Yapay zekâ alanındaki küresel mücadele, geleceği şekillendirecek…
Gelecekte hayatımızı en çok etkileyecek sistemler, üçüncü dalga yapay zekâ sistemleri sayesinde olacak. Bu sistemde yapay zekâ, yaşadığımız dünyanın nasıl çalıştığını ve içinde bulunduğu durumu anlayabilecek modeller geliştirecek, kendi kendine karar verme süreçlerini şekillendirerek mantıksal kuralları keşfedecek, kendini programlayarak soyut bir düşünce bile geliştirebilecektir. Yapay zekânın ulusal stratejisinin olması, yerli ve milli yapay zekâ endüstrisinin geliştirilmesiyle anlam ifade edecek.
‘Gelecekte yapay zekâ teknolojisi hayatımızın işleyişini tamamıyla değiştirecek mi yoksa şu an kullandığımız alanlarla mı sınırlı kalacak?’ sorusu hâlâ bir soru işareti. Ancak, bugün kullandığımız birçok teknolojinin de geçmişte birer hayal ürünü olduğunu unutmamak, ufkumuzu geniş tutabilmek açısından önemli.
Gelişmeler Kovid-19 salgını ile yapay zekânın öneminin iyice arttığını gösteriyor ve söz konusu teknolojinin salgından sonra stratejik bir konu olmaya başladığını, tüm ülkelerin küresel liderliği elde etmek için yarışa girdiğine işaret ediyor.
Kovid-19 salgını ile yeniden şekillenen dünyada veri paylaşımında yaşanan artışlar, yapay zekâda atılım yapılmasına ve bu teknolojinin sağlık yönetiminden güvenliğe kadar pek çok alanda günlük yaşamda daha da etkili olmasına yol açtı.
Yapay zekâya dayalı teknolojiler sayesinde küresel gayri safi milli hasılanın 2030’da bugünkü seviyesinden yüzde 16 artması öngörülürken; bu sürecin yaklaşık 13.4 trilyon dolarlık artı değer sağlaması bekleniyor.
Büyük atılım olanakları yaratan yapay zekâ ve büyük veri analitiği alanlarının daha karmaşık ve daha doğru modelleri oluşturmak için gerekli araçları sağladığını biliyoruz. Bu teknolojiler yardımıyla gelecekteki birçok olumsuzlukla savaşmak için umut verici stratejiler belirlenmesine olanak bulunabileceği konusunda ümitlerimiz pekişiyor.
Bu yüzyıla damga vuran unsurlardan biri olarak yapay zekâ teknolojilerini geliştiren ve doğru kullanımını başaran ülkelerin büyük atılım yapacağının öngörüldüğü malum.
Türkiye’nin de bu alanda ön saflarda yer alması, kalkınmasında stratejik öneme sahiptir. Ülkemizin yapay zekâ alanında küresel ölçekte rekabetçi konumda olabilmesi ve gereksinim duyulan sektörlerde özgün yapay zekâ çözümlerinin hızlı bir şekilde hayata geçirilebilmesi için küresel değerlere uygun standartlarda üretim yapabilmemiz ve bunun için eğitim ve Ar-Ge düzeyimizi yükseltmek başta olmak üzere bir dizi aşamayı hızla geçmemiz önem taşıyor.
Türkiye Bilişim Derneği (TBD) olarak bizler, ‘Yapay Zekâ’ konusunda neredeyse TBD’nin yaşı kadar uzun bir süreden beri çalışmaktayız. Bilişim Dergisi’nde yer alan bilimsel makaleler, Ulusal Kurultaylarımızda düzenlediğimiz paneller, çalıştaylarımızda seçtiğimiz tartışma konuları, Bilişim ve Hukuk Sempozyumlarımızda yer alan sunumlar arasında bu konu daima ön planda olmuştur. Son olarak yayımladığımız ‘Türkiye’de Yapay Zekâ Teknolojilerinin Gelişimi İçin Görüş ve Öneriler Kavramsal Raporu’ büyük ses getiren bir referans belge olarak ortaya çıkarılmıştır.
Yapay zekâ, nesnelerin interneti ve büyük veri gibi teknolojilerle bütünleşmiş bir şekilde yüksek isabet oranlı tahminlere kadar birçok insanüstü faaliyeti hızlıca bilebilir ve bunlara bağlı olarak geliştirdiği önlemleri yerine getirebilir. Ancak öncelikle etik süreçler, sonuçlar ve hukuki uyumluluk gelecekte ortaya çıkacak modeller açısından insanlık için çok çok önemlidir.
Gelecekte hayatımızı en çok etkileyecek sistemler, üçüncü dalga yapay zekâ sistemleri sayesinde olacak. Bu sistemde yapay zekâ, yaşadığımız dünyanın nasıl çalıştığını ve içinde bulunduğu durumu anlayabilecek modeller geliştirecek, kendi kendine karar verme süreçlerini şekillendirerek mantıksal kuralları keşfedecektir. Ayrıca, üçüncü dalga sistemler, farklı kaynaklardan veri toplayabilecek, bu verileri kendi sistemleri için kullanılabilir hale getirecek ve kendini programlayarak soyut bir düşünce bile geliştirebilecektir.
Teknolojik ayrıntılar ne olursa olsun, yapay zekânın ulusal stratejisinin olması, yerli ve milli yapay zekâ endüstrisinin geliştirilmesiyle anlam ifade edecek. Aynı zamanda nitelikli insan kaynağının karşılanması, beyin göçünün önlenmesi ve Ar-Ge kültürünün oluşturulması ile birlikte “Teknoloji üreten bir Türkiye” dileğimize en kısa sürede kavuşmak için üzerimize ne düşerse yapmaya daima hazırız.