Endüstriyel Otomasyon Sanayicileri Derneği (ENOSAD) 2004 yılında kuruldu. Amacı, endüstriyel otomasyon ve endüstriyel proses kontrol alanında sektörün önde gelen yerli ve yabancı firmalarını biraraya getirmek olarak belirlendi. ENOSAD Türkiye’de sektör olabilmeyi hedefliyor. 9 yıldır bu hedefi gerçekleştirmek adına çalıştıklarını söyleyen ENOSAD Yönetim Kurulu Başkanı Sedat Sami Ömeroğlu, “Türkiye’nin 2023 hedeflerine ulaşması endüstriyel otomasyondan geçer. Bu hedefle ise ancak sektör olmuş bir endüstriyel otomasyon katkı sağlayacaktır” diyor.

Kurucu 16 şirketle yola çıkılmış; bugün 93 üyeye ulaşılmış. ENOSAD’ın yolculuğunu Ömeroğlu, şöyle anlatıyor: “Sektörde emeğiyle katmadeğer üreten şirketlerin biraraya gelmesiyle kuruluşumuz gerçekleşti. Ancak bu konuda hem nitelik hem de nicelik olarak bir sayı yakalayamadık. Daha sonra ise sektördeki diğer oyuncularla birlikte olmanın daha doğru bir strateji olacağına karar vererek yapılanmamızı değiştirdik. Böylece üye yapılanmamız; sektörde katmadeğer üreten, proje yapan, üretimin içinde olan, ürün geliştiren ve bu alandaki teçhizatı ithal eden, servisini veren şirketleri de dahil ettik ve yerli-yabancı şirketler derneğimizin içinde buluştu.”



Sinerji standart oluşturmak

Sinerji oluşturmak, standartları yükseltmek değerleriyle kurulan ENOSAD’ın yürüttüğü çalışmaları Ömeroğlu şöyle aktarıyor: “Bir sektör olduğumuza inanıyoruz. Bunu kanıtlamaya, bunu yaymaya çalışıyoruz. Ama bütün bu hedeflerimizi gerçekleştirmek için siyasi erk olmalı. Onların iddiası olmadan hızlı bir gelişme yapmak mümkün değil. Tek tek ilgili bakanlıklarla görüşerek  bir takım yollar almaya çalışıyoruz.”

Sektör olunmasının önünde bir engel olmadığını, ama bunun farkındalığını ortaya çıkarmaya çalıştıklarını dile getiren Ömeroğlu, şu bilgileri veriyor:  “Tek başına sadece bu işleri yapan ve teknoloji üreten firmalar var. Yabancı ve yerli şirketler var. Sektör olunduğu zaman kurumların bize bakışı değişecektir. Destekler, teşvikler gelecektir. İddialı bir ifadeyle şunu söyleyebilirim: Türkiye’nin 2023 vizyonuna ancak sektör olmuş bir otomasyon vizyonuyla ulaşabiliriz.”

Ömeroğlu, bu gelişmeyi sağlamak için hassas ve akıllı makineler üretimine geçilmesi gerektiğini, bunun tanımının da 4. Nesil otomasyon sisteminde olduğunu anlatıyor. Ömeroğlu, “Otomasyonsuz sektör olmaz.  Akıllı sistemler ve makineler üretmek gerekir. İlla bir makinenin tümünü değil aynı zamanda fabrikanın bir yerindeki modernizasyonu da sağlayabiliyoruz. Otomasyon sektöründe bugün 3. Nesil jenerasyon kullanılıyor” diye konuşuyor.



İnsansız üretime doğru

Dünyada 1. Nesil otomasyon; buhar makinesi ve suyun gücüyle elde edilen enerji sayesinde yapılan otomasyondur. 18. yüzyılın sonlarına doğru. 2. Nesil otomasyon; üretim bandı sistemlerinin devreye sokulmasıdır. 20 yüzyılın başları. 3. Nesil otomasyon; şu anda mevcut durum; işin içinde robot, el emeği ve kontrol vardır. 1970’lerde başlamıştır. 2010 itibarıyla ise 4. Nesil otomasyon ise; inansız üretimdir. Ömeroğlu, dünyanın hızla 4. Nesil otomasyona geçtiğini Çin’in dahi insansız fabrikalar inşa ettiğini hatırlatıyor.



Otomasyon kenti kurulmalı

Otomasyonun işini kolaylaştırıcı bazı düzenlemelere ihtiyaç var. Otomasyona yönelik bir takım projeler de bulunuyor. Bunlardan biri de otomasyonun tüm süreçlerini kapsayan kümelenme mantığıyla oluşturulmuş TEKNOKENT projesi. İLTEK olarak nitelendirilen projeye ilişkin bilgiyi Ömeroğlu, veriyor: “Halen daha gerçekleşme umudunu koruyoruz. Bu kentin içerisinde; üniversite de olmalı, ulusal ve uluslar arası şirketlerin de yer alması gerekir. Kalibrasyon ve kalite laboratuvarlarıyla bir bütünden bahsediyorum. Projeye 2008 itibarıyla başladık henüz hayata geçiremedik.”



