31.05.2015, 18:50
8928
Yeni başarı hikayesine ihtiyacımız var…
Türkiye, ekonomide, sanayide, uluslararası rekabette güçlü olabilmek için sürdürülebilir büyümeye dayalı ekonomi ve kalkınma modelini uygulamaya koymak zorunda. Bu bağlamda Hükümet geliştirdiği programları kamuoyuna açıklamıştı. Bunlar nelerdi denilirse; farklı tarihlerde Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı ve Kalkınma Bakanlığı tarafından yayınlanan Strateji Belgesi, Strateji Planı ve X. Kalkınma Planı’nda Türkiye’nin gelecek dönem imalat sanayi yapısı için “ ‘yüksek katmadeğerli ve ileri (yüksek) teknolojiye dayalı ürünlerin üretimine yoğunlaşmak ve bu ürünleri üreten sektörlerin payını artırmak’ genel ilkesinin belirlendiği görülmektedir.
2015-2017 Orta Vadeli Program’ın ‘B-Makro Ekonomik Politikalar, Ödemeler Dengesi’ başlığı altında; ithalata olan bağımlılığın azaltılması ve yüksek katmadeğerli ürünlerin ihracatının artırılması yoluyla dış ticaret açığının azaltılması, finansmanının mümkün olduğunca doğrudan yatırımlar ve uzun vadeli kaynaklarla karşılanması esastır.
Geleneksel pazarlara ihracat artırılırken, ihracatta hedef ve öncelikli ülkeler belirlenecek, pazar çeşitlendirmesi sağlanacaktır. İthalata bağımlılığı ve teknoloji yoğunluğu yüksek olan sanayi girdilerinin yurtiçinde üretilmesini sağlayacak yatırımlar desteklenecek, bu kapsamda; pazara giriş imkanlarını kolaylaştırmaya yönelik çalışmalar yapılacaktır” denilmekteydi.
Başbakan sayın Ahmet Davutoğlu, 2 Eylül 2014 günü TBMM’de 62’nci Hükümet’in programının sunuş konuşmasında; “Katmadeğerli Üretim Yapısına Geçilecek Yapısal Dönüşüm için 9 temel politika ve 25 öncelikli dönüşüm programına göre özel sektör öncülüğünde Ar-Ge’ye ağırlık verilecek, ihracata dayalı rekabetçi üretim yapısına geçilecek, ihracatta yüksek teknolojinin payını artıracak yatırımlar desteklenecek” sözleriyle Hükümet’in çalışma programıyla taahhütlerini açıklamıştı.
Açıklanan programlar; işdünyası, ekonomistler, sanayicilerce ilgiyle karşılanmakla birlikte programların uygulama süreçlerini içeren takvimin kısa sürede belirlenerek kamuoyuna açıklanması isteklerini çeşitli platformlarda dile getirdiler.
Dile getirmelerde, sanayi ve ticaret odalarının yöneticileri, üniversitelerimizin öğretim üyeleri, işdünyasının önderleri, ekonomi ve sanayi odaklı sivil toplum kuruluşları ve ekonomistler son bir yıldır “Yeni bir başarı hikayesine ihtiyacımız var” söyleminde buluştu.
Bu söylem, ulusal ve yöresel ekonomi ve sanayi odaklı zirvelerde ya da toplantıların sonuç bildirgesinde yerini alıyor.
Örneğin XI. KOBİ Zirvesi’nin Sonuç Bildirgesi’nde de “KOBİ’lerin yeni bir başarı hikayesine ihtiyacı var” tezi vurgulanıyor. Mayıs’ta toplanan TOBB Genel Kurulu’nda Başkan Rifat Hisarcıklıoğlu; “Sanayimizde de yapısal dönüşüm ihtiyacı var. Zira ürettiklerimiz çoğunlukla orta teknolojili ürünlerden oluşuyor. İleri teknoloji içeren ürünlerin payıysa bir türlü artmıyor. Türkiye’nin yeni bir büyüme modeline ihtiyacı var. Yeniden bir yapısal reform gündemi oluşturarak, yeni bir büyüme hikayesi yazmalıyız” diyor.
