Türkiye’nin Beyin Göçü Politikaları
KobiEfor Sanayi Ekonomi Dergisi Genel Koordinatörü ve “Türkiye’nin Beyin Göçü Politikaları: Tarihsel Derinliğinden Uluslararası Sistemde İtme ve Çekme Bağlamında Etkileri” kitabının ve “Uluslararası Sistemde Türkiye: Yol Ayrımları ve Alternatif Ortaklıklar” kitabının Yazarı Dr. Nurdan Sönmez, dergimiz KobiEfor’a özel yazdığı makalesinde, Türkiye Cumhuriyeti’nin 100 yıllık perspektifinde; Türkiye’nin ‘Beyin Göçü’ politikalarını anlattı.
'Beyin Göçü’; kısaca bir ülkenin nitelikli insan kaynağının bir kısmının göçle kaybedilmesidir. ‘Beyin Göçü’, ilk defa bir sorun olarak 1945 yıllarında II. Sanayi Devrimi’nin başlamasıyla İngiltere’de fark edilmiştir. Özellikle Soğuk Savaş’ın başlamasıyla ‘Beyin Göçü’ politik gündeme alınmıştır. ‘Beyin Göçü’yle ilgili İngiltere, ABD ve Almanya gibi ülkeler önemli politikalar geliştirmişlerdir. Türkiye ise Atatürk’ün Üniversite Reform Kanunları’ndan sonra somut ‘Beyin Göçü’ politikalarını daha çok 1963 yılı itibarıyla Beş Yıllık Kalkınma Planlamaları kapsamında oluşturmuştur.
O zamanlar ‘Beyin Göçü’ olgusu bilinmese de Türkiye Cumhuriyeti’nin göç ve ‘Beyin Göçü’ politikaları, Osmanlı İmparatorluğu politikalarının da etkisini taşır. Osmanlı İmparatorluğu da dışarıdan nitelikli insan kaynağı ve işgücü getirip, bilgi donanımlı insanlar yetiştirmeye çalışmıştır. Sürecin hızlanması için II. Mahmut, 1826’dan sonra Batı’ya öğrenci göndermiştir. Osmanlı’nın son dönemlerine rastlayan, on sekizinci yüzyılın başlangıcında başta (1773); Büyük Balkan Göçleri ve 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Birinci Dünya Savaşı nedeniyle gelen nitelikli insan gücü göçleri günümüz Türkiye’sinin yapı taşlarının oluşmasında önemli rol oynamıştır.
Erken Cumhuriyet Dönemi göç politikaları ise; 1923-1950 yılları arasındaki dönemde bir yandan bilimsel temelli bir yapılaşma ile ulus devlet kurma çabalarına yönelik, diğer yandan milli kimlik ve aidiyet oluşturma yönündedir. Bilimsel temelli bir ulus devlet yapılanmasında Avrupa’nın kültürel değerlerinin alınmasına dikkat edilmiş, bunun için Balkan ve Yahudi bilim insanlarından azami derecede yararlanılmaya çalışılmıştır. 1925’te devlet eliyle sanayileşme hamlesi başlatıldığında, açılan Etibank, MKE, MTA, SEKA, Sümerbank, Türkiye Çimento Fabrikaları A.Ş., Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş. gibi kuruluşlar ihtiyaç duydukları yetişmiş işgücü ve yöneticileri yetiştirmek için yurt dışına öğrenci göndermişlerdir. Yurt dışına gönderilen burslu öğrencilerin eğitimlerini tamamlayarak yurda döndüklerinde adına öğrenim gördükleri branşlarda istihdam edilmişlerdir.