Sektörün büyüklüğü 25- 30 milyar doları aşıyor

Otomasyon sektöründe rakamsal bilgilere ulaşmak kolay değil. Dernek ise belirli sayıda firmayı bünyesinde barındırıyor. Sektörün büyüklüğünü merak ediyoruz. Ömeroğlu, kabaca şu hesabı yapıyor: “ENOSAD olarak üyelerimizin bilgilerine ulaşma çalışmalarımız devam ediyor. Sektörün büyüklüğünü hesaplarken sübjektif bir hesap yapıyoruz. Türkiye’nin 2023 vizyonuna göre ihracatımızda hedefimiz 500 milyar dolar. Bu 500’ün 100 milyar dolarını ise makine sektörü gerçekleştirecek. Otomasyon sektörünün sadece makine sektörüne katkısı yüzde 20-25 aralığındadır. Demek ki sadece makine sektörü içindeki otomasyonunun büyüklüğü 25 milyar dolar demektir. Yurtiçini düşünürsek bu rakamı minimum 2 ile çarparsak 50 milyar dolardan behsedebiliriz. 50 milyar dolar gelecek büyüklüktür. Şu an ise sektörün büyüklüğü 25-30 milyar doları aşmaktadır.”



Türkiye otomasyonda kabiliyetli

Dünyada 4. Nesil otomasyon sürecinin başladığını veya farkındalığının sağlandığını kaydeden Ömeroğlu, “Bir kişi ortaboy ülkeli bir fabrikayı idare edecek noktaya gelecektir. Türkiye de bu durumun farkında olmalıdır. Çünkü Türkiye, otomasyon kabiliyetinde mükemmel bir noktadır. Sadece çok fazla fiyat rekabeti sorun olmaktadır” diye konuşuyor.Otomasyonunun uygulama-entegrasyon aşamasında sorun olmadığını ancak yaratış aşamasında sorun olduğunu dile getiren Ömeroğlu, sektöre bu noktada bir takım destek ve vizyonlar getirilmesiyle Avrupa’nın yakın zamanda yakalanacağını öngörüyor. Türkiye’nin otomasyonda potansiyel bir ülke olduğunu ve sektör kuruluşlarının otomasyona geçmede belli bir aşamayı geride bıraktığını, ancak fazla fiyat rekabeti yaşadığını aktaran Ömeroğlu; “Türkiye’de bilgiye para ödemede halen daha direnç var. Bu noktada çalışamalar yapıyoruz. Ayrıca sektörün gelişimi noktasında değerlendirilecek bir takım destek ve teşvikler var. Ama Türkiye’nin hedeflerine ulaşması için siyasi olarak destek ve teşvikleri belli alanlara fokuslamalıdır” diyor.



Hız yaratan sektörün hızı da yüksek

Otomasyon sektörü Türkiye’nin büyüme hızından daha fazla büyüme gösteriyor. Otomasyon sektörünün her türü her sektörde kullanılabiliyor. Dolayısıyla üretimin olduğu, hizmetin olduğu her alanda otomasyon tercih ediliyor. Ömeroğlu, özellikle KOBİ’lerin hızlı gelişim sağlamak adına otomasyona ilgi göstermesini istiyor. Her bir işletmeye terzi usulü hizmet verdiklerini kaydeden Ömeroğlu, “İcat çıkarma zamanıdır” diyor.



Sektörün sorunu kalifiye eleman

Sektörün sorunlarına ilişkin bilgi veren Sedat Sami Ömeroğlu, ekstra vergiler nedeniyle ithalatta sorun yaşadıklarını söylüyor. Ayrıca ciddi anlamda nitelikli eleman sorunu yaşadıklarını aktaran Ömeroğlu, “Bir mühendisin kuruma katkı sağlaması 6 ayı buluyor. İşletmeler okuldan sonra okul olmaya devam ediyor. Ayrıca yetişmiş elemanın şirketler arası transferi de sıkıntılıdır. Transfer nedeniyle; bilgi aktarımı yüzde 100 sağlanmıyor. Güvensizlik oluşuyor” diye konuşuyor. Ömeroğlu, şirket birleşmelerinin de teşvik edilmesi gerektiğini sözlerine ekliyor.



