30.11.2015, 09:00
16768
Yeni Hükümet’in yenilikleri
Türkiye’nin “yeni bir başarı hikayesi”ne olan ihtiyacı üç-beş yıldır herkes seslendiriyor. 64. Hükümet Programı ile yeni bir başarı hikayesi yazılabilir mi? Şimdi sorulan bu.
Ben “yazılabilir” görüşündeyim ve düşüncem; “Türkiye'de yeni bir atılım dönemini başlatacağız” diyen Hükümet’in, sözünün altını nasıl doldurduğuna dayanıyor.
Biliyoruz, Türkiye’de yeni bir atılım dönemi başlatmak ancak reformlarla mümkün olabilir. Başbakan da zaten, "64. Hükümet tam anlamıyla bir reform hükümeti olacaktır" diyor ve reform alanlarını şöyle sıralıyor: Demokratikleşme ve adalet, eğitim, reel ekonomide köklü değişim.
Türkiye’de bu alanlara dönük reformları beklemeyen ve icraatını desteklemeyecek olan tek kişi bile yoktur. Sorun, yapılacak reformların hangi eksene oturtulacağının ve hangi amaçlara dönük olacağının bilinmesidir.
Demokratikleşme ve adalet yerli ve yabancı yatırımcı için cezbedici bir ortama işaret olduğu için önemlidir, vurgulanması bile ferahlatıcı olmuştur. Çünkü sürdürülebilir bir ekonomik kalkınma için ileri demokratik standartlar ve evrensel hukuk normları vazgeçilmezdir.
Eğitim reformunun değişmez kalıbı kalifiye beşeri sermayedir. Bu en üretken sermaye, yenilikçi ve girişimci, bilgi üreten ve bunu yüksek katmadeğere dönüştüren insanlarımız ve onların kurup yönettiği işletmelerdir. “Türkiye'nin yüksek insani gelişmişlik kategorisinden, çok yüksek insani gelişmişlik kategorisinde olan ülkeler arasına girmesini” vaadeden Hükümet verdiği bu sözü asla çiğneyemez.
Hükümet reel ekonomideki hedefini, “Üreten, istihdam oluşturan, ihracatı artıran reel sektörün yatırım ve işletme aşamalarında yenilikçi ve rekabetçi bir toplumsal düzen” olarak tarif etmektedir. Bu yepyeni bir ‘ekosistem’ demektir ve kapsayıcı reformlara çağrışım yapmaktadır.
Özetlemek gerekirse 64. Hükümet geleneksel yapıları ve alışkanlıkları değiştiren, ekonomik ve sosyal anlamda derin bir rehabilitasyona karşılık gelen köklü bir dönüşüm hareketi yaratmayı öngörmektedir.
Hükümet’in öngördüğü dönüşüm bir kaldıraç işlevi görecek, Türkiye’nin iki yıldır süren düşük “büyüme problemi”nin ve düşme eğilimine giren ihracatını yeniden yükseltmenin çaresi görülmektedir. Bir bakıma herkesin kaçınılmaz gördüğü ve yapılmasını istediği şeyleri Hükümet bir icraat programına dönüştürmüş olmaktadır.
Yeni Hükümet’in yeniliğini “söylem”de arayanlar, “Şark cephesinde yeni bir şey yok” kolaycılığına düşmüş olurlar. Yeniliği Hükümet’in söyleminden çok “vurgularında” aramak gerekir. Ben bu vurgulara eşlik ettiğim için iyimser bakıyorum.
Şu da var: Hükümet önümüzdeki dönem için üretimi ve sanayiyi kalkınmanın ekseni olarak gördüğünü açıklamıştır. Türkiye ekonomisinin son on yıllık seyrine bakılırsa sanayi üretimini esas alan Hükümet’in aynı zamanda belli bir eksen değişikliğini de benimsemiş olduğu söylenmelidir. Bunun söylemde kalmayacağının da kanıtları var. Geçen ay Antalya’da yapılan G20 Turkey 2015’in gündeme bizzat Türk Hükümeti tarafından sokulan ve kararlara ittifakla yansıtılan stratejik tercihlerdir. Bu tercihlerin başında geleni, büyüme ve istihdamın küresel bazda KOBİ’lerle sağlanacak olmasıdır. Hükümet, “Hızlı büyüyen yenilikçi KOBİ'ler desteklenecek” demekle dünyaya kabul ettirdiğini kendisinin de benimsediğini göstermiş olmaktadır. Büyüme ve istihdam sorunlarınının çözümüne nereden ve nasıl başlanacağının doğru belirlenmesi önemlidir, arkası ister istemez gelecektir.
Hükümetin girişimciliğe abanacağını da görüyoruz: “Ticaret hizmetlerinde markalaşma ve kurumsallaşma kapasitesinin geliştirilmesi yeni gelişen çevre ülke pazarlarına açılma. Girişimcileri yurtdışı pazarlara açacak elektronik ticaret hizmetleri mevzuatını tamamlama gibi noktaları gündemine almıştır. “Uygulama” ise bir fikri takip konusudur ve bizim sorunumuzdur.
