Cumhurbaşkanı Erdoğan: “İhracata 2025’te 33 milyar lira destek” Cumhurbaşkanı Erdoğan: “İhracata 2025’te 33 milyar lira destek”

Her yıl geleneksel olarak İsviçre’nin Davos kasabasında düzenlenen Dünya Ekonomik Forumu (WEF) Yıllık Toplantısı, dünyanın önde gelen fikir önderlerini bir araya getirdi. Bu yıl “Akıllı Çağ İçin İşbirliği” temasıyla gerçekleşen Zirve, devlet başkanları, hükümet yetkilileri, iş dünyası liderleri, akademisyenler, medya temsilcileri, sivil toplum kuruluşları ve genç liderlerden oluşan 3 binden fazla kişinin katılımına sahne oldu. Toplantılarda, dünya sorunları ve çözüm önerileri masaya yatırılırken; sürdürülebilirlik stratejilerinin ve aksiyon odaklı küresel iş birliklerinin altı çizildi. Toplantıda büyümenin nasıl yeniden sağlanabileceği, yeni teknolojilerden nasıl yararlanılacağı, sosyal ve ekonomik dayanıklılığı güçlendirme yolları 220 oturumda masaya yatırıldı. Forumun yıllık toplantısındaki oturumlar ‘büyümeyi yeniden hayal etme’, ‘akıl çağında sektörler’, ‘insana yatırım’, ‘gezegeni korumak’ ve ‘güveni yeniden inşa etmek’ gibi başlıklarla 5 farklı alanda düzenlendi. Türkiye, İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırıları nedeniyle Zirve’ye geçen yıldan sonra bu yıl da katılmama kararı aldı. Türkiye’den üst düzey ekonomi yetkilileri de etkinlikte yer almadı.
Oturumlarda konuşmacılar, ABD'nin yeni politikaları, küresel işbirliğinin giderek zayıflaması sonucu ortaya çıkan parçalanma, ticaret politikaları, yapay zeka ve dijitalleşme, temiz enerji dönüşümü, iklim değişikliğiyle mücadele, merkez bankalarının para politikaları, faiz ve enflasyona ilişkin değerlendirmelerini paylaştı.
Forum’un açılış konuşmasını yapan WEF Kurucusu ve Mütevelli Heyeti Başkanı Klaus Schwab, “Gelecek kendiliğinden ortaya çıkmaz. Gelecek insanlar tarafından şekillendirilir” dedi.

“Dünyadaki hiçbir ekonomi AB ve ABD kadar entegre değil”
ABD Başkanı Donald Trump döneminde ABD ile yakın ilişkiyi sürdürmek istediklerini belirten Avrupa Birliği (AB) Komisyonu Başkanı Ursala Von der Leyen, “Aramızdaki ticaret hacmi 1.5 trilyon Euro’yu buluyor. AB ve ABD, mal ve hizmetlerde küresel ticaretin neredeyse %30’unu temsil ediyor” dedi. Enerji kaynaklarını çeşitlendirmeye devam etmeleri gerektiğini vurgulayan Von der Leyen, yenilenebilir kaynaklardan ve bazı ülkelerde nükleerden üretimin önemine işaret etti. Füzyon, gelişmiş jeotermal ve katı bataryalar gibi yeni nesil temiz enerji teknolojilerine yatırım yapacaklarını, küresel rekabet karşısında işbirliğini artırmak istediklerini ifade eden Von der Leyen, Dünyadaki hiçbir ekonomi AB ve ABD kadar entegre değil” diye konuştu.
Avrupa şirketlerinin ABD’de 3.5 milyon kişi istihdam ettiğini, 1 milyon Amerikalının işinin doğrudan Avrupa ile yapılan ticarete bağlı olduğunu söyleyen Von der Leyen şöyle devam etti: “Tüm tedarik zincirleri Atlantik’in her iki yakasına uzanıyor. Örneğin; bir Amerikan uçağı Avrupa’dan gelen kontrol sistemleri ve karbon fiberlerle üretiliyor. Amerikan ilaçları bizden giden kimyasallar ve laboratuvar araçlarıyla üretiliyor. Avrupa, ABD’den tüm Asya-Pasifik’ten aldığının iki katı kadar dijital hizmet ithal ediyor. Yurt dışındaki tüm Amerikan varlıklarının üçte ikisi Avrupa’da bulunuyor. ABD sıvılaştırılmış doğal gazımızın (LNG) %50’sinden fazlasını sağlıyor.”