Pilz Genel Müdürü Yavuz Çopur, “Makine emniyeti ürün ile başlar ancak doğru mühendislikle
sonuçlanır. Er ya da geç makine emniyeti konusu KOBİ’lerimizin de gündemine girecektir. Çabamız bu süreyi kısaltarak olası kazaları ve kayıpları önlemek içindir” diyor.



Emniyet otomasyonunun mucidi Pilz’in Genel Müdürü Yavuz Çopur Türkiye sanayisinde ve KOBİ’lerdeki makine emniyetinin geldiği noktayı değerlendirdi. 1948’de Almanya’da kurulan Pilz, bugün itibarıyla dünyanın 28 ülkesinde kendi ofisleri ve 5 kıtaya yayılmış temsilcilikleriyle faaliyet gösteren global bir şirket. Pilz, 1968 yılında dünyanın ilk çift-el emniyet rölesini pazara sunarak “Emniyet Otomasyonu” kavramını başlattı. İnsan kaynaklarının yüzde 20’sini Ar-Ge’ye ayıran Pilz, Türkiye ve dünya pazarına makine ve tesis emniyeti konularında ileri teknolojili ürünler ve sofistike emniyet hizmetleri sunuyor.

Makinenin kumanda edilmesinden veya arızalanmasından kaynaklanan yanlış çalışmalar iş kazalarının önemli bir bölümünü oluşturuyor. Makine normal çalışıyorken görülmeyen bu durumlar genellikle kumanda sisteminin arızalanmasıyla veya makinenin öngörülmeyen şekilde kullanılması sonucu oluşuyor. Yavuz Çopur, şunları anlatıyor: “Geleneksel ISG tedbirleriyle makinelerin ve kontrol sisteminin bilinmezinden korunma imkanı yoktur. Baret, gözlük, çelik burunlu ayakkabı ihtiyaç halinde çalışmayan bir acil duruş butonunun işlevini hiçbir zaman göremez. Makine emniyetinin temeli kullanılan kumanda sisteminin makine direktifine ve standartlara uygunluğunun tespitiyle başlar. Standartlara uygun şekilde tasarlanmamış bir makinenin arızalanması ciddi kaza risklerini de beraberinde getirir. Bu riskleri tespit etmek için ‘risk değerlendirme’ çalışması yapılmalı ve riskleri azaltıcı tedbir ve metotlara başvurulmalıdır.”



İşletmelerde yapılmaya başlanan risk değerlendirmesi çalışmalarının genelde proses kökenli olduğunu belirten Çopur, “Yani makinenin çalışma sistemi içindeki rolü sorgulanır ve genellikle mekanik tehlikeler ele alınarak bunlara çözüm getirilir. Halbuki mekanik tehlikeleri görmek ve risklerini ortadan kaldırmak için mühendis olmaya gerek yoktur. Mekanik sistemi inceleyen herhangi bir kişi merdivenin korkuluğunun olmadığını veya kayış-kasnak bölümünün açık kaldığını görebilir” diyor. Çopur, ancak makine emniyetinin mekanik risklerle sınırlı olmadığı konusunda uyarıyor: “Burada asıl sorulması gereken soru komponentlerinden biri arıza yaptığında makinenin kumanda sisteminin nasıl tepki vereceğidir. Biz makine emniyetini işte bu açıdan değerlendiriyor ve kimselerin öngöremediği kumanda sistemi kaynaklı riskleri ortaya koyuyoruz. Buna ilave olarak da makinenin emniyet ekipmanlarının kandırılamayacağı sistemler kurguluyoruz. Tabi ki tüm bunları, makinenin otomasyon hızını düşürmeden bilakis arttırarak yapabiliyoruz.”

Büyük sanayi kuruluşlarının kaza maliyetlerinin farkında olup gerekli yatırımı yapmaya çalıştıklarını belirten Çopur, “Ancak KOBİ’lerdeki algı makine emniyetinin lüks olduğu yönünde. Oysa gözden kaçırılan konu iş kazasının gerçek maliyetleridir. Müşteri, prestij, motivasyon ve üretkenlik kayıpları ceza ve tazminatların çok ötesine çıkabilmekte ve yapılması gereken emniyet yatırımlarının kat kat fazlası olmaktadır. Aslında konu otomobillere yapılan kasko ile benzerlik içindedir. Geçmişte kasko yaptırmak sorgulanırken bugün araçlar kasko yaptırılmadan trafiğe çıkmıyorlar. Er ya da geç makine emniyeti konusu KOBİ’lerimizin de gündemine girecektir. Çabamız bu süreyi kısaltarak olası kazaları ve kayıpları önlemek içindir” diye konuşuyor.