Hükümete başarılar diliyoruz.
Ben “yazılabilir” görüşündeyim ve düşüncem; “Türkiye'de yeni bir atılım dönemini başlatacağız” diyen Hükümet’in, sözünün altını nasıl doldurduğuna dayanıyor.
Biliyoruz, Türkiye’de yeni bir atılım dönemi başlatmak ancak reformlarla mümkün olabilir. Başbakan da zaten, "64. Hükümet tam anlamıyla bir reform hükümeti olacaktır" diyor ve reform alanlarını şöyle sıralıyor: Demokratikleşme ve adalet, eğitim, reel ekonomide köklü değişim.
Türkiye’de bu alanlara dönük reformları beklemeyen ve icraatını desteklemeyecek olan tek kişi bile yoktur. Sorun, yapılacak reformların hangi eksene oturtulacağının ve hangi amaçlara dönük olacağının bilinmesidir.
Demokratikleşme ve adalet yerli ve yabancı yatırımcı için cezbedici bir ortama işaret olduğu için önemlidir, vurgulanması bile ferahlatıcı olmuştur. Çünkü sürdürülebilir bir ekonomik kalkınma için ileri demokratik standartlar ve evrensel hukuk normları vazgeçilmezdir.
Eğitim reformunun değişmez kalıbı kalifiye beşeri sermayedir. Bu en üretken sermaye, yenilikçi ve girişimci, bilgi üreten ve bunu yüksek katmadeğere dönüştüren insanlarımız ve onların kurup yönettiği işletmelerdir. “Türkiye'nin yüksek insani gelişmişlik kategorisinden, çok yüksek insani gelişmişlik kategorisinde olan ülkeler arasına girmesini” vaadeden Hükümet verdiği bu sözü asla çiğneyemez.
Hükümet reel ekonomideki hedefini, “Üreten, istihdam oluşturan, ihracatı artıran reel sektörün yatırım ve işletme aşamalarında yenilikçi ve rekabetçi bir toplumsal düzen” olarak tarif etmektedir. Bu yepyeni bir ‘ekosistem’ demektir ve kapsayıcı reformlara çağrışım yapmaktadır.
Özetlemek gerekirse 64. Hükümet geleneksel yapıları ve alışkanlıkları değiştiren, ekonomik ve sosyal anlamda derin bir rehabilitasyona karşılık gelen köklü bir dönüşüm hareketi yaratmayı öngörmektedir.
Hükümet’in öngördüğü dönüşüm bir kaldıraç işlevi görecek, Türkiye’nin iki yıldır süren düşük “büyüme problemi”nin ve düşme eğilimine giren ihracatını yeniden yükseltmenin çaresi görülmektedir. Bir bakıma herkesin kaçınılmaz gördüğü ve yapılmasını istediği şeyleri Hükümet bir icraat programına dönüştürmüş olmaktadır.
Yeni Hükümet’in yeniliğini “söylem”de arayanlar, “Şark cephesinde yeni bir şey yok” kolaycılığına düşmüş olurlar. Yeniliği Hükümet’in söyleminden çok “vurgularında” aramak gerekir. Ben bu vurgulara eşlik ettiğim için iyimser bakıyorum.
Şu da var: Hükümet önümüzdeki dönem için üretimi ve sanayiyi kalkınmanın ekseni olarak gördüğünü açıklamıştır. Türkiye ekonomisinin son on yıllık seyrine bakılırsa sanayi üretimini esas alan Hükümet’in aynı zamanda belli bir eksen değişikliğini de benimsemiş olduğu söylenmelidir. Bunun söylemde kalmayacağının da kanıtları var. Geçen ay Antalya’da yapılan G20 Turkey 2015’in gündeme bizzat Türk Hükümeti tarafından sokulan ve kararlara ittifakla yansıtılan stratejik tercihlerdir. Bu tercihlerin başında geleni, büyüme ve istihdamın küresel bazda KOBİ’lerle sağlanacak olmasıdır. Hükümet, “Hızlı büyüyen yenilikçi KOBİ'ler desteklenecek” demekle dünyaya kabul ettirdiğini kendisinin de benimsediğini göstermiş olmaktadır. Büyüme ve istihdam sorunlarınının çözümüne nereden ve nasıl başlanacağının doğru belirlenmesi önemlidir, arkası ister istemez gelecektir.
Hükümetin girişimciliğe abanacağını da görüyoruz: “Ticaret hizmetlerinde markalaşma ve kurumsallaşma kapasitesinin geliştirilmesi yeni gelişen çevre ülke pazarlarına açılma. Girişimcileri yurtdışı pazarlara açacak elektronik ticaret hizmetleri mevzuatını tamamlama gibi noktaları gündemine almıştır. “Uygulama” ise bir fikri takip konusudur ve bizim sorunumuzdur.
Hükümete başarılar diliyoruz.