İSO 13. Sanayi Kongresi
İstanbul Sanayi Odası’nın (İSO) düzenlediği “Vasatlıktan Çıkış İçin İnsan ve Kültür-Geleceği Birlikte Kuralım” temalı 13. Sanayi Kongresi, Anadolu’daki 13 sanayi ve ticaret odasının katkısıyla İstanbul’da gerçekleştirildi. Kongre’de Türkiye sanayisinin vasatlıktan çıkış yolları interaktif bir ortamda ele alındı.
İstanbul Sanayi Odası’nın (İSO) düzenlediği “Vasatlıktan Çıkış İçin İnsan ve Kültür-Geleceği Birlikte Kuralım” temalı 13. Sanayi Kongresi, Haliç Kongre Merkezi’nde gerçekleştirildi. Anadolu’daki 13 sanayi ve ticaret odasının katkısıyla düzenlenen kongrede, Türkiye sanayisinin vasatlıktan çıkış yolları interaktif bir ortamda tartışıldı. Kongreye; İSO Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan, Finlandiya Büyükelçisi Nina Vaskunlahti, TOSYÖV Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Osman Deveci, İstanbul Sanayi Odası Meclis Başkanı Zeynep Bodur Okyay, Finlandiya Sanayi ve Ticaret Odası Başkanı Risto E.J. Pentilla, Ankara Sanayi Odası Başkanı Nurettin Özdebir, Kocaeli Sanayi Odası Başkanı Ayhan Zeytinoğlu, Gaziantep Sanayi Odası Başkanı Adil Sani Konukoğlu, Mersin Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Şerafettin Aşut, İstanbul Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Adnan Dalgakıran, İstanbul Sanayi Odası Yönetim Kurulu Üyesi ve İstoç Yönetim Kurulu Başkanı Nahit Kemalbay, İstanbul Demir ve Demir Dışı Metaller İhracatçıları Birliği Başkanı Rıdvan Mertöz, OSTİM OSB Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Aydın, OSTİM Vakfı Müdürü Gülnaz Karaosmanoğlu, İMES Sanayi Sitesi Yönetim Kurulu Başkanı Kemal Akar, Kastamonu Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Selçuk Arslan, TOBB Sanayi Odaları Konsey Üyesi ve Aydın Sanayi Odası Başkanı Mehmet Yunus Şahin, Yıldız Teknik Üniversitesi Rektörü Prof.Dr. İsmail Yüksek, sanayi ve ticaret odalarının temsilcilerinin yanısıra iş insanlarından gençlere, girişimcilerden bilim insanlarına 2 bine yakın kişi katıldı.
Birlikte yaratmak
Kongrenin açılış konuşmasını yapan İSO Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan, Türkiye’nin insanı ve kültürü odağına alan, bütünsel kalkınmaya dayalı, temelden ve kapsamlı bir dönüşümü hedeflemesi gerektiğini söyledi. Bu dönüşümde işbirliğine dayalı ‘birlikte yaratmak’ (co-creation) kavramının etkili olacağına dikkat çeken Bahçıvan, “Günümüzde ekonomik ve teknolojik gelişmelere uyum sağlayabilen, üretimi değer olarak gören, katılımcı ve paylaşımcı bir birey anlayışı yükselen değer haline geldi. Dünyadaki son örneklerin de gösterdiği gibi herhangi bir önemli sorunu çözmenin yolu, bize benzeyenlerden ziyade benzemeyenlerle sağlanacak diyalog, müzakere ve işbirliğinden geçmektedir. Birlikte yaratma gücünü kazananlar, 21. yüzyılı şekillendirmeye katkı yapacaktır” diye konuştu.
Erdal Bahçıvan, 13. Sanayi Kongresi’ni çağın ruhunu yansıtan yeni nesil bir kongre olarak tasarladıklarını, kongrede amaçlarının mutlak bir doğruyu bulmak olmadığını belirtti: “Artık tek bir doğru değil, doğrular vardır ve bu doğruların her biri de sürekli gelişmeye ve iyileştirilmeye açıktır. Çağ dönüşümünün getirdiği kritik bir süreçteyiz. Bir kenarda durup gelişmeleri seyretme lüksüne hiçbirimizin hakkı yok. Atalet ve vasatlığa sığınmanın bedelini bugüne kadar çok ağır ödedik. Yaşadığımız kısır döngüyü kıracak adımları, gelecek kuