Bedrettin Dalan Türkiye’ye döndü önceliği Ar-Ge ve inovasyona verdi
YEDİTEPE iddialı geliyor
ÜNİVERSİTE
01.12.2015, 08:50 30.11.2015, 17:55
9206
Zorunlu olarak Almanya’da 6.5 yıl yaşayan Bedrettin Dalan, Türkiye’ye döner dönmez kurucusu olduğu Yeditepe Üniversitesi’nin çalışmalarına yoğunlaştı.Dalan, “Multidisipliner eğitim anlayışıyla sektörünün en iddialı üniversitelerinden biriyiz.Vakıf üniversiteleri içinde eğitim kalitesi, Ar-Ge projeleri, inovasyon çalışmalarıyla açık ara lideriz. 122 tane uluslararası patent sahibiyiz.Bundan sonra da ticarileşen ürünlerimiz ve teknoparkımızla iddiamızı sürdüreceğiz” dedi.
Yeditepe Üniversitesi Mütevelli Heyet Başkanı Bedrettin Dalan, ‘mecburi’ 6.5 yıldan sonra 74 yaşında İstanbul’a döndü, işlerinin başına geçti. Kendi deyimiyle ‘hicret’ ettiği Almanya’da kaldığı süre içinde ise elini üniversiteden çekmedi. 16 bin olan öğrenci sayısı geldiğinde 22 bine yükselmişti. Bazı branşlarda üniversite önemli aşamalar kaydetmişti ama belli alanlarda ise kendisinin eksikliği hissediliyordu.
Bedrettin Dalan, teknopark ve Koşuyolu’ndaki ikinci hastane projesinde istenilen gelişmenin olmamasını ise kendisinin yurtdışında oluşuna bağlıyor. Fiili olarak işin başına döndüğünden bu yana ise harıl harıl bu iki konu üzerinde çalışıyor. Yeditepe Üniversitesi’ni bu kez projeleri ve yenilikleriyle dinlemek istedik ve Bedrettin Dalan ile görüştük.
Türkiye Almanya’dan daha motive
Son 10 yılda Türkiye’de popüler olan kavramlar var: Ar-Ge, inovasyon, teknopark, vs. Almanya’da öğrencilik yapan ve son olarak Almanya’da yaşayan Bedrettin Dalan, Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerin inovasyon konusunda Almanya gibi gelişmiş ülkelerden daha motive olduğunu savunuyor.
Dalan, kendi hayat hikayesinden yola çıkarak tezini şu ifadelerle aktarıyor: “Almanya’da yaşadığım kasabada bir viyadüğün inşaatı 5 yıl sürdü. Almanya’da inşaat sektörünün bu kadar geri gitmesine hayıflandım. Eski Almanya yok artık. Dinamizmi görmedim. Üniversiteler eskisi gibi aktif değil, hükümet eskisi gibi üniversiteleri finanse etmiyor ve hocaları başka ülkelere kaptırıyorlar. Türkiye’de ise önemli bir özellik var: heyecan.” Heyecanın olumlu yönde ülkeye katkı sağlaması ise öyle kolay değil. Bedrettin Dalan, Türkiye’deki üniversitelerdeki eğitim mantığının değişmesi gerektiğine inanıyor. Yani üniversiteler daha özgür ve yarışmacı olmalı, aksi halde kötü yönetimin üniversiteyi çökerteceğini düşünüyor.
Yeditepe 2 teknopark ile yarışa katılıyor
Ar-Ge ve inovasyon denilince ilk akla teknoparkların geldiğini aktaran Dalan, Yeditepe Üniversitesi’nin teknopark kurmada geç kaldığı özeleştirisini yapıyor. Ancak hızlı hareket ederek aradaki farkı kısa sürede kapatacaklarını dile getiren Dalan, İstanbul Teknopark’ta genetik alanda çalışmak için başlangıçta 5 bin metrekare, ardında da ilave olarak 20 bin metrekare daha alan talep edeceklerini açıklıyor.
Dalan, projeyi ve hedeflerini şöyle anlatıyor: “İstanbul’un çehresini değiştiren birçok projede Bedrettin Dalan imzası vardır. İstanbul Teknopark’ta bunlardan biridir. Zira 1986 yılında Sabiha Gökçen Havaalanı’nın 14 bin dönümlük alanını istimlak ettik ve 3 bin dönümünü teknopark olarak planladık. Ancak para olmadığı için istimlakı savunma sanayine yaptırdık. Havaalanı tamamen savunma sanayinindir. Bugün İstanbul Teknopark’ta sadece savunma sanayi alanında değil birçok alanda Ar-Ge ve inovasyon yapılmaktadır. Yeditepe Üniversitesi olarak bizde de 5 bin metrekare alanda genetik alanda çalışmalar yapacağız.”
Dalan, teknopark projesinde sadece İstanbul Teknopark ile sınırlı kalmayacaklarını ve bugün üniversiteye yakın bir alanda kendi teknoparklarını kuracaklarını duyuruyor. 20 bin metrekare alanda planlanan ikinci teknoparkın da kendileri için yeterli olmayacağının altını çizen Dalan, “Asıl amacımız 300 bin metrekare alanda teknopark yapmaktır. İlk aşamada mevcut teknoparklarda işleyişi oturtacağız ve sonra yeni projeleri hayata geçireceğiz. Çünkü Yeditepe Üniversitesi’nin sayısı 180’i bulan genetik ve bioteknoloji laboratuvarlarında 430 bilim insanı çalışıyor. Yeditepe’nin bioteknoloji laboratuvarları tüm üniversitelerin iki katı büyüklüğündedir. Bu alanda başarı hikayesi olduk. Türkiye’de ilk kez 122 tane patent alan üniversite olduk” bilgisini veriyor.
Projelerin başarısı ticarileşmesiyle yakından ilintilidir. Sadece ticarileşme değil projelerin başarısında da sanayici ve üniversiteye büyük görev düşüyor. Dalan, Türkiye’de bu alanda yaşanan sıkıntıyı şu ifadelerle aktarıyor: “Türkiye’de üniversite-sanayi buluşamıyor. Yıllarca Türk sanayicisi makineyi yurtdışından aldı ve inovasyon yapma gereği duymadı. İşin kolayına kaçıldı ve kopyacılık yapıldı. Türk sanayicisi kendi ‘know how’unu yaratmadı. Bu durum yavaş yavaş kırılmaya başlandı. Hükümet, artık Ar-Ge ve inovasyona destek ve teşvikler veriyor.
Üniversite sayısı arttı Yeditepe’nin değeri ortaya çıktı
Yeditepe Üniversitesi’nin 65 bölümle eğitim verdiğini aktaran Dalan, Türkiye’de sayısı 200’e ulaşan üniversiteleşme çalışmasını ise kendi adına olumlu bulsa da eleştirel yanları olduğunu düşünüyor: “2 veya 3 fakülte açarsanız o üniversite olmaz. Ama gerçek üniversiteler ile rekabet için üniversite sayısı önemlidir. Amerika Birleşik Devletleri’nde 5 bin tane üniversite var. Ama ilk 100 üniversiteden mezun olanlar kariyer sahibidir. Geri kalan mezunlar düşük seviyeli işlerde çalışır. Yeditepe Üniversitesi de bu rekabetten olumlu etkilenmiştir. Devlet üniversitelerinin dahi kontenjanlarını dolduramadığı dönemlerde Yeditepe’nin öğrenci sayısı artmıştır. Rekabetin olduğu yerde kalite olur."
Teknoloji Yeditepe’den kullanımı tüm insanlığa
Bedrettin Dalan’ın en önemli projesini Koşuyolu’nda yapımı süren Türkiye’nin ilk mikropsuz hastanesi oluşturuyor. 38 bin metrekare alanda hayata geçirilecek olan hastane yaklaşık 120 milyon TL’ye mal oluyor. Çeşitli branşlarda hizmet verecek olan hastanenin en önemli farkı sadece Türkiye’nin değil dünyanın da en mikropsuz hastanesi olması.
Bedrettin Dalan, ilk kurulan Yeditepe Hastanesi’ne değinerek şu noktalara dikkat çekiyor: “İlk kurulan Yeditepe Üniversitesi Hastanesi de dünyanın en mikropsuz hastanesidir. Kurulduğu yıllarda da en son teknoloji ile yatırımı gerçekleştirdik. Türkiye’de hasta boşalttıktan sonra yatakları ve karyolaları 100 derecede yıkanan ve dezenfekte edilen ilk hastaneyiz. Bu özel karyolaların tanesi 18 bin dolardır. Diğer hastanelerde kullanılanlar ise 3 bin dolar. Hasta çok fazla düşünülmez. İşlemeli ve oymalı hastane odaları inşa edilmiştir. Bazı hastanelerde halen daha yerlerde halı var.“
Hastane mikrobu sağlık alanında hayati bir konu. Zira bu mikroba yakalanan hastaların yaşaması neredeyse mucize olarak nitelendiriliyor.
Bedrettin Dalan, ilk hastanede hijyen ile bu soruna çözüm bulduklarını ancak ikinci hastane projesinde ise tamamen patenti kendilerine ait Ar-Ge ürününe güvendiklerini belirtiyor. Detayları Dalan, anlatıyor: “Yeditepe Üniversitesi tarafından geliştirilen ürün hastane mikrobunu yüzde 100 yok ediyor. Patenti alınan ve projemizin tüm detaylarında kullanılan ürün dünyada bir ilk. Terliksi hayvanlar dahil dünya üzerindeki tüm mikropları yok ediyor. Ayrıca mikroplar buna karşı dayanıklılık kazanmıyor. İstanbul’a dönüşümde ürünün detaylı bilgilerini aldım ve hastanede; mobilya, boya, plastik, armatür vs. gibi malzemelerde kullanılmasını sağladık. Ürün 1250 dereceye kadar stabil. Günün birinde tüm hastaneler bu ürünü kullanmak isteyecektir. Ayrıca dezenfekte gerektiren tüm ürünlerde kullanılacağı ürün dünyaya bir hediyemizdir.”
5 branşta SSK anlaşması olan hastanenin cihazlarını da 2016’da piyasaya çıkacak ürünlerle donattıklarını anlatan Dalan, ilk hastanenin teknolojisini de aynı ürünlerle yenilediklerini duyuruyor. Dalan, özellikle neroşirojide dünyanın 1 numaralı hastanesi olduklarını söylüyor. Yeditepe Üniversitesi’nin bünyesinde aynı zamanda göz ve diş hastanesi de bulunuyor. Alanında iddialı olan iki hastane de Amerikalı kuruluştan akredite.
Projeler ticarileşecek Türkiye kazanacak
Her geçen yıl artan ve şu anda 122 olan patentli ürünlerin ticarileşmesi için çalışmalara başladıklarını duyuran Dalan, aynı zamanda sektörün en önemli kuruluşlarıyla da işbirliği yaptıklarını duyuruyor. Vestel ile enerji tasarrufu sağlayan ve deterjansız çamaşır yıkama makinesini yaptıklarını aktaran Dalan, bioteknoloji, enerji ve malzeme teknolojisinde yoğun çalışacaklarını belirtiyor.
Patentli ürünlerin ticarileşmesinde üniversiteye de ‘akar’ oluşturduklarını anlatan Dalan, “Patentli ürünümüzü ticarileştiren kişi veya kurum cirodan üniversiteye yüzde 1.5 pay verecek. Yürütülen projeler üniversiteye katkı sağlayacaktır. Önümüzdeki dönem en önemli projelerimiz arasında Çaykur ile yürütülen ‘Organik Çay’ üretimi geliyor. Ayrıca ‘Organik Gübre’ alanında çalışıyoruz. Zira dünyada kimyasal gübrelerin kanserojen olduğu artık biliniyor. Kimyasal gübreleri AB yasaklamaya başladı. ‘Biyolojik Gübre’ konusunda dünyanın en efektif üretimini Yeditepe Üniversitesi yaptı. Gübre sayesinde üründe yüzde 32 ile 73 arasında randıman kazandık ve daha uygun fiyata bunu sağladık. Yine tarım alanında ‘Donason’ diye bir ürün geliştirdik. Sağlık alanında ise kök hücre tedavisiyle kelliği ortadan kaldıran ürün geliştirdik. Adını ‘Keleson’ koyduk. Yılbaşından sonra satışa başlarız. Yüzde 100 yerli üretim sağlayacak ve dünyada ilk olacağız. Ardından ise ‘Kılason’ gelecek.”
Yeditepe Üniversitesi Mütevelli Heyet Başkanı Bedrettin Dalan, ‘mecburi’ 6.5 yıldan sonra 74 yaşında İstanbul’a döndü, işlerinin başına geçti. Kendi deyimiyle ‘hicret’ ettiği Almanya’da kaldığı süre içinde ise elini üniversiteden çekmedi. 16 bin olan öğrenci sayısı geldiğinde 22 bine yükselmişti. Bazı branşlarda üniversite önemli aşamalar kaydetmişti ama belli alanlarda ise kendisinin eksikliği hissediliyordu.
Bedrettin Dalan, teknopark ve Koşuyolu’ndaki ikinci hastane projesinde istenilen gelişmenin olmamasını ise kendisinin yurtdışında oluşuna bağlıyor. Fiili olarak işin başına döndüğünden bu yana ise harıl harıl bu iki konu üzerinde çalışıyor. Yeditepe Üniversitesi’ni bu kez projeleri ve yenilikleriyle dinlemek istedik ve Bedrettin Dalan ile görüştük.
Türkiye Almanya’dan daha motive
Son 10 yılda Türkiye’de popüler olan kavramlar var: Ar-Ge, inovasyon, teknopark, vs. Almanya’da öğrencilik yapan ve son olarak Almanya’da yaşayan Bedrettin Dalan, Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerin inovasyon konusunda Almanya gibi gelişmiş ülkelerden daha motive olduğunu savunuyor.
Dalan, kendi hayat hikayesinden yola çıkarak tezini şu ifadelerle aktarıyor: “Almanya’da yaşadığım kasabada bir viyadüğün inşaatı 5 yıl sürdü. Almanya’da inşaat sektörünün bu kadar geri gitmesine hayıflandım. Eski Almanya yok artık. Dinamizmi görmedim. Üniversiteler eskisi gibi aktif değil, hükümet eskisi gibi üniversiteleri finanse etmiyor ve hocaları başka ülkelere kaptırıyorlar. Türkiye’de ise önemli bir özellik var: heyecan.” Heyecanın olumlu yönde ülkeye katkı sağlaması ise öyle kolay değil. Bedrettin Dalan, Türkiye’deki üniversitelerdeki eğitim mantığının değişmesi gerektiğine inanıyor. Yani üniversiteler daha özgür ve yarışmacı olmalı, aksi halde kötü yönetimin üniversiteyi çökerteceğini düşünüyor.
Yeditepe 2 teknopark ile yarışa katılıyor
Ar-Ge ve inovasyon denilince ilk akla teknoparkların geldiğini aktaran Dalan, Yeditepe Üniversitesi’nin teknopark kurmada geç kaldığı özeleştirisini yapıyor. Ancak hızlı hareket ederek aradaki farkı kısa sürede kapatacaklarını dile getiren Dalan, İstanbul Teknopark’ta genetik alanda çalışmak için başlangıçta 5 bin metrekare, ardında da ilave olarak 20 bin metrekare daha alan talep edeceklerini açıklıyor.
Dalan, projeyi ve hedeflerini şöyle anlatıyor: “İstanbul’un çehresini değiştiren birçok projede Bedrettin Dalan imzası vardır. İstanbul Teknopark’ta bunlardan biridir. Zira 1986 yılında Sabiha Gökçen Havaalanı’nın 14 bin dönümlük alanını istimlak ettik ve 3 bin dönümünü teknopark olarak planladık. Ancak para olmadığı için istimlakı savunma sanayine yaptırdık. Havaalanı tamamen savunma sanayinindir. Bugün İstanbul Teknopark’ta sadece savunma sanayi alanında değil birçok alanda Ar-Ge ve inovasyon yapılmaktadır. Yeditepe Üniversitesi olarak bizde de 5 bin metrekare alanda genetik alanda çalışmalar yapacağız.”
