Yeni Yıldan Beklentiler...
Dünya, 2018’i geride bırakmaya hazırlanırken küresel ekonomi zor bir yıl geçirdi.
ABD-Çin arasında yaşanan ticaret savaşları, Suriye odaklı jeopolitik riskler, merkez bankalarının normalleşme süreci, Avrupa’da Brexit süreci ve daha birçok başlık bunlar arasında sayılabilir.
Tüm bu ekonomideki küresel gelişmelerin ülkemiz ekonomisine etkileri elbette kaçınılmazdı.
Son dört ayda Anadolumuz’un beş ilinde “KOBİ’lere ve Girişimcilere Sağlanan Destek ve Finans Olanakları” ana temalı düzenlenen toplantılara katılarak, KOBİ’lerimizin, sanayicilerimizin, kısaca iş dünyamızın nabzını tutan kişilerden biri olarak geride bıraktığımız yılda ülkemiz ekonomisinde yaşanılanlarla ilgili kısa bir tespit yaparak yeni yılla ilgili ekonomistlerin ve benim de değerlendirmemin yer alacağı öngörüleri sizlerle paylaşmak istiyorum.
2018 yılının ilk çeyreğinde yüzde 7.3, ikinci çeyrekte yüzde 5.3, üçüncü çeyrekte ise yüzde 1.6 düzeyinde büyüyen Türkiye ekonomisi, yılın ikinci yarısında kur artışlarının hızlanmasıyla tüketici enflasyonunda yüzde 25, üretici enflasyonun da ise yüzde 45’leri gördü.
Ekonomimizde görülen bu düşüş ve büyümedeki gerileme doğal olarak enflasyonu da olumsuz etkiledi.
Yaşanan bu durum karşısında sanayici ve yatırımcılar piyasada nakit sıkışıklığı ve yükselen kredi faizleri ile mücadele etmek durumunda kaldı.
İstanbul’da katıldığım bir toplantıda İSO Başkanı Erdal Bahçıvan’ın konuşmasındaki; “Bu faiz oranları ile Türkiye’nin bırakın yeni yatırım yapması, mevcudu bile sürdürmesi mümkün değil. Türkiye reel sektörü, Türkiye sanayi sektörü arzu ettiği ve hak ettiği, vücudun gereksinimi olan kanı şu anda bünyeye sokamıyor. Kanın hem bulunamadığını hem de çok pahalı olduğunu bu nedenle mutlaka;
- Üretimin üzerindeki finansman yükünün mümkün olduğu kadar azaltılması, makule getirilmesi, hatta kökünden kaldırılması gerek.
- Doğru yatırımlar, hedefler, finansman politikaları ve yatırımcılar tespit edildikten sonra teknolojide akılcı yatırımlar yapıldıktan sonra Türkiye cari açık sorununu aşar” sözleri sorunları ve çözümünü özetliyordu.
KOBİ’ler, girişimciler, yatırımcılar özetle iş dünyası ekonomide beklentilerini gerçekçi olarak tespit edebilmeleri için önce küresel ekonomideki gelişmeleri yakından izlemeli. Örneğin; ABD’nin hem Çin hem diğer ülkelere yapacağı vergi artırımları, kısıtlamalar ve yaptırımlar önemli olacak. 2019’da da ticaret savaşlarının etkileri devam edeceği bu gelişmelerin ülkemiz ekonomisini (pazar ve finansman bulma) etkileyeceğini dikkate alınması gerekiyor. Bir başka ifade ile 2019 yılının olası küresel ve ulusal ekonomik koşullarını dikkate alarak, yani geleceğe bakarak, firma ve sektör ölçeğinde uygun stratejileri uygulamaya koymak şart olarak görünüyor. Özellikle 31 Mart’ta yapılacak yerel seçim sonrası ekonomik süreci de iyi izlemek gerekiyor.
Yeni yılda “Yeni Ekonomi Programı”nda (YEP) belirlenen hedeflere ulaşmasını umuyorum. Ekonomide, sanayide, üretimde, istihdamda beklentilerimizi olumlu olarak karşılayabilmemiz için yapısal reformları bir an önce gerçekleştirmemizin gerekli olduğuna inanlardanım. Yapısal reform olarak, eğitim ve hukuk alanında yasal, yatırımın önündeki engelleri kaldıracak bir dizi düzenlemeleri sıralayabiliriz. Ülkemizin ekonomisinde imalat sanayi lokomotif olarak benimsenerek, üretimde dışa bağımlılığımızı azaltacak mutlak önceliğimiz, yüksek katmadeğerli üretim olmalı. Geliriniz hangi cinstense borçlanmanız da ondan olmalı. Geliriniz dövizleyse dövizle borçlanın. Tasarruf yaşamınızın temel ilkelerinden biri olmalı.
2019 yılı ekonomisine ilişkin uyarı ve bilgilenme bağlamında değerlendirmeniz düşüncesi ile Türkiye İş Bankası Genel Müdürü Adnan Bali ile Altınbaş Üniversitesi İktisadi İdari ve Sosyal Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Dr. Mahfi Eğilmez’in değerlendirme ve öngörülerinden bir bölümünü sizlere aktarmak istiyorum.
Türkiye ekonomisinin kısa ve orta vadeli geleceğiyle ilgili değerlendirmeler yapan Genel Müdür Adnan Bali, özellikle tüm yatırımcılar açısından güven vurgusu yaptı. Petrolü olmayan ve tasarrufları büyüme ihtiyaçlarına yetmeyen bir ekonomi olarak en fazla güvene ihtiyacın olduğunu dile getiren Bali, “Güven olmadan bolluk, bereket olmaz. Bolluğu esas yaratacak olan; işadamının geleceğe güvenle bakacağı, yatırım yapacağı, yeni fabrika açacağı, istihdam yaratacağı; yabancı yatırımcının bu ülkeye müsterih olarak sermaye akışı sağlayacağı, bunu geri almada bir kaygısının olmayacağı bir güven ortamıdır” diyor.
Dr. Mahfi Eğilmez’in Türkiye ekonomisinin durumu ile ilgili öngörüleri özetle şunlar:
“2018’in son çeyreği ile 2019’un ilk iki çeyreğinde küçülme yaşayacak. Türkiye ekonomisi 2019 yılına da büyük olasılıkla stagflasyonla resesyon arasında bir konumda girecek.” Eğilmez, böylece Türkiye ekonomisinin 10 yıldan bu yana ilk kez üç çeyrek üst üste ekonomik küçülme yaşamış olacağı öngörüsünde bulunuyor. 2019 yılını sıkıntıların aşılacağı reformların gerçekleştirileceği yıl olacağı umudunu taşıyanlardanım. Yeni yılın dünyamıza, ülkemize barış ve huzur iş dünyamıza siz değerli okurlarımıza bereketi bol kazançlar getirmesini diliyorum.