“Petrol fiyatı düşseydi, Rusya-Ukrayna Savaşı biterdi”

Toplantıya video konferansla katılan ABD Başkanı Donald Trump, faiz oranlarının tüm dünyada düşmesi gerektiğini, Suudi Arabistan ve Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü’nün (OPEC) petrol fiyatını düşürmesi gerektiğini ifade etti: “Ayrıca Suudi Arabistan ve Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü’nden petrol maliyetini azaltmalarını isteyeceğim. Eğer fiyat düşseydi, Rusya-Ukrayna Savaşı hemen biterdi. Şimdi fiyat, savaşın devam etmesi için yeterince yüksek” diye konuştu. Suudi Arabistan’ın ABD’ye 600 milyar dolarlık yatırım yapacağının haberini aldığını aktaran Trump, “Veliaht Prens’ten (Muhammed bin Selman) bunu bir trilyona yuvarlamasını isteyeceğim. Yapacaklarına inanıyorum çünkü onlara iyi davrandık” dedi.
“Düzensiz göçmenler konusunda hızlı adımlar attık”: ABD’ye çok sayıda düzensiz göçmen geldiğini ve Başkanlık görevine başladıktan sonra bu konuda hızlı adımlar attıklarını söyleyen Trump, göreve başladıktan sonra birçok kararname imzaladığını, bu kararnamelerle yaşam maliyetini ve suç oranlarını azaltmak, enflasyonu düşürmek gibi hedefleri olduğunu vurguladı. Trump, başkanlığının ilk gününde Paris İklim Anlaşması’ndan çekildiğini anımsattı: “Saçma ve inanılmaz seviyede israfçı Yeşil Yeni Anlaşma’yı sonlandırdım. Ben ona ‘Yeşil Yeni Aldatmaca’ diyorum.”
“Kripto konusunda dünyanın başkenti haline gelecek”: Trump, üretim ve kripto konusunda iş insanlarını ABD’de yatırım yapmaya çağırdı: “ABD dünyada en yüksek miktarda petrol ve doğal gaz olan ülke ve bunu kullanacağız. Böylece yalnızca görünürde mal ve hizmetlerin maliyeti azalmayacak ayrıca ABD’yi üretim süper gücü ve yapay zeka ile kripto konusunda dünyanın başkenti haline getirecek.”
Trump, ABD’de sağduyuyu yeniden tesis ederek, yurt dışında da güç, barış ve istikrarı geri getirmek için hızla hareket edileceğini, NATO ülkelerinden savunma harcamalarını gayrisafi yurt içi hasılasının %5'ine çıkarmalarını isteyeceğini söyledi. Trump, ABD’nin şu anda sahip olduğu enerjinin iki katına ihtiyacı olduğunu belirterek, yapay zekanın gerçekten istenilen gelişmeye ulaşması ve Çin gibi diğer ülkelerde bu konuda rekabet edilebilmesi için projelerin ilerlemesini hızlandıracak acil durum bildirgesi vereceğini vurguladı.

