“İnsan Olan Her Şey Olmuş Demektir…
Kendisiyle ve başkalarıyla olan ilişkiyi doğru yöneten her kimse, hayat denen yolculukta çok şeyde başarılı ve hatta mutlu olacaktır; en azından dengeyi bulacaktır. insanın başına çok şey gelebilir ama başına gelenle doğru ilişki kurabilen ve öğrenme odaklı ve bir o kadar da “insan olmaya” çalışan insan çok sorunu çözer ve hayatının efendiliğini eline alır. Ne mutlu böyle insanlara ki mal mülk ve servetten daha çok karakter geliştirmeye ve insan olmaya daha fazla zaman ayırmışlardır…
İnsan, mantık dışı bir varlıktır” diye bir kabul vardır sosyal bilimlerde. Derinlemesine düşünürsek insanın değişik durumlarda değişik davranma özelliği vardır; bir anlamda bazı tutarsızlıkların, tutarlı bir davranış olduğu kanısı hâkim olur insanda. Örnek verirsek en olgun insandan en ham davranışlar; en ham insandan da en olgun davranışlar beklenebilir; kestirilemez.
Yine de insan, kestirilmeyen şeylerden çok “kestirilen, öngörülen ve tutarlı” olan davranış ve edimlerden hoşlanır ve ilişkilerden de “tutarlılık” beklenir. Tutarsızlık ve dengesizlik belirli sınırları aşınca, normlardan uzaklaşan insan farklı şekilde anılmaya ve sınıflandırılmaya başlanır.
Birçok kadim öğretiler “orta yol” der; aşırılıkların insana ve çevresine zarar vereceğini ileri sürer. Bu nedenle özellikle yakın çevremizde olan insanlarla olan ilişkilerimizde onların belirli durumlardaki normal dışı davranışlarını kanıksayabilir, hoş görebilir ve idare edebiliriz; “ne yapalım o öyle; aslında iyi biri” der geçeriz tabii kişiye zarar vermiyorsa…
Sorunlu davranışlar olarak kabul edilen ve kimsenin hoşlanmadığı davranışlar olan, yalan söylemek, kandırmak, kibir, güvenilir ol(a)mamak, yaygaracılık, sinsilik, ikiyüzlülük, riyakârlık vs. gibi durumlar insana ve çevresine zarar verici, aynı zamanda tehlikeli ve bir o kadar da kabul görmeyen, hoş görülemeyecek davranışlardır ve insanla bağdaşamaz…
Belirli durumlarda mantık dışılık zarar vermediği veya insan onuru ve şerefine dokunmadığı sürece normal karşılanabilir, kişiye özgü bir bakış açısı olarak kabul edilir ve “o öyle düşünür” deriz. O yüzden insan davranışları belirli bir algoritma gösterse de yine de güvenilirlilik katsayısı düşüktür.
“Ne mi?” demeye çalışıyorum; “ben böyleyim, o böyle, şu şöyle” demeyi bırakmak lazım; esnek bir tutum göstermek lazım, kendimizden başlayarak herkese ve her şeye. Zira matematikte iki kere iki dört etse de insanda dört etmez… Dolayısıyla insanları yaftalamayı, çerçeve çizmeyi, kalıba sokmayı bırakmak daha doğru olur. “Peki, hocam, hiç mi kimseye güvenemeyeceğiz?” diyorsanız, haklısınız. Kendinize olan güveniniz her zaman tam mıdır? Yoksa inişli çıkışlı bir ivmesi mi var? Hiçbir şey hiçbir zaman tam değildir; eksiktir, fazladır ve hiçbir şey kendini tekrar etmez, döngüsel ve sürekli değişen bir hayatta. Yine de bazı normlar bekliyoruz tabii doğal olarak ama ölçü önemlidir. “Kimyacılar her şey zehirdir ama önemli olan dozdur” derler ya işte öyle bir şey. Dozunda olan her şey normaldir ve kabul edilebilir. İstisna, insan ve insanlık onuruna zarar veren ve insan haysiyetini yok eden şeyler dışında…
Artık insanlardan bir şey beklemeyi bırakmak lazım. Söylediklerinden çok yaptıklarına bakılmalı ve yine de onları yargılamak, üzülmek ve acımak yerine davranışının nedenini anlamaya çalışmak gerekir. Kendisiyle ve başkalarıyla olan ilişkiyi doğru yöneten her kimse, hayat denen yolculukta çok şeyde başarılı ve hatta mutlu olacaktır; en azından dengeyi bulacaktır. İnsanın başına çok şey gelebilir ama başına gelenle doğru ilişki kurabilen ve öğrenme odaklı ve bir o kadar da “insan olmaya” çalışan insan çok sorunu çözer ve hayatının efendiliğini eline alır. Ne mutlu böyle insanlara ki mal mülk ve servetten daha çok karakter geliştirmeye ve insan olmaya daha fazla zaman ayırmışlardır…