Nitelikli beyin gücü çekme ve somut faydaya dönüştürme anlamında Cumhuriyet’in en önemli ‘Beyin Göçü’ çekme politikası Üniversite Reform Kanunları’dır. Burada Mustafa Kemal Atatürk’ün, vizyonunun tekrar devreye girdiği görülmektedir. Atatürk’ün, ülkenin dünya eğitim standartlarına hızlı ve yüksek kaliteyle ulaşmasını hedeflemesiyle; 1931 yılında üniversite reformu başlatılmıştır. 1933-1945 arası Hitler faşizminden kaçan bilim insanları Türkiye’ye davet edilmişler; Üniversite Reformu’na katkı sağlamaları için yeni kurulan üniversite ile fakültelerde görevlendirilmişlerdir. Atatürk’ün Nazi zulmünden kaçan ‘Bilim İnsanları’ için geliştirdiği Üniversite Reform Kanunları önemli bir beyin gücü çekme politikasıdır ve yeni cumhuriyetin bilimsel yapılanmasında çok önemli etkileri vardır. Zira Türkiye aynı zamanda Sovyetler Birliği’nin dağılması ile Türk Cumhuriyetleri’nden bir miktar ‘Beyin Göçü’ almış olsa da bunu iyi değerlendirdiğini söylemek doğru olamayacaktır. Diğer yandan; bir itici faktör de Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin 1938 yılında peş peşe çıkarttığı iki kanunla Nazi rejiminden kaçan Yahudilere karşı sıkı önlemler alıp Türkiye’ye girişlerini sınırlayan 3519 Sayılı Pasaport Kanunu olmuştur.
1950’li yıllarda ise köyden kente iç göçler daha yoğunluktadır. Yabancı Beyin Göçü çekme anlamında ise; Yabancı Sermaye Teşvik Kanunları ile yabancı sermaye gelmesini özendiren, ekonomik, siyasi güvenceler gibi politikaların üretildiği de görülmüştür. Ayrıca; 20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren, Türkiye çekince koymak suretiyle 1961’de (359 Sayılı Kanunla) Cenevre Sözleşmesi’ni imzalamıştır. Cenevre Sözleşmesi, Türkiye’nin göç politikalarını şekillendiren önemli bir gelişmedir.
Türkiye uluslararası rekabet içinde olmak, demokratik düzenini ve kalkınma hamlesini geliştirmeye, sosyal refahını artırmaya yönelik çabalarını da devam ettiriyordu. Türkiye 1963 yılından itibaren, beşer yıllık hazırlanan ve uygulanan, kalkınma planları kapsamında ‘Beyin Göçü’ konusunda birtakım tespitler yapmış, hedefler ve politikalar geliştirmeye çalışmıştır. 1963’ten günümüze değin; on bir kalkınma planı yürürlüğe girmiştir. Kalkınma planlarında ‘Beyin Göçü’ sorunu genel olarak Birinci Beş Yıllık Kalkınma Planlaması’ndan, On Birinci Kalkınma Planlaması’na kadarki süreçte ele alınmıştır. Hem ‘Beyin Göçü’ çekmek hem de nitelikli insan gücü için çekim odakları olabilecek cazibe merkezleri geliştirme üzerine stratejiler ve politikalar üretmeye ve geliştirmeye yönelik çabalar ve somut adımlar da atıldığı görülmüştür.
I. Beş Yıllık Kalkınma Dönemi’nden başlayarak; en önemli cazibe merkezi yaratma atılımı, Organize Sanayi Bölgeleri’nin kurulmasıdır. Diğer önemli adım; ‘Beyin Göçü’ çekme politikalarına temel cazibe merkezi dayanağı olacak Bilimler Akademisi TÜBİTAK’ın kurulmasıdır. Ayrıca hem öğretim üyesi açıklarını kapatmak hem de diğer kurumlarda bilim üretmeleri amacıyla yurt dışına öğrenci gönderme politikaları geliştirilmiştir. Bu doğrultuda uygulamalı bilimlerde araştırma yapabilmek için 1972 yılında Gebze’de çok disiplinli TÜBİTAK Marmara Araştırma Merkezi (TÜBİTAK MAM) kurulmuştur.
Diğer yandan, III. Beş Yıllık Kalkınma Planlamaları döneminde; Türkiye yurt dışındaki yetişmiş insan kaynağını geri döndürmek veya onları bir program dahilinde zaman zaman getirip faydalanmak amacıyla, TÜBİTAK aracılığıyla TOKTEN projesi kapsamında bir proje uygulamaya koymuştur. Ancak; bu dönem hükümetlerinin beyin gücü göçü sorununu değil de döviz gelirlerini mali olarak politik gündemlerine alması da itici bir sebep olmuştur.
