ARA DURUM RAPORU
Koronavirüs salgınında kademeli normalleşme aşamasına geçtik, Haziran sonu itibarıyla ilk sonuçları aldık ve yılın ikinci yarısına bakabilir duruma geldik.
Haziran’da ekonomi sevindirici bir toparlanma performansı sergiledi. İmalat sektörü üretim kaybını telafi edebilme hedefine yönelik ivme kazandı. Ertelenmiş talepler ve dondurulmuş siparişlerin devreye girmesiyle Tüketici Güven Endeksi sıçrama denebilecek bir yükseliş gösterdi; bilhassa inşaat ve otomotiv sektöründe stoktan satışlar salgın öncesindeki seviyelere dönüş olanağı sağladı. İmalatta 10 sektörün yedisinde faaliyet koşulları yeniden iyileşmeye başlarken bunlardan bazılarında toparlanma yeni istihdam yaratacak ölçüde güçlü oldu.
Bu noktada şu iki gelişmeyi önemle bir kenara yazalım:
Birincisi, Türkiye, Haziran’da 13.5 milyar dolar ihracat gerçekleştirdi. Artış Mayıs’a göre yüzde 35.1, bir yıl önceki Mayıs’a göre ise yüzde 15.8 oldu. İhracatta bu toparlanma Haziran ayındaki küresel toparlanma sayesinde mümkün oldu.
İkinci önemli nokta, en çok ihracat yaptığımız ülkelerin Almanya, İngiltere ve ABD oluşudur. Bu bize, küresel ölçekte ciddi bir toparlanmanın başladığını ve bu gelişmede başı ana ihracat pazarımız olan Avrupa’nın çektiğini göstermektedir. Sebebi ise Avrupa’da Koronavirüs vaka sayılarının ciddi oranda azalması olmuştur.
İlginç bir gelişme de şu oldu: ‘Yeni Normal’de Türkiye ekonomisi ‘Koronavirüs’ün olumsuz etkilerine karşı bir tür koruma kalkanı altına alındı. Yerli imalat sanayinin artan ithalat baskısına karşı korunması amacıyla 400’ün üzerinde ürün için 30 Eylül’e kadar geçici olarak yüzde 20’ye kadar değişen oranlarda ilave gümrük vergisi uygulanması kararı alındı. Eylül’den sonra bu oran en yüksek 10 puana kadar olacak.
Türkiye ekonomisinin Haziran ayı ile birlikte gelen erken toparlanmasını ve hızlı iyileşmesini değerlendirirken hataya düşmemek gerekir. Çünkü yeni ihracat siparişlerinde yavaşlama, ülkeler arası geçişlerde kısıtlamalar, girdi stoklarının azalması, teslimat sürelerinde uzamalar, tedarik zincirinde aksamalar ve Türk imalatçılarının girdi maliyetlerinde sert artışların yaşanması; sürecin çözülmeyi bekleyen sıkıntılarının bir bölümü. Haziran ayında küresel likidite bolluğu piyasaları destekledi. Fakat Pandemide ‘2. Dalga’ endişesi küresel ticarete gölge düşürdü; Türkiye gibi ‘Gelişmekte Olan Ülkeler’in varlıklarına olan talep azaldı; bunu İstanbul Borsası’nda yerli alımların aşırı yükselişinde izledik. Ağustos ayında ince bir çizgi üzerindeyiz. Türkiye’de gözler ikinci dalga riskinin işaret ettiği sonbahara çevrilmiştir.
Koç Üniversitesi-TÜSİAD Ekonomik Araştırma Forumu, “Covid-19 Salgını ve Türkiye Ekonomisine Etkileri” panelinde riskleri şöyle sıraladı:
İkinci dalganın ekonomiye maliyeti yüksek olacak.
‘Acı bir reçete’ uygulanması zorunlu olacak; yorganımız herkesin üstünü örtecek kadar büyük olmayacak.
Şirket evlilikleri gündeme gelebilecek; rekabetçi KOBİ’lere çok ihtiyacımız olacak.
En büyük problem turizm şoku; sektör en az yüzde 65-70 daralacak; yurt içi hasılaya etkisi yüzde 5-10 olacak.
Üretim kapasitesinde kalıcı hasar oluşması, yatırım iştahının körelmesi ihtimali yaşanacak.
Bu risklerin bertaraf edilmesi ve 2. Dalga’dan korunmamız, hepimizin ‘Yeni Normal’in vazgeçilmez üç şartına “Temizlik, Maske, Mesafe” kuralına özenle uymamıza bağlı.
Kurban Bayramımızı kutlar, sağlık, mutluluk, huzur, barış, bereket, başarı ve esenlikler dilerim.
Pozitif gerçekçilikle ve ihtiyatlı iyimserlikle; umutla, yılmadan mücadele edeceğiz. Sağlıklı çalışarak, üretip, sağlıkla yaşayacağız.
HEP BİRLİKTE BAŞARACAĞIZ.