İstanbul Sanayi Odası Başkanı Erdal Bahçıvan, KobiEfor Dergisi’ne verdiği demeçte; “Türkiye’nin ekonomi alanında yeni bir hikaye yazması gerektiğini her fırsatta dile getiriyoruz. Bu yeni ekonomik hikaye ileri teknolojiyi, katmadeğeri yüksek ürünlere dayalı üretimi esas alıyor” diyor.
Ekonomistler; “Ekonomide ‘Orta Gelir Tuzağı’ndan kurtulabilmek için yeni bir başarı hikayesine ihtiyaç var” diyor.
Bu söylemlerin Haziran’da gerçekleştirilecek Genel Seçim’lere katılan siyasi partilerimizce de dikkate alınarak seçim beyannamelerine taahhüt olarak konulması çok önemlidir.
Siyasi partiler, seçim beyannamelerinde uygulanmakta olan ekonomi modeliyle yeterince büyüme sağlanamayacağı, işsizliğe çözüm getirilemeyeceği, uluslarası gelişmişlik endekslerinde sıralamadaki yerimizin kabul edilemez olduğu görüşünde ortak paydayı yakalamışlar.
Keza çok uzun zamandan beri ilk kez başta ana muhalefet partisi CHP olmak üzere seçime katılan tüm partiler beyannamelerinde ekonomiye ağırlık vermeleri, öngördükleri ekonomik kalkınma modellerini, bu alanda geliştirdikleri projelerini; meydanlarda, görsel ve yazılı medyada anlatmaları seçim sonrası yeni ekonomi modellerine zenginlik ve çeşitlilik katması açısından da olumlu bir gelişme olarak görülmelidir.
Bugüne kadar yapılan çalışmalar, bazı alanlarda elde edilen başarılı sonuçlar elbette takdir edilmeli.
Ancak ülkemizin her alanda uluslararası sürdürülebilir rekabette güçlü olabilmesi için eksikliklerimizi, yapılması gerekenleri de söylemekten ve dile getirmekten çekinmemeliyiz.
Ülkemiz insanları olarak birliğe, kardeşlik anlayışıyla dayanışma duygularımızın pekişmesine ve yaşamın her alanında yeni yeni başarı hikayelerine ihtiyacımız o kadar çok ki...
2015-2017 Orta Vadeli Program’ın ‘B-Makro Ekonomik Politikalar, Ödemeler Dengesi’ başlığı altında; ithalata olan bağımlılığın azaltılması ve yüksek katmadeğerli ürünlerin ihracatının artırılması yoluyla dış ticaret açığının azaltılması, finansmanının mümkün olduğunca doğrudan yatırımlar ve uzun vadeli kaynaklarla karşılanması esastır.
Geleneksel pazarlara ihracat artırılırken, ihracatta hedef ve öncelikli ülkeler belirlenecek, pazar çeşitlendirmesi sağlanacaktır. İthalata bağımlılığı ve teknoloji yoğunluğu yüksek olan sanayi girdilerinin yurtiçinde üretilmesini sağlayacak yatırımlar desteklenecek, bu kapsamda; pazara giriş imkanlarını kolaylaştırmaya yönelik çalışmalar yapılacaktır” denilmekteydi.
Başbakan sayın Ahmet Davutoğlu, 2 Eylül 2014 günü TBMM’de 62’nci Hükümet’in programının sunuş konuşmasında; “Katmadeğerli Üretim Yapısına Geçilecek Yapısal Dönüşüm için 9 temel politika ve 25 öncelikli dönüşüm programına göre özel sektör öncülüğünde Ar-Ge’ye ağırlık verilecek, ihracata dayalı rekabetçi üretim yapısına geçilecek, ihracatta yüksek teknolojinin payını artıracak yatırımlar desteklenecek” sözleriyle Hükümet’in çalışma programıyla taahhütlerini açıklamıştı.