IV. Beş Yıllık Kalkınma Planlamaları kapsamında ise; TÜBİTAK-TÜRDOK’ un desteğiyle, farklı ülkelerdeki uluslararası kuruluşlara ait teknolojik bilgilendirme merkezleriyle ilişkiler kurulmuştur. Ayrıca; Türkiye’nin nitelikli yabancı beyin gücü çekilmesine yönelik cazibe merkezi oluşturma politikası olan 1985 yılında Serbest Bölgeler Kanunu da çıkarılmıştır.
VI. Beş Yıllık Kalkınma Planlamaları döneminde Türkiye’nin beyin gücü çekmeye yönelik somut politikası 1995 yılında çıkarılan, Türkiye’deki özel sektör kuruluşlarınca istihdam edilecek yabancı uyruklu idari ve teknik personele; personelin yeterli teknik ve idari bilgiye haiz olması halinde çalışma müsaadesi verilme kanunudur. Ayrıca önemli cazibe merkezlerimizden Teknoparklar Kanunu da çıkarılmıştır.
VII. Beş Yıllık Kalkınma Planı’nda nitelikli beyin gücü çekmeye yönelik bilgi teknolojisinde ve özellikle yazılım alanında, uluslararası düzeyde rekabet edebilmek için ihtiyaç duyulan beyin gücüne yönelik eğitim programları politikaları geliştirme kararı alınmıştır.
VIII. Beş Yıllık Kalkınma Planlamaları döneminde 2003 yılında yabancı göçlerin niteliklerine göre kayıt altına alınması, bu plan kapsamında, yurt dışından gelen göçmenlerin sosyal ekonomik özelliklerinin tespit edilmesini sağlayacak bir kayıt sistemi oluşturulması için MERNİS (4817 Sayılı Kanun) çalışmaları başlatılmıştır.
IX. Beş Yıllık Kalkınma Planı’nda, 2232 Sayılı Kanun çerçevesinde 2010 yılından bu yana, bilim üretmek, Türkiye’de bilim projelerine destek sunmak üzere geliştirilen TÜBİTAK kapsamında yurda dönüş anlamında, en somut tersine ‘Beyin Göçü’ politikaları düzenlenmiştir.
X. Beş Yıllık Kalkınma Planı, dönüşüm programlarında somut bir adımda, programın bileşenleri ile ilgili eylem planı koordinasyonunun TÜBİTAK’a verilmesidir. Ayrıca; başta Mülga, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı olmak üzere İŞKUR, YÖK, Kalkınma Bakanlığı, Yurtdışı Türkler ve Akraba Toplulukları Başkanlığı gibi kurumlar, yurtdışından nitelikli işgücü ihtiyacına yönelik politikaları ve eylemleri uygulamaktan sorumlu tutulmuştur. Diğer bir dönüşüm ise; Göç İdaresi Genel Müdürlüğü’nün statüsü değiştirilip, ‘Göç İdaresi Başkanlığı’ olarak Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’na bağlanmasıdır.
XI. Beş Yıllık Kalkınma Planı’nda ise; son güncel ‘Beyin Göçü’ politikaları, yabancı beyin gücü çekmek için 2017 yılında yayınlanan Turkuaz Kart ve TÜBİTAK Tersine Beyin Göçü çekme politikalarıdır. Turkuaz Kart, 2021 Eylül ayında uygulanmaya başlanmış ve iki yabancı beyin gücüne verilmiştir.
TÜBİTAK’ın 2010 yılından itibaren başlattığı 2232 Sayılı Yurda Dönüş Programı diğer adıyla Beyin Göçü’nü Tersine Çevirme Programı, Türkiye’nin son güncel ‘Beyin Göçü’ çekme politikasıdır. Bu program 2018 yılında “2232-Uluslararası Lider Araştırmacılar Programı’na” dönüşmüştür. Bu program ile TÜBİTAK BİDEB istatistik verilerinden derlenen bilgilere göre; ülkeye dönen bilim insanı 579 kişiye ulaşmıştır.
Not: Dr. Nurdan Sönmez, Yeditepe Üniversitesi Küresel Eğitim ve Kültür Araştırmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi’nin (KEKAM) düzenlediği ‘21. Yüzyılda Uluslararası Göç Konferansı’na 10 Ekim 2023 tarihi saat 15:00-16:45 arasında konuşmacı olarak katılacaktır.