Elimko, 52 ülkeye ihracat yapıyor

Türkiye’nin en köklü ve tecrübeli firmalarından Elimko, otomatik kontrol firması. Elimko, 3 elektronik ve 1 makine mühendisi tarafından, otomatik kontrol cihazları, sensörler üretmek, komple anahtar teslimi otomatik kontrol sistemleri kurmak amacıyla 1976 yılında kuruldu. Elimko Yönetim Kurulu Üyesi Malik Aviral, 37 yıldır birçok konuda ilklere imza attıklarını söylüyor. Yerli üretime ihtiyaç duyulan bir dönemde doğduklarını belirten Aviral, “Başarımızda ilkeli hareket etmemizin önemi büyüktür. Vizyonumuz dünyaya açılmak, AB ülkelerinde kendini kabul ettirebilecek güce sahip olmak, kendi teknolojisini üreten ve üretilen teknolojileri en iyi şekilde uygulayan bir firma olmaktır. Globalleşmenin gerektirdiği verimliliği yakalamaktır” diyor. Aviral, kendi teknolojisini üreten, ürettikleri teknolojileri daha iyiye ulaştırmak için çalışan firma olduklarını vurguluyor: “Dünyada üretilen teknolojileri de en iyi şekilde uygulayabilen firma olmayı da sürdürmek istiyoruz. Sloganımız ‘Otomatik Kontrol Sistemleri ve Tesis Çözümlerinde Güvenilir İsim’, ürünün üretilmesinden, sisteme dönüşmesine, sahada işlevini düzgün görmesinden satış sonrası teknik desteğe kadar her alanda müşterilerimizin yanındayız.”

Avrupa ülkeleri ve Orta Doğu’da iş yaptıklarını anlatan Aviral, Rusya’da cam sektöründe çeşitli fabrikalara mekanik aksamlar dahil komple sistemler kurduklarını, Bulgaristan’da ve Romanya’da, otomasyon taahhütleri işi yaptıklarını, son yıllarda Körfez ülkelerinde oldukça aktif çalıştıklarını kaydediyor: “Katar’da bir demir çelik fabrikasının modernizasyonunu gerçekleştiriyoruz. Yeni ilave tesisler kuruyoruz. Kuveyt’te, Yemen’de şantiyelerimiz ve ofislerimiz var. En son Fransız’larla Dubai’de bir cam fabrikası kurduk. Cihaz ve sensörlerimizi 52 ülkeye satıyoruz.”

Malik Aviral makine parklarını da geliştirdiklerini dile getiriyor: “Termowell üretiminde kullanılan delik delme makinamız teknolojik son yenilikleri içermektedir. 1200 mm yekpare delik açabilmekteyiz. Türkiye’de ve Ortadoğu ülkelerinde bu kapasitede makine yalnızca bizim firmamızda var. Çok gelişmiş bir lazer kaynak makinası aldık. Kendi üretimlerimizdeki her türlü kaynağı yapabiliyoruz. Özellikle sensör üretimlerimizde çok kullanılan, plaketler ve diğer birçok metal üzerine, yıllarca silinmeyecek derinlikte yazı yazabilecek lazer markalama makinası aldık. CNC tezgah kapasitemiz, üretimlerimizi tam karşıladığı gibi kapasite fazlasıyla dışarıya iş yapabilecek duruma geldik. Makine parkımızı çok güçlendirdik.”



Elimko yerli üretici olmasının yanısıra konusuyla ilgili dış girdi ürünleri pazarlayan bir kuruluş. Aviral, şunları kaydediyor: “Bizim 5 çalışma alanımız var. Birincisi otomatik kontrole ilk adım attığımız otomatik, ölçü, kayıt, kontrol cihazları üretimi. Sıcaklık, basınç, ağırlık, seviye, debi, rutubet gibi proses parametrelerinin ölçü kayıt kontrol cihazlarını üretiyoruz. Çeşitli pano ebatlarında konvansiyonel cihazların yanısıra endüstriyel bilgisayar üretimimiz de var. Örneğin Alarm Bilgisayarı, Harmanlama Bilgisayarı, Tekstil Bilgisayarı, Tartım Bilgisayarı, Otoklav, Beton Santralı Bilgisayarlarımız konuyla ilgili sistemlerin komple bilgisayar denetimli kontrol edilmesini sağlar. Tartı ekipmanları üretiminde de lideriz. Band kantarları, dozaj bandları, doldur-boşalt kantarları, eğik düzlem ve çarpma plakalı kantarlar, dozaj birimleri standart üretimlerimiz arasında. İkinci çalışma alanımız termokupl, rezistanstermometre, seviye dedektörleri, rutubet sensörleri gibi saha elemanları. Üçüncü çalışma alanımız mümessillikler. ABB Instruments, Beamex, Berthold gibi çeşitli yurtdışı firmaları temsil ediyoruz. Üretemediğimiz birçok ürünü satış sonrası teknik desteğimizle endüstrimizin hizmetine sunuyoruz. Dördüncü çalışma alanımız komple otomasyon sistemleri kurma aktivitemiz. Kendi üretimlerimizi ve Elimko dışı ürünleri biraraya getirerek mühendislik bilgi birikimlerimizi de kullanarak projenin tasarımından, pano imalatına, mekanik aksamları dahil, montajına, işletmeye alma noktasına kadar komple anahtar teslimi sistem kuruyoruz. 5. çalışma alanımız Avrupa Birliği’ne akredite sıcaklık kalibrasyon merkezimiz var. Kalibrasyon hizmetleri veriyoruz.”