“Yapay zeka endişe edildiği kadar iş gücü kaybına yol açmayacak”
Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) Genel Direktörü Gilbert F. Houngbo, yapay zekanın endişe edildiği kadar iş gücü kaybına yol açmayacağını belirterek, “Yapay zeka nedeniyle milyonlarca iş kaybolmuş olsa da çok daha fazla yeni iş yaratıldı” dedi. Houngbo, yapay zekanın meslekler üzerindeki etkisi ve bu dönüşüm sürecinin dikkatle yönetilmesi gerektiğini dile getirdi: “Asıl endişem, yapay zekanın yol açacağı iş kayıpları değil, yapay zekanın iş gücündeki eşitsizlikleri derinleştirme potansiyeli. Yapay zekanın insan merkezli olması gerekiyor. Bu teknoloji, insanların yaşam kalitesini artıracak bir araç olarak kullanılmalı. Eğitim ve yetenek kazandırma süreçleri, iş gücü piyasasının yapay zekanın etkileriyle başa çıkabilmesi için kritik önemde.” Gençlere yönelik tavsiyeleri sorulan Houngbo, bilim, teknoloji, mühendislik ve matematik alanlarında eğitimlerin olmazsa olmaz olduğuna ayrıca mesleki eğitim ve iletişim, liderlik gibi yumuşak becerilerin geliştirilmesinin önemine işaret etti: “Yapay zeka, henüz bu tür yumuşak becerilerin yerini alamıyor. Gençlerin bu becerileri geliştirmesi, iş gücü piyasasında avantaj elde etmelerini sağlayacaktır. Gençlerin teknolojiye yatkınlığı umut verici ancak iş gücü piyasası ve eğitim sistemleri arasındaki uyumun artırılması gerekiyor.”
“Kayıt dışı istihdam, çözmemiz gereken en büyük problemlerden biri”: Houngbo, dünya genelinde yaklaşık 2 milyar kişinin kayıt dışı çalıştığını aktardı “Bu, dünya iş gücünün yaklaşık %60’ını oluşturuyor ve bu insanlar hiçbir sosyal koruma olmadan çalışıyor. Kayıt dışı istihdam, çözmemiz gereken en büyük problemlerden biri. Bu kapsamda, işsizlik geleneksel ölçüm yöntemlerinin ötesinde ele alınmalı. Dünyada genelinde yaklaşık 183 milyon kişi aktif olarak iş arıyor ancak iş bulamıyor. Bunun yanı sıra, 137 milyon kişi iş bulmayı umuyor ancak aktif olarak aramıyor ve 83 milyon insan ise iş aramaktan tamamen vazgeçmiş halde. Yani toplamda 400 milyon kişi bir şekilde istihdam dışında kalmış durumda. Ekonomi politikalarının istihdam politikalarıyla uyumlu hale getirilmesi kritik önemde.”

“Yapay zeka doğru yönetilmezse Pandora’nın kutusuna dönüşebilir”
Teknolojik inovasyon ve yapay zeka konusunda değerlendirmelerde bulunan Çin Başbakan Yardımcısı Ding Şüeşiang, yapay zeka gibi yükselen teknolojilerin insanlık için büyük umut taşıdığını ancak doğru yönetilmezse öngörülemeyen olumsuz sonuçlar yaratabileceğini belirtti. Yapay zeka gibi teknolojilerin devrimsel sonuçlar yarattığına dikkati çeken Şüeşiang, “Yapay zeka, Ali Baba’nın mağarası gibi insanlık için büyük umut vadediyor ancak eğer doğru yönetilmezse Pandora’nın kutusuna dönüşebilir” dedi. Şüeşiang, bu türden çığır açan teknolojilerin kalkınmanın güçlü bir motoru haline getirilebileceğini ancak risk kaynağı da olabileceğine işaret ederek, kalkınma ve güvenlik, ilerleme ve istikrar arasında dengeyi bulmanın önemini vurguladı. Ding, tıpkı nükleer ve biyolojik güvenlik alanlarında olduğu gibi Birleşmiş Milletler’in (BM) doğru rol oynayabileceğini söyledi: “Eğer ülkelerin düzensiz şekilde rekabet etmesine izin verilirse yapay zeka, herkesin gelebileceğini öngördüğü bir tehlikeye, bir gri gergedana dönüşür.”

“ABD, Trump döneminde de yakın bir müttefik olmaya devam edecek”
Almanya Başbakanı Olaf Scholz, ABD’nin Donald Trump’ın başkanlığında da Almanya’nın en yakın müttefiklerinden biri olmaya devam edeceğini belirtti. Scholz, sosyal medyanın ışığında sürekli bir sinir krizinin eşiğinde olan bir dünyada, soğukkanlı kafalara ihtiyaç olduğunu vurguladı: “Washington’daki her basın toplantısı, her tweet bizi hararetli, varoluşsal tartışmalara sürüklememeli. Bu, dün Washington’da gerçekleşen hükümet değişikliğinden sonra da geçerlidir.” Scholz, Avrupa ve ABD arasındaki işbirliğinin dünya çapında barış ve güvenliğin yanı sıra ekonomik refah için de önemli olduğunu ifade etti.

“Savaşı bu yıl hızlı ve adil bir şekilde bitirmek istiyoruz”
Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy, Rusya-Ukrayna Savaşı’nı bu yıl hızlı ve adil bir şekilde bitirmek istediklerini kaydetti. Donald Trump'ın başkanlık görevini devralmasına değinerek tüm dünyanın gözünün ABD’de olduğunu aktaran Zelenskiy, Trump’ın vereceği kararları ve savaşları nasıl durduracağını merak ettiğini söyledi. Avrupa’nın küresel politikada lider olmak için çaba sarf etmesi gerektiğini belirten Zelenskiy, savaş döneminde her müttefikin ABD’nin kendi yanlarında olup olmayacağına dair endişeleri olduğuna işaret etti. Avrupa ülkelerinin birleşerek tarihi şekillendirmesi gerektiğinin altını çizen Zelenskiy, Avrupa’nın güvenliği için ortak hava savunma sistemlerinin oluşturulması gerektiğini dile getirdi.

Aliyev ve Zelenskiy, Davos’ta görüştü
Azerbaycan Cumhurbaşkanlığı’ndan yapılan açıklamada İlham Aliyev’in, Dünya Ekonomik Forumu’nun (WEF) 55. Yıllık Toplantıları kapsamında, Ukrayna tarafının talebi üzerine Zelenskiy ile görüştüğü bildirildi. Görüşmede, Azerbaycan ile Ukrayna arasındaki siyasi, ekonomik ve insani alanlardaki ilişkiler, enerji sektöründeki işbirliği ve bölgesel güvenlik konularının ele alındığı belirtildi.

“Doğayı işlerimizle değil, işlerimizi doğayla uyumlu hale getirmeliyiz”
Davos da Türk iş dünyasını temsil edenler arasında yer alan Sabancı Holding CEO’su Cenk Alper, etkinliğin ikinci gününde düzenlenen ve sürdürülebilirlikle ilgili fikir önderlerinin yoğun katılımına sahip olan ‘Üç Doğa Pazarıyla Uyum Sağlamak’ isimli panelde konuştu.
Carbon Disclosure Project (CDP) CEO’su Sherry Madera, Greenpeace İcra Direktörü Mads Christensen ve Singapur Devlet Başkanı Tharman Shanmugaratnam ile aynı sahneyi paylaşan Alper, sürdürülebilirliğin yeni bir ekonomi olarak ele alınmasının öneminin altını çizerken, şirketlerin karbon, su ve biyoçeşitlilik yönetimi konusunda sorumlu davranmalarının 2050 hedefleri için bir zorunluluk olduğunu ifade etti: “Sürdürülebilirlik odaklı risklerin varlığını tartışacak noktayı çoktan geçtik. Bugün tüm paydaşların, ortak akıl doğrultusunda fikir üretmekten çok aksiyon alması gereken bir dönemdeyiz. Bugün dünyada, sürdürülebilirlik odağında yeni bir ekonomi doğuyor. Bu yeni ekonominin barındırdığı fırsatları ortaya çıkarabilmek için doğayı işlerimizle değil, işlerimizi doğayla uyumlu hale getirmeliyiz. Bunun aslında ilave bir maliyet yaratmadığını; aksine işlerimiz için en büyük maliyetin, hiçbir şey yapmadan seyirci kalmak olduğunu özümsememiz gerekiyor.” Alper, karbon, su ve biyoçeşitlilik alanındaki kredi ve finansman çözümlerinin sürdürülebilirlik hedefleri doğrultusunda son derece önemli olduğunu da vurguladı.

İsviçre'de STK’lardan Herzog’a suç duyurusu
İsviçre Başsavcılık Ofisi, Dünya Ekonomik Forumu’nun 55. Yıllık Toplantılarına katılmak üzere ülkeye gelen İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog hakkında Gazze Şeridi’nde “soykırıma teşvik” iddiasıyla sivil toplum kuruluşları (STK) tarafından suç duyurusunda bulunulduğunu bildirdi. Başsavcılık Ofisi, İsviçre’nin resmi haber ajansı Keystone-SDA’ya, biri “Soykırıma Karşı Yasal Eylem” isimli sivil toplum kuruluşundan olmak üzere Gazze Şeridi’nde soykırıma teşvik iddiasıyla birkaç suç duyurusu dilekçesi aldıklarını bildirdi. Başsavcılığın, “olağan prosedüre göre” suçlamaları incelediği belirtildi. Öte yandan, İsviçre Başsavcılık Ofisi’nin, Herzog’un dokunulmazlığı konusunu açıklığa kavuşturmak için Federal Dışişleri Bakanlığı ile temas halinde olduğu da kaydedildi. Sivil toplum kuruluşlarının, İsviçre hükümetine Herzog’u tutuklama çağrısı yaparken, federal hükümeti “soykırımın kovuşturulmasında hareketsiz kalmakla” eleştirdiği de ifade edildi.

Küresel Riskler Raporu 2025: Çatışma, çevre ve dezenformasyon en büyük tehditler
Dünya Ekonomik Forumu tarafından yayınlanan 20. Küresel Riskler Raporu artan jeopolitik, çevresel, toplumsal ve teknolojik zorlukların istikrarı ve ilerlemeyi tehdit ettiği, giderek parçalanmış bir küresel görünümü ortaya koyuyor. Bu yılki anket sonuçlarında ekonomik riskler daha az ön planda görünse de toplumsal ve jeopolitik gerilimlerle bağlantılı olarak önemli bir endişe kaynağı olmaya devam ediyor.
2025 için en önemli ve acilen dikkate alınması gereken risk, katılımcıların yaklaşık dörtte biri tarafından en şiddetli olarak görülen devlet temelli silahlı çatışma olarak belirlendi. Yanlış bilgilendirme ve dezenformasyon, toplumsal uyumu ve yönetime olan güveni zayıflatarak ulusal ve uluslararası bölünmeleri artırma potansiyeliyle ikinci yıl üst üste en önemli kısa vadeli risklerin başında yer alıyor. Aşırı hava olayları, toplumsal kutuplaşma, siber casusluk ve savaş ön plana çıkan diğer kısa vadeli riskler arasında yer alıyor.
Uzun vadeli risk görünümünde ise çevresel riskler, öne çıkıyor. Aşırı hava olayları, biyolojik çeşitlilik kaybı, ekosistemin çöküşü, dünya sistemlerindeki kritik değişiklikler ve doğal kaynakların kıtlığı gibi çevresel riskler 10 yıllık risk sıralamasını domine ediyor. İlk 10’daki beşinci çevresel risk kirlilik olup, bu da kısa vadede öne çıkan bir başka risk olarak gözlemleniyor. Kısa vadeli riskler arasında altıncı sırada yer alan kirlilik ise hava, su ve toprak üzerindeki geniş kapsamlı etkileriyle hem insan sağlığı hem de ekosistemler için ciddi tehditler oluşturuyor. Yanlış bilgilendirme, dezenformasyon ve yapay zeka teknolojilerinin olumsuz etkileri gibi teknolojik riskler de uzun vadeli görünümü gölgelendiren riskler arasında bulunuyor.
“Riskler hiç bu kadar yüksek olmamıştı”: Dünya Ekonomik Forumu Genel Müdürü Mirek Dušek, “Artan jeopolitik gerilimler, küresel güvenin azalması ve iklim krizi, küresel sistemi daha önce her zamankinden fazla zorluyor. Bölünmelerin derinleştiği ve birbirini takip eden risklerle işaretlenmiş bir dünyada, küresel liderlerin tek seçeneği var; ya iş birliği ve dayanıklılığı teşvik edecekler ya da artan istikrarsızlıkla yüzleşecekler. Riskler hiç bu kadar yüksek olmamıştı” açıklamasını yaptı.
Parçalanmış sistemler, kırılgan gelecekler: Eylül-Ekim 2024’te 900’den fazla küresel risk uzmanı, politika yapıcı ve sektör liderinin katıldığı görüş anketine dayanan rapor, önümüzdeki on yıl için çarpıcı bir tablo sunuyor. Katılımcılar, kısa vadeye kıyasla uzun vadede dünyanın geleceğine ilişkin çok daha az iyimser. Katılımcıların yaklaşık 3’te 2’si, 2035’e kadar özellikle artan çevresel, teknolojik ve toplumsal zorluklarla şekillenen çalkantılı veya fırtınalı bir küresel görünüm bekliyor. Ankete katılanların yarısından fazlası, uluslararası işbirliğinin parçalanması ve bunun yaygınlaşmasıyla önümüzdeki iki yıl içinde bazı istikrarsızlıkların ortaya çıkmasını bekliyor. Uzun vadeli projeksiyonlar, iş birliği mekanizmalarının artan baskı altında kalacağına ve daha büyük zorluklara işaret ediyor. Eşitsizlik ve toplumsal kutuplaşma gibi toplumsal riskler hem kısa hem de uzun vadeli risk sıralamalarında öne çıkıyor. Yasa dışı ekonomik faaliyetler, artan borç yükleri ve stratejik kaynakların yoğunlaşması gibi konularda artan endişeler, küresel ekonomiyi önümüzdeki yıllarda istikrarsızlaştırabilecek kırılganlıkları ortaya koyuyor. Tüm bu sorunlar, iç istikrarsızlığı artırma ve yönetime olan güveni zayıflatma riski taşıyor, bu da küresel zorluklarla başa çıkma çabalarını daha da karmaşık hale getiriyor.
Sıralamadaki 33 riskin tamamı uzun vadede önem derecesini artırmakta ve katılımcıların önümüzdeki on yıl içinde bu risklerin sıklığının veya yoğunluğunun artacağına dair endişelerini yansıtmaktadır.
“Güveni yeniden inşa etmek”: Dünya Ekonomik Forumu Küresel Riskler Girişimi Başkanı Mark Elsner, “Çatışmalardan iklim değişikliğine kadar karşı karşıya olduğumuz birbirine bağlı krizler koordineli ve kolektif eylemleri gerektiriyor. Güveni yeniden inşa etmek ve iş birliğini teşvik etmek için yenilenen çabalara acilen ihtiyaç var. Eylemsizliğin sonuçları gelecek nesiller boyunca hissedilebilir” dedi.
Belirleyici bir 10 yıl: istikrarın anahtarı olarak işbirliği: Bölünmeler derinleşirken; parçalanma, jeopolitikle ekonomik görünümü yeniden şekillendirirken; etkili küresel iş birliğine duyulan ihtiyaç hiç bu kadar acil olmamıştı. Yine de uzmanların %64’ü orta ve büyük güçler arasındaki rekabetle şekillenen parçalanmış bir küresel düzen beklerken çok taraflılık ciddi bir baskı altında bulunuyor. Buna rağmen içe kapanma bir çözüm değil. Önümüzdeki on yıl, liderlerin karmaşık ve birbirine bağlı riskleri yönetmek ve mevcut yönetim yapılarının sınırlamalarını ele almak kritik bir dönemi temsil ediyor. Aşağı yönlü bir istikrarsızlık sarmalını önlemek ve bunun yerine güveni yeniden inşa etmek, dayanıklılığı artırmak ve herkes için sürdürülebilir ve kapsayıcı bir gelecek sağlamak için ülkeler diyaloğu önceliklendirmeli, uluslararası bağları güçlendirmeli ve iş birliği için uygun koşullar yaratmalıdır.