Zaman, Akışkan Stratejiler Zamanı…
Dönüşüm çağı; teknolojik gelişmelerden, sosyal, kültürel, siyasi değişimlere, global ekonomik sistemdeki yeni yaklaşımlardan bölgesel politikalara kadar bir çok alanı etkilemektedir. Belirsizliğin yeni normal olarak vücut bulduğu çağımızda, çeviklik, öngörü, hızlı karar alma, uygulama ve en önemlisi uyum sağlama, kurumsal ve bireysel yetkinlikler listemizde üst sıralarda yer almaya başlıyor. Ve öyle görünüyor ki bu yeni dünya düzeninde hem ekonomide hem de siyasette ezelden beri görmeye alıştığımız ‘Ekonomi ve Etik, Eylem ve Derin Düşünme, Maddi Güç ve Sevgi’ gibi dilemmaları bağdaştırma kabiliyetine sahip yeni bir lider nesline ihtiyacımız var.
Zaman, akışkan stratejiler zamanı… Kesintisiz bir bilgi akışını yönetebilecek şekilde yapılanmak, bildiklerimizi unutarak; yeni bir girişimci gibi, paydaşlarla bir ağ içinde hareket etmeyi öğrenmek zorundayız. Ünlü Yazar Noah Harari’nin Sapiens kitabında söylediği gibi, insanlık ciddi bir yol ayrımında… Bir dizi beklenmedik olay, çok farklı ve istenmeyen potansiyellerin gerçekleşmesinin önünü açabilir.
Teknolojinin yükselişi ve dijital dönüşümün baş döndürücü hızı; Endüstri 4.0 olgusunu çok bilinen ve konuşulan bir hale getirdi. Ama bizler konuşurken bu devrimsel dönüşüm aslında gelişim eğrisinin kırılma noktasına doğru hızla yükseliyor ve insani yeteneklerin yeniden tanımlandığı Endüstri 5.0 yani işbirlikçi endüstri çağının temelleri atılıyor.
Unutmamalıyız ki gerçekleştirdiğimiz tüm küresel gelişme ve büyümeler sadece ve sadece insanlığın refahı yani yaşam kalitesi içindir. Ve elbette teknoloji, toplumlar tarafından tehdit olarak değil, küresel refaha hizmet eden bir kaldıraç olarak ele alınmalıdır. Ve bilmeliyiz ki bu felsefeyi sanal dünya ile gerçek dünyanın beraber işlemesi, nesnelerin internetinden sadece toplumun çıkarları gözetilerek yararlanılması, çevrenin ve doğanın tüm çözümlerin merkezinde yer alması ve yaşlanan dünya nüfusuna karşı çözümler üretilmesi şeklinde yaklaşmamız gerekiyor.
Son zamanlarda fazlasıyla odaklandığımız gibi, sadece dijital dönüşümün kurumlarda yayılımı ile değil, fakat aynı zamanda toplumun da akıllı topluma evrilmesi için adımlarımızı bilinçle atmalıyız. Peki; bu konudaki sosyopolitik önyargı, toplumsal ve kurumsal direnç, hukuk sistemindeki engel ve boşluklar, nesnelerin dijitalleşmesindeki bilimsel eksiklikler, kalifiye personel eksikliği ve konzervatif eğitim sistemi gibi duvarları aşabilecek miyiz?
Görülüyor ki gelecekte insanların yeteneklerine göre çok daha farklı bir eğitimden geçmeleri gerekecek. Belki Harry Potter serisinin yetenek ölçen şapkası bugün çok daha gerekli geliyor bize.
Bu baş döndüren değişim; koşulları ve beklentileri farklılaştırdığından, organizasyonları transformasyon ihtiyacı ile karşı karşıya bırakıyor. Çünkü adeta doğal bir seleksiyon gibi değişime ayak uyduramayanları da ekosisteminden çıkarıyor. Dönüşüm sürecinin başarıyla gerçekleşmesi ise; doğru bir metodoloji, isabetli ve ilham veren bir liderlikle mümkün görünüyor.