Dalan, teknopark projesinde sadece İstanbul Teknopark ile sınırlı kalmayacaklarını ve bugün üniversiteye yakın bir alanda kendi teknoparklarını kuracaklarını duyuruyor. 20 bin metrekare alanda planlanan ikinci teknoparkın da kendileri için yeterli olmayacağının altını çizen Dalan, “Asıl amacımız 300 bin metrekare alanda teknopark yapmaktır. İlk aşamada mevcut teknoparklarda işleyişi oturtacağız ve sonra yeni projeleri hayata geçireceğiz. Çünkü Yeditepe Üniversitesi’nin sayısı 180’i bulan genetik ve bioteknoloji laboratuvarlarında 430 bilim insanı çalışıyor. Yeditepe’nin bioteknoloji laboratuvarları tüm üniversitelerin iki katı büyüklüğündedir. Bu alanda başarı hikayesi olduk. Türkiye’de ilk kez 122 tane patent alan üniversite olduk” bilgisini veriyor.
Projelerin başarısı ticarileşmesiyle yakından ilintilidir. Sadece ticarileşme değil projelerin başarısında da sanayici ve üniversiteye büyük görev düşüyor. Dalan, Türkiye’de bu alanda yaşanan sıkıntıyı şu ifadelerle aktarıyor: “Türkiye’de üniversite-sanayi buluşamıyor. Yıllarca Türk sanayicisi makineyi yurtdışından aldı ve inovasyon yapma gereği duymadı. İşin kolayına kaçıldı ve kopyacılık yapıldı. Türk sanayicisi kendi ‘know how’unu yaratmadı. Bu durum yavaş yavaş kırılmaya başlandı. Hükümet, artık Ar-Ge ve inovasyona destek ve teşvikler veriyor.
Üniversite sayısı arttı Yeditepe’nin değeri ortaya çıktı
Yeditepe Üniversitesi’nin 65 bölümle eğitim verdiğini aktaran Dalan, Türkiye’de sayısı 200’e ulaşan üniversiteleşme çalışmasını ise kendi adına olumlu bulsa da eleştirel yanları olduğunu düşünüyor: “2 veya 3 fakülte açarsanız o üniversite olmaz. Ama gerçek üniversiteler ile rekabet için üniversite sayısı önemlidir. Amerika Birleşik Devletleri’nde 5 bin tane üniversite var. Ama ilk 100 üniversiteden mezun olanlar kariyer sahibidir. Geri kalan mezunlar düşük seviyeli işlerde çalışır. Yeditepe Üniversitesi de bu rekabetten olumlu etkilenmiştir. Devlet üniversitelerinin dahi kontenjanlarını dolduramadığı dönemlerde Yeditepe’nin öğrenci sayısı artmıştır. Rekabetin olduğu yerde kalite olur."
Teknoloji Yeditepe’den kullanımı tüm insanlığa
Bedrettin Dalan’ın en önemli projesini Koşuyolu’nda yapımı süren Türkiye’nin ilk mikropsuz hastanesi oluşturuyor. 38 bin metrekare alanda hayata geçirilecek olan hastane yaklaşık 120 milyon TL’ye mal oluyor. Çeşitli branşlarda hizmet verecek olan hastanenin en önemli farkı sadece Türkiye’nin değil dünyanın da en mikropsuz hastanesi olması.
Bedrettin Dalan, ilk kurulan Yeditepe Hastanesi’ne değinerek şu noktalara dikkat çekiyor: “İlk kurulan Yeditepe Üniversitesi Hastanesi de dünyanın en mikropsuz hastanesidir. Kurulduğu yıllarda da en son teknoloji ile yatırımı gerçekleştirdik. Türkiye’de hasta boşalttıktan sonra yatakları ve karyolaları 100 derecede yıkanan ve dezenfekte edilen ilk hastaneyiz. Bu özel karyolaların tanesi 18 bin dolardır. Diğer hastanelerde kullanılanlar ise 3 bin dolar. Hasta çok fazla düşünülmez. İşlemeli ve oymalı hastane odaları inşa edilmiştir. Bazı hastanelerde halen daha yerlerde halı var.“
Hastane mikrobu sağlık alanında hayati bir konu. Zira bu mikroba yakalanan hastaların yaşaması neredeyse mucize olarak nitelendiriliyor.
Bedrettin Dalan, ilk hastanede hijyen ile bu soruna çözüm bulduklarını ancak ikinci hastane projesinde ise tamamen patenti kendilerine ait Ar-Ge ürününe güvendiklerini belirtiyor. Detayları Dalan, anlatıyor: “Yeditepe Üniversitesi tarafından geliştirilen ürün hastane mikrobunu yüzde 100 yok ediyor. Patenti alınan ve projemizin tüm detaylarında kullanılan ürün dünyada bir ilk. Terliksi hayvanlar dahil dünya üzerindeki tüm mikropları yok ediyor. Ayrıca mikroplar buna karşı dayanıklılık kazanmıyor. İstanbul’a dönüşümde ürünün detaylı bilgilerini aldım ve hastanede; mobilya, boya, plastik, armatür vs. gibi malzemelerde kullanılmasını sağladık. Ürün 1250 dereceye kadar stabil. Günün birinde tüm hastaneler bu ürünü kullanmak isteyecektir. Ayrıca dezenfekte gerektiren tüm ürünlerde kullanılacağı ürün dünyaya bir hediyemizdir.”
5 branşta SSK anlaşması olan hastanenin cihazlarını da 2016’da piyasaya çıkacak ürünlerle donattıklarını anlatan Dalan, ilk hastanenin teknolojisini de aynı ürünlerle yenilediklerini duyuruyor. Dalan, özellikle neroşirojide dünyanın 1 numaralı hastanesi olduklarını söylüyor. Yeditepe Üniversitesi’nin bünyesinde aynı zamanda göz ve diş hastanesi de bulunuyor. Alanında iddialı olan iki hastane de Amerikalı kuruluştan akredite.
Projeler ticarileşecek Türkiye kazanacak
Her geçen yıl artan ve şu anda 122 olan patentli ürünlerin ticarileşmesi için çalışmalara başladıklarını duyuran Dalan, aynı zamanda sektörün en önemli kuruluşlarıyla da işbirliği yaptıklarını duyuruyor. Vestel ile enerji tasarrufu sağlayan ve deterjansız çamaşır yıkama makinesini yaptıklarını aktaran Dalan, bioteknoloji, enerji ve malzeme teknolojisinde yoğun çalışacaklarını belirtiyor.
Patentli ürünlerin ticarileşmesinde üniversiteye de ‘akar’ oluşturduklarını anlatan Dalan, “Patentli ürünümüzü ticarileştiren kişi veya kurum cirodan üniversiteye yüzde 1.5 pay verecek. Yürütülen projeler üniversiteye katkı sağlayacaktır. Önümüzdeki dönem en önemli projelerimiz arasında Çaykur ile yürütülen ‘Organik Çay’ üretimi geliyor. Ayrıca ‘Organik Gübre’ alanında çalışıyoruz. Zira dünyada kimyasal gübrelerin kanserojen olduğu artık biliniyor. Kimyasal gübreleri AB yasaklamaya başladı. ‘Biyolojik Gübre’ konusunda dünyanın en efektif üretimini Yeditepe Üniversitesi yaptı. Gübre sayesinde üründe yüzde 32 ile 73 arasında randıman kazandık ve daha uygun fiyata bunu sağladık. Yine tarım alanında ‘Donason’ diye bir ürün geliştirdik. Sağlık alanında ise kök hücre tedavisiyle kelliği ortadan kaldıran ürün geliştirdik. Adını ‘Keleson’ koyduk. Yılbaşından sonra satışa başlarız. Yüzde 100 yerli üretim sağlayacak ve dünyada ilk olacağız. Ardından ise ‘Kılason’ gelecek.”