Açıklanan programlar; işdünyası, ekonomistler, sanayicilerce ilgiyle karşılanmakla birlikte programların uygulama süreçlerini içeren takvimin kısa sürede belirlenerek kamuoyuna açıklanması isteklerini çeşitli platformlarda dile getirdiler.
Dile getirmelerde, sanayi ve ticaret odalarının yöneticileri, üniversitelerimizin öğretim üyeleri, işdünyasının önderleri, ekonomi ve sanayi odaklı sivil toplum kuruluşları ve ekonomistler son bir yıldır “Yeni bir başarı hikayesine ihtiyacımız var” söyleminde buluştu.
Bu söylem, ulusal ve yöresel ekonomi ve sanayi odaklı zirvelerde ya da toplantıların sonuç bildirgesinde yerini alıyor.
Örneğin XI. KOBİ Zirvesi’nin Sonuç Bildirgesi’nde de “KOBİ’lerin yeni bir başarı hikayesine ihtiyacı var” tezi vurgulanıyor. Mayıs’ta toplanan TOBB Genel Kurulu’nda Başkan Rifat Hisarcıklıoğlu; “Sanayimizde de yapısal dönüşüm ihtiyacı var. Zira ürettiklerimiz çoğunlukla orta teknolojili ürünlerden oluşuyor. İleri teknoloji içeren ürünlerin payıysa bir türlü artmıyor. Türkiye’nin yeni bir büyüme modeline ihtiyacı var. Yeniden bir yapısal reform gündemi oluşturarak, yeni bir büyüme hikayesi yazmalıyız” diyor.
İstanbul Sanayi Odası Başkanı Erdal Bahçıvan, KobiEfor Dergisi’ne verdiği demeçte; “Türkiye’nin ekonomi alanında yeni bir hikaye yazması gerektiğini her fırsatta dile getiriyoruz. Bu yeni ekonomik hikaye ileri teknolojiyi, katmadeğeri yüksek ürünlere dayalı üretimi esas alıyor” diyor.
Ekonomistler; “Ekonomide ‘Orta Gelir Tuzağı’ndan kurtulabilmek için yeni bir başarı hikayesine ihtiyaç var” diyor.
Bu söylemlerin Haziran’da gerçekleştirilecek Genel Seçim’lere katılan siyasi partilerimizce de dikkate alınarak seçim beyannamelerine taahhüt olarak konulması çok önemlidir.
Siyasi partiler, seçim beyannamelerinde uygulanmakta olan ekonomi modeliyle yeterince büyüme sağlanamayacağı, işsizliğe çözüm getirilemeyeceği, uluslarası gelişmişlik endekslerinde sıralamadaki yerimizin kabul edilemez olduğu görüşünde ortak paydayı yakalamışlar.
Keza çok uzun zamandan beri ilk kez başta ana muhalefet partisi CHP olmak üzere seçime katılan tüm partiler beyannamelerinde ekonomiye ağırlık vermeleri, öngördükleri ekonomik kalkınma modellerini, bu alanda geliştirdikleri projelerini; meydanlarda, görsel ve yazılı medyada anlatmaları seçim sonrası yeni ekonomi modellerine zenginlik ve çeşitlilik katması açısından da olumlu bir gelişme olarak görülmelidir.
Bugüne kadar yapılan çalışmalar, bazı alanlarda elde edilen başarılı sonuçlar elbette takdir edilmeli.
Ancak ülkemizin her alanda uluslararası sürdürülebilir rekabette güçlü olabilmesi için eksikliklerimizi, yapılması gerekenleri de söylemekten ve dile getirmekten çekinmemeliyiz.
Ülkemiz insanları olarak birliğe, kardeşlik anlayışıyla dayanışma duygularımızın pekişmesine ve yaşamın her alanında yeni yeni başarı hikayelerine ihtiyacımız o kadar çok ki...