SMS SANAYİ MALZEMELERİ, İŞ GELİŞTİRME BİRİMİ’Nİ KURDU

Endüstriyel otomasyon sektörünün önemli aktörlerinden SMS Sanayi Malzemeleri Üretim ve Satış A.Ş., bu yıl kurduğu İş Geliştirme Birimi ile fark yaratmaya hazırlanıyor. SMS Sanayi Malzemeleri Üretim ve Satış A.Ş. İş Geliştirme Müdürü Onur Çelik bu vizyonu şöyle özetliyor; “Bugüne kadar TORK markası altında üretmiş olduğumuz değerlerimizi yeni iş geliştirme birimimizle müşterilerimizin ihtiyaçları doğrultusunda yeniden yapılandırdık. Yeni birimimiz ve ekibimizle bundan böyle otomasyon projelerinde aynı zamanda müşterilerimizden gelen özel ürün taleplerinde katmadeğeri baz alarak çözümler sunacağız.” Endüstriyel otomasyonun proses alanında uzmanlaşan SMS, müşterilerine; ihtiyaca uygun yenilikçi otomasyon çözümleri, müşteriye özel ürün üretimi, anahtar teslim proje ve ekonomik paket çözümleri sunarak farklılaşıyor. Türkiye’de endüstriyel otomasyon sektörünün istenilen boyutta olmadığından yakınan Onur Çelik, şu sektörel değerlendirmeyi yapıyor; “Endüstriyel otomasyon sektörü maalesef Türk üreticiler için özlenen seviyede değil. Kısmen makine sektörüne paralel endüstriyel otomasyon gelişmiş. Dolayısıyla global pazarda güçlü oyuncumuz yok denecek gibi. İç pazarda ise hem Avrupa’nın güçlü markaları ve hem de Uzakdoğu menşeli çok sayıda firmanın rekabeti yaşanıyor. Pazarda hem fiyat hem de teknoloji rekabeti yoğun.”

Endüstriyel otomasyon, SMS’nin iş kollarının yüzde 90’ını oluşturuyor. Bu alanda hem Türkiye’de hem de yurtdışında büyümek istediklerini açıklayan Onur Çelik, pazarda çok fazla fiyat rekabetine girmediklerini ve kaliteli bir üretici olarak, kaliteyi belli bir ekonomide değerlendiren müşteri grubuna hitap ettiklerini açıklıyor.



Global ölçekli endüstriyel proses enstrümanları
üreticisi ve çözüm tedarikçisi

KROHNE KOBİ’lerin yanında

Endüstriyel proses enstrümanları alanında dünyanın önde gelen üretici ve çözüm tedarikçisi KROHNE, KOBİ’lere dönük stratejisiyle Türkiye’de hızla büyüyor.

Endüstriyel proses enstrümanları alanında global düzeyde en güçlülerden KROHNE 1921’de kuruldu. Şirket bugün 2600’den fazla çalışana sahip. Müşterilerinin ihtiyaç ve beklentilerini karşılayabilmek ve hatta aşabilmek için KROHNE’nin izlediği strateji şöyle:

- Yenilikçi, güvenilir, yüksek kaliteli ürün ve hizmetler üretmek,

- Çalışanların yetkinliklerini ve motivasyonlarını sürekli arttırmak,

- Müşterilerin ihtiyaçlarını dinlemek ve yanıtlamak,

- İş ortaklarıyla uzun vadeli ilişkiler geliştirmek.

- KROHNE, proses ölçümünde sadece standart uygulamalarda değil, zorlayıcı, kişiye özel çözümler gerektiren uygulamalar uzmanlığında da iddialı

- Ürün gamında şu ürünler bulunuyor:

- Akış ölçerler ve akış kontrolörleri,

- Seviye ölçerler ve seviye sviçleri,

- Sıcaklık ölçerler,

- Su, atık su, gıda ve içecek endüstrileri için analiz sistemleri,

- İletişim teknolojileri,

- Petrol ve gaz endüstrisi için ürün ve sistemler

- KROHNE ayrıca kalibrasyon, eğitim ve seminerler, kalite, çevrimiçi araç ve hizmetler, bakım hizmetleri ve mühendislik hizmetleri sunuyor.



KROHNE Türkiye Genel Müdürü Ersan Zambelli, 2011 yılı başında satış ofislerini açtıklarını belirterek şu bilgileri veriyor: “Satışlarımızı bölgesel bir satış organizasyonu üzerinden yürütüyoruz. Trakya, İstanbul ve Bursa (Marmara), İzmir merkezli Ege, Ankara merkezli İç ve Doğu Anadolu, Adana merkezli Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da olmak üzere 6 bölgede satış organizasyonumuz var. Servis merkezimizse İstanbul’da yer alıyor. KROHNE’nin tüm hizmet ve çözümlerini Türkiye’de de sunuyoruz. Direkt satışlar gerçekleştirsek de bazı bölgelerde bizimle çalışan imiz var, bazı şehirlerde yeni de geliştirmeyi düşünüyoruz.”

Ersan Zambelli, Alman menşeili, ISO 9001 sertifikası ile üretim yapan KROHNE’nin 10 ülkede 15 üretim fabrikası bulunduğunu anlatıyor. Zambelli özellikle akış ve seviye konusunda birçok üründe dünya lideri olduklarını; müşterilerin firmanın tecrübesine güvendiğini vurguluyor. Çok daha kaliteli ve çözüm odaklı ürünler üretmek için müşterilerin ihtiyaçlarını ve taleplerini gözönüne aldıklarını aktaran Zambelli, “KROHNE Türkiye olarak her yıl yüzde 20 büyümeyi hedeflemiştik. İki yılda toplamda yüzde 67 ile hedeflerin çok üzerinde büyüdük” diyor. Bu yıl da yine yüzde 20 büyümeyi, özellikle akış ve seviye konularında pazar liderliğini hedeflediklerini kaydeden Zambelli, her zaman pazarda ilk 3 arasında olmak istediklerini belirtiyor. Zambelli, çalışan verimliliğini arttırmak, önümüzdeki 5 yılda yüzde 100 büyümek ve hedeflenen cirolara ulaşılması halinde KROHNE adına Türkiye’de üretim yapılmasını ve Türk cumhuriyetleri ve Ortadoğu’daki bazı ülkeleri de içine alan çevre ülkelerdeki organizasyonların da Türkiye tarafından yönetilmesi hedeflerinden sözediyor.

KROHNE’nin petrol ve gaz sektörüyle ilgili yeni Ar-Ge çalışması yaptığından da sözeden Zambelli, “2013 yılı sonunda piyasaya çıkacak olan ürünle piyasada ciddi bir değişim sözkonusu olacak” diyor.

Ersan Zambelli, KROHNE Akademi’nin seminerlerini geçen yıl ilk defa Türkiye’de gerçekleştirdiklerini ifade ediyor: “Geçen yıl 4 firmayla seminerleri ilk kez gerçekleştirdik, bu yıl 5 firmayla Mayıs ayı içerisinde 2’si İstanbul’da olmak üzere, Antep ve Ankara’da toplam 4 seminer gerçekleştireceğiz. Tamamiyle teknik eğitim ağırlıklı ücretsiz seminerlere, üretim tesislerindeki mühendisler, teknisyenler, proses otomasyon ürün kullanıcıları, Ar-Ge çalışanları katılıyor. Seminer katılımcılarına, seminer notları sertifika veriyoruz.”  KROHNE Akademi Eğitim Merkezi’nin firmalara ücretli eğitimler de sunabildiğini kaydeden Zambelli firma kimliğini özetliyor: “Sloganımız; güçlü ve güvenilir çözüm ortağı.”



Emko Elektronik, yenilikçi ve yaratıcı

Emko Elektronik, 1986 yılında kuruldu. Firma, otomasyon sektöründe ‘endüstriyel ölçme kontrol cihazlarının’ ve ‘jeneratör kontrol ve transfer panellerinin’ tasarımı, üretimi, pazarlaması ve satış sonrası servis hizmetini sunuyor. 100 kişi istihdam eden ve 4 bin metrekare alanda faaliyet gösteren Emko Elektronik, dünya standartlarında yüzde 100 yerli ürün geliştiriyor ve üretim yapıyor. Emko Elektronik San. ve Tic. A.Ş. Genel Müdür Yardımcısı Duygu Ispalar, katalog ürünlerinde Türkiye’de en geniş “endüstriyel ölçme kontrol cihazları” ürün yelpazesine sahip olduklarını belirterek, “27 yıldır aynı çizgide ilerleyen firmamız, yurtdışında ve yurtiçinde tanınır bir marka haline gelmiştir” diyor.

Duygu Ispalar, ilk Ar-Ge departmanını 1990’da kuran Emko’nun Ar-Ge faaliyetlerinin sürekliliği neticesinde hassasiyeti yüksek, uygulama yerine göre programlanabilen mikroişlemci denetimli kontrol cihazlarının üretimini Türkiye’de gerçekleştiren ilk firma olduğunu söylüyor: “2004 yılında ESM-XX50 Serisi, Akıllı Giriş/Çıkış Modül (Smart I/O module) sistemi proses kontrol cihazları TESİD’den ‘Yenilikçilik-Yaratıcılık Fikrinin Ürüne Dönüştürülmesi Ödülü’nü alan Emko Elektronik, ‘Esnek Proses Kontrol Cihazlarında Akıllı Giriş/Çıkış Modül Sistemi’ patentine de sahiptir.”

Duygu Ispalar, KOBİ’leri hedeflediklerini anlatıyor:  “Her yeni ürün sürecinde katmadeğer yaratacak ve rekabet sağlayan özellikleri önplana çıkaran ürünler tasarlamaktayız. KOBİ’lerin yurtdışındaki satış sonrası faaliyetlerini desteklemek amacıyla yaklaşık 30 ülkede distribütörlerimiz bulunmaktadır. Uzun yıllara dayanan niş sektörlerdeki tecrübelerini ürün haline getiren Emko Elektronik, bu ürünlerini KOBİ’lerle paylaşarak onlara büyük bir Ar-Ge desteği de sağlamaktadır.”



Duygu Ispalar, özellikle yerli makine imalatı sektöründeki imalatçı müşterilerine hizmet sunmak için “kendi cihazını kendin yarat” sloganıyla yeni bir iş modeli sunduklarını dile getiriyor: “Bu iş modeli önemli bir yenilik. Karşılıklı kazan kazan ilkesine dayanıyor. Optimum maliyet ve çözüm zaten var. Müşterimizin kazancı; know-how’ını korumuş olması. Bize güveniyor, ne istediğini anlatıyor. Biz de ona göre bir hafta içinde numune ürünü veriyoruz. Kendi markasında ürünü, istediği gibi ve know-how’ını koruyarak üretmiş oluyor. Biz de müşterinin sürekliliğini kazanıyoruz. Mevcut ürünlerimizde yenileşme çalışmalarımız var. Otomasyon sektörüyle bilgi teknolojileri iç içe girmiş durumda. Bu yenilikleri yeni ürünlerde veya varolan cihazlarımızın iyileştirme sürecinde sunuyoruz. Hemen hemen tüm sektörlerde ‘Ölçme ve Kontrol Cihazlarımız’ kullanılmaktadır. Basınç, sıcaklık, hava ve sıvı akış ölçme ve kontrolü gibi pek çok alanda ürünlerimiz mevcut. ‘Jeneratör Kontrol ve Transfer Panelleri’ konusunda dünya pazarındaki önder firmalardan biriyiz. Dünyadaki en büyük uzaktan izlenebilen ve yönetilebilen jeneratör projelerine kontrol cihazları ve yazılımları ürettik. En önemlisi; Türk Telekom için gerçekleştirdiğimiz 6000 jeneratörün tek bir noktadan takibi ve yönetimi projesidir. Firmamızın bir diğer özelliği belli konularda uzmanlaşması. Örneğin; ‘Tavuk Çiftlikleri Kontrol Cihazlarımız’ bulunuyor, çok kompakt bir ürün. Tavuk çiftliğinin tamamını kontrol edebilecek özellikteki ürün, Suudi Arabistan ve İran’da yoğun ilgi görüyor ve birçok tavuk çiftliğinde kullanılıyor. Metal işleme sektöründe de ürünlerimiz yoğun kullanılıyor, sac kesme, bükme konularında uzmanlaşmış firmayız. Dünyada bu konuda uzmanlaşmış dört firmadan biriyiz.”



Duygu Ispalar, tamamen pazara yeni ürün sunmaya odaklandıklarını dile getiriyor: “Tüm ürünlerimiz kendi tasarımımız ve üretimimiz. Kuruluşumuzdan bu yana Ar-Ge departmanımız bulunuyor. Ar-Ge testlerini 2000 yılından bu yana kendimiz yapıyoruz. Gelişmiş yazılım platformlarımız bulunuyor, ürün geliştirme konusunda uzmanlaşmış bir firmayız. Yılda 20’ye yakın ürünü piyasaya sunuyoruz. Bu, firmamızın Ar-Ge kültürü haline gelmiştir. KOBİ olmanın getirdiği esneklikle 27 yıldır yeni ürünler, yeni teknolojiler ve yeni organizasyon/pazarlama yöntemleriyle inovasyon temelinde başarılı Emko Elektronik, 2008’de TURKONFED’in seçtiği 12 Başarılı KOBİ‘den birisi olarak, ‘KOBİ’lerde Dönüşüm: Küçük Firmaların Büyük Başarıları’ adlı raporda değerlendirilmiştir.  Türkiye koşullarının geride olduğu bir sanayi dalında, bilgi ve teknoloji yoğun üretimini dünya standartlarında gerçekleştirmek, EMKO’nun başarısını çarpıcı kılmaktadır.”



Phoenix, 2020’de dünyanın en güvenilir markası olmayı hedefliyor

‘Bakır ve Fikirler’ den yola çıkılarak 1923 yılında kurulan Phoenix Contact ilk olarak Almanya’daki enerji firmaları için modüler ray klemenslerini icat etmiş. İletkenler arasındaki ve baskılı devre üzerindeki elektriksel bağlantılar için ürünler, otomasyon teknolojisi, sinyal dönüşümü ve aşırı gerilim koruma ürünleriyle çözümler sunan firma, tüm dünyada 12 bin 800 çalışanı, 30 binden fazla ürün çeşidi, Türkiye dahil olmak üzere 8 ülkede üretimi ve 60’ın üzerinde ülkedeki faaliyetiyle tüm dünyadaki müşterileriyle partnerlik anlayışıyla çalışarak yaratıcı ve yenilikçi ürünler sunuyor. 1986 yılında kurulan Phoenix Contact Türkiye, günümüzde 40 çalışanı, ülke çapında yaygın ofis ve bayilik ağıyla müşterilerine her zaman en iyi hizmeti vermeyi amaçlıyor.

Phoenix Contact Türkiye Pazarlama ve İş Geliştirme Müdürü Ömer Tarhan Dıvarcı, uzun vadeli hedeflerini “2020 yılında dünyanın en güvenilir markası olabilmek” sözleriyle açıklıyor: “Bu iddialı sözün ardında barınan öğe ve yetkinlikleri düşünecek olursak bu hedefimize ulaşabilmek için saydığınız bütün alanlarda üstün bir yeti geliştirmeniz gerekiyor ve bu yeti sürdürülebilir olup bütün yerel ve küresel trendlerle uyumlu olmalı. Kısaca müşterinizin ve çalışanlarınızın memnuniyetini, geleceği öngörerek sağlamalısınız. Bu daha fazla büyüme, daha iyi hizmet vermek, daha yenilikçi olmak, daha fazla Ar-Ge yapmak, daha fazla işbirliği ve ortaklık anlamına gelmekte. 2020 hedefine ulaşabilmek için biz, bu adımların hepsini planlı şekilde atıyoruz ve konumumuzdan emin olmak için ölçümlüyoruz.”



Sektörün hızla büyüdüğünü ve Türkiye’nin de gelişmesine paralel olarak otomasyona verilen önemin arttığını belirten Dıvarcı,  “Çin’den gelen ucuz ürünler, maalesef fiyat olarak çok ucuz olmaları nedeniyle ilk yatırım maliyetine bakan müşteriler tarafından tercih edilebilmektedir. Fakat kalitesiz ürünler insan ve çevre sağlığını tehlikeye atmaktadır. Biz bu konuda elimizden geldiğince sektörü bilgilendirmeye çalışıyoruz” diyor. 

Phoenix Contact olarak uzun süreli ve güvene dayalı bir müşteri ilişkisine inandıklarını vurgulayan Dıvarcı, “Bizim için kısa vadeli kazanımlar çok önemli değil. Biz teknik ürün satıyoruz dolayısıyla müşterilerimize kullanım ve satış sonrası vereceğimiz destekle farklılık yarattığımızı düşünüyoruz. Bünyemizdeki ürün ve satış sonrası hizmetlerden sorumlu arkadaşlarımız, müşterilerimizin yaşadıkları her sıkıntıda yardımcı oluyor ve onların yanında olduğumuzu hissettiriyoruz. Bu da müşterilerimizin bir dahaki satın almalarında yine Phoenix Contact ürünlerini güvenerek tercih etmelerini sağlıyor” diye konuşuyor.

Kendileri gibi teknoloji firmalarının KOBİ’lere yeni teknolojileri sunması ve kullanımına destek olması, ulusal ve uluslararası pazarlarda rekabet avantajı sağlatıp yüksek katmadeğer oluşturmalarına yardımcı olmaları halinde KOBİ’lerin geliştiğinin görülebileceğini düşünen Dıvarcı, görüşünü şöyle özetliyor: “Gelişmiş ülkelerin gelişim süreçlerinde KOBİ’lerin ciddi katkıları vardır ve bizde de bu süreç aynı şekilde ilerleyecektir. KOBİ’ler müşteri sayımızın büyük bölümünü teşkil ediyor, KOBİ’ler bizim için ekonominin potansiyel şampiyonlarıdır.”