. “Tamam” dedim.

Yorumlar (0)