Patronlar Şirketlerinin Bilinçaltıdır!
Bütün organlarımızın çok özel ve farklı görevleri olmasına rağmen ‘en önemli organımız hangisi?’ sorusuna büyük çoğunlukla ‘beynimiz’ yanıtını veririz. Bilindiği gibi beynin fonksiyonlarını bilinç ve bilinçaltı olarak ikiye ayırıyoruz. Bilinç, genel tanım olarak, insanda farkındalığın, duygunun, algının ve bilginin merkezi olarak kabul edilen yetidir. Bilinçaltı ise beynimizin biz farkında olmadan, bilinç dışı çalışan, bedenimizin istemsiz kaslarını yöneten, gece uyurken dahi vücut fonksiyonlarının çalışmasını sağlayan, beş duyumuzla algıladığımız her şeyi sürekli kaydeden ve gerektiğinde kullanılmak üzere bilincin kullanımına veren bir parçasıdır. Yapılan çalışmalar, bilinçaltının beynin yüzde 95’ini kullandığını göstermiştir.
Bütün bu genel bilgiye ilave olarak bilinçaltının asli görevi bizi ‘hayatta tutmak’, kısaca tehlikelerden uzaklaştırmaktır. İşte bunun için bir tehlike ile karşılaştığımızda adrenalini yükseltir, kalbe kan pompalar ve kaslara ‘kork’ ve ‘kaç’ emirlerini verir. Bir tehlike ile karşılaştığımızda biz ‘hadi artık kaçayım’ demeyiz, sadece kaçarız. Bunu yapan bilinçaltıdır.
Patronlar da birer canlı organizma olan şirketlerini tehlikelerden uzak tutmaya çalışırlar. Özellikle kriz dönemlerinde şirketler büyük bir tehlike ile yüzleşirler. Kriz süresince şirketlerde uygun stratejiler uygulanmadığında şirketler de yok olabilir. Kısaca krizler şirketler için çok büyük bir tehlikedir. İşte bu nedenle krize girdikten sonra patronlar ‘Ben bu krizden nasıl çıkabilirim?’ diye şirketleri adına ve onu kurtarmak için sürekli düşünürler. Şirket içinde başka hiçbir ‘organ’ patron kadar krizi hissetmez veya onun kadar ‘krizden kaçmalıyım’ refleksi içinde olmaz. Bir tehlike anında bilinçaltımızın vücudumuza gönderdiği kaçma mesajlarının benzerlerini, şirketleri de bir krize girdiğinde patronları tarafından üretilir. ‘Nakitte kalmalıyım’, ‘sabit giderlerimi düşürmeliyim’, ‘ihracat yapmalıyım’ gibi komutlar patronların gece uykusuz kalarak şirketleri için ürettiği kurtulma reflekslerdir. İşte bunun için patronlar kendi şirketlerinin bilinçaltıdır.
Ancak nasıl Afrika’da bir ormanda bir kaplan ile burun buruna gelen bir insanın bilinçaltı refleksi ‘koş ve kaç’ demesi o kişiyi kurtarmaz ise her krize girmiş şirketi de o şirketin bilinçaltı, yani patronu uygun refleksleri üreterek kurtaramayabilir.
IBM’in Kurucusu Thomas Watson’un dediği gibi ‘şirketlerin sorunları kötü günlere değil, iyi günlere aittir.’
Kısaca, patronlarımız için en uygun hareket tarzı; geceleri uykusuz kalacak bir bilinçaltı görevini üstlenmek yerine hiç krize girmeyecek bir yönetim tarzını krize girmeden benimsemek ve uygulamaktır. Böylece hiçbir ‘kaplan’ ile de karşılaşmamış olurlar.