banner565

banner622

banner472

banner458

banner457

banner626

31.08.2023, 23:59 17761

Evladımız Sayısalcı mı, Sözelci mi Olsun!

Toplumdaki sayısalcı ve sözelciler bir elmanın iki yarısı gibidir. Biri yoksa, diğerinden de söz edilemez. Bir sözelci olmak, bir sayısalcı olmaktan daha az saygın değildir. Bu nedenle, karar anına geldiğinizde evladınızı sayısalcı veya sözelci diye kategorize etmek yerine, onun neye ilgi duyduğuna odaklanmanızı öneririm. Unutmayın! İşini seven bir tarihçi, çevresinin zoru ile makine mühendisi olmuş bir kişiden belki daha az kazanabilir ama çok daha mutlu yaşar. Daha az kazanacağının garantisi de yoktur. Koyu bir sayısalcı olarak bütün sözelci dostlarımı saygı ile selamlıyorum.
Gözümüzden bile sakındığımız kıymetli evlatlarımız okul çağına gelince karşımıza çok kritik bir soru çıkar: Evladımız sayısalcı mı, yoksa sözelci mi olsun?
Toplumumuzda başarılı öğrencilerin sayısalcı olması gerektiği şeklinde genel bir beklenti vardır. Evladımız bir nedenle üniversitelerin sözel olarak bilinen bir bölümüne girdiğinde bunu yüksek sesle söylemeye bile çekiniriz. Örneğin; bilgisayar mühendisliğinin sosyolojiden, makine mühendisliğinin felsefeden, inşaat mühendisliğinin arkeolojiden daha iyi olduğunu düşünürüz.
Oysa ‘sayısalcı’ veya ‘sözelci’ diye bir mukayese yapmak bence anlamsızdır. Bu bakış açısı toplumumuzda yaygın olan ‘Kafası çalışmıyor mu, sözelci yap gitsin!’ yaklaşımının ‘ölümcül’ bir sonucudur. Neden mi?
Siz yakını vefat etmiş bir çocuğu, psikolojinin alanı dışında hangi sayısal algoritma ile teselli edebilirsiniz?
Cemal Süreyya’nın ‘Öyle uzaktan seviyorum seni’ şiirinin verdiği duyguların yerine hangi trigonometrik fonksiyon geçebilir?
Bir deniz kenarında mavilikleri seyrederken duyduğunuz hazzı hangi fonksiyonun türevini alırken yaşarsınız?
Bir parkta sevdiğinizle birlikte  sonbahar yapraklarına basarak yürürken kalbinizin son okuduğunuz roman kahramanına benzer şekilde kıpır kıpır etmesini hangi istatistiki dağılım ile ilgili bir problem çözerken duyarsınız?
Bir görsel iletişim tasarımcısının ilgi alanı, bir bilgisayar programcısından daha mı küçüktür?
‘Altın Klasik’ olan ‘Suç ve Ceza’nın Yazarı Dostoyevski’nin okul hayatındaki matematik performansını neden hiç merak etmiyoruz? Yaşar Kemal trigonometri bilir miydi?
Gece yattığınızda ‘neden ben varım?’ diye düşünür ama Pisagor bağıntısının nereden çıktığını merak etmezsiniz. Üstelik zihninize takılan sorunun cevabının felsefede olduğunu bilmeden.
Açık bir gecede gökyüzündeki yıldızları keyifle seyrederken, ‘bu yıldızlar neden var?’ sorusuna yanıt arayan felsefenin, bu yıldızların mesafesini hesap eden astronomiden daha zor bir soruya yanıt aradığını hiç düşündünüz mü?
Toplumdaki sayısalcı ve sözelciler bir elmanın iki yarısı gibidir. Biri yoksa, diğerinden de söz edilemez. Bir sözelci olmak, bir sayısalcı olmaktan daha az saygın değildir.
Bu nedenle, karar anına geldiğinizde evladınızı sayısalcı veya sözelci diye kategorize etmek yerine, onun neye ilgi duyduğuna odaklanmanızı öneririm.
Unutmayın! İşini seven bir tarihçi, çevresinin zoru ile makine mühendisi olmuş bir kişiden belki daha az kazanabilir ama çok daha mutlu yaşar. Daha az kazanacağının garantisi de yoktur.
Koyu bir sayısalcı olarak bütün sözelci dostlarımı saygı ile selamlıyorum.

Yorumlar (1)
Cengiz Erenoğlu 1 yıl önce
Güncel,İsabetli ,harika bir makale Kutluyorum.