2015’e bakış
Türkiye 2014 yılını, “ayağını yorganına göre uzatarak” geçirdi. Yorgan kısaydı, bu nedenle, düşük öngörüden bile düşük büyüdük.
Büyüme hızımızı frenleyen başlıca faktör, bu yıl yaşadığımız tarımsal kuraklık oldu. Zaten öngörüler de tarımın sonuçlarını gördüğümüz Sonbahar aylarında gölgelendi.
Tam da bu noktada ekonomiye karamsar bakış canlanıverdi. Dolar kurundaki yükselişe dayanan yeni analizler yapıldı. Örneğin; İngiliz Ekonomi ve İş Araştırmaları Merkezi’ne (CEBR) göre, dünya sıralamasında 17. olan ekonomik büyüklüğümüz 19. sıraya geriledi. Yeniden 17. sıraya ancak 2019 yılında yükseleceğiz. 2024’te 16’ncı, 2030’da ise 14’üncü olabileceğiz. Yani 2023’te dünyanın en büyük 10 ekonomisi içine girme hedefimiz de, bu karamsar bakışa göre gölgelendi.
Birincisi, bu bir analiz değil, hesaplama. İkincisi; ekonomide “eşitsiz gelişim yasası”nı ihmal ettiği, karamsarlığı 2030’lara kadar götürdüğü için yanlış. Türkiye dünya liginde daha önce de 17. veya 18. sırada olmuş, ekonomik kriz ya da askeri darbe dönemlerinde 20. sıraya kadar gerilediği de görülmüştü.
Türkiye ekonomisi açısından 2015’i, 2014’ten daha farklı görmemizi gerektiren iki temel neden var. Bunlardan biri FED’in faiz yükseltmesine bağlı olarak Türkiye’den sıcak para çıkışı, diğeri de Ortadoğu, Ukrayna, Rusya gibi, olumsuz jeopolitik faktörlerdir. Ancak gerçekleşseler bile, uygun politik araçlarla aşılması mümkün bu engelleri, görmek fakat abartmamak gerekir. Türkiye, kendine has politikalar oluşturacak ölçüde ekonomisini güçlendirmiş bulunuyor. Pek üzerinde durmadık ve tartışmadık ama, Türkiye-Rusya ticaretinin 100 milyar dolarlık bir perspektife bağlanması bile başlı başına bir açılımdır ve Türkiye bu yola girmekle, üstündeki bir çok olumsuz dış basıncı bertaraf edebilecektir.
Bir de şu açıdan bakalım: Türkiye 2000 yılından buyana 15 yıldır, ekonomide yapısal dönüşüm raylarını döşeyerek ilerliyor. Eskiden sadece akademik düzeyde ve teorik planda konuşulan pek çok ekonomik konuyu artık KOBİ’lerimiz bile konuşuyor. Konuşmakla kalmıyor, fiiliyata geçiriyor. Dergi olarak yıllardır ve biraz da “zoraki”, KOBİ’lerin gündemine sokmaya çalıştığımız konulara daha ayrıntılı ve derinliğine yer vermemizi artık KOBİ’lerin kendisi istiyor. Ar-Ge, inovasyon ve tasarımın önemini, rekabetçi olma zorunluluğunu, girişimciliğin kaçınılmazlığını bilmeyen tek bir KOBİ bile kalmadı. Bu birikimin bir patlaması olmayacak mıdır?
Bütün bunlar olurken “topalladığımız” tek konu galiba “eğitim” oldu. Eğitimde yoğun bir arayış içinde olduğumuz besbelli fakat sağlam bir yapı oluşturmada gerekli enerjiyi gösteremedik. Bunu hepimiz farkettik. Kamunun gecikmesini özel sektör kendi gayretleriyle telafi etmeye çalıştı, çalışıyor. Önümüzdeki yıllarda bu konu üzerine odaklanmamız kaçınılmaz olacaktır.
Son olarak: Biz ekonominin makro görünümlerini konuşuyoruz. İşletme bazına inildiğinde ise her işletme ve her girişimci kendi gerçekliği içinde düşünüp hareket ediyor. Ekonomik cevvaliyet de orada, işletmenin kendisindedir. Çünkü, “politika” geneldedir fakat son tahlil’de “ekonomik akıl” işletmenin bünyesindedir. Politika karamsar olabilir, ‘girişimci akıl’ olamaz.
2015 yılı da öngörülerin aşıldığı bir yıl olacak. Hepimiz için hayırlı olsun! Mutluluk, Sağlık, Başarı, Barış, Huzur, Bereket, Bolluk ve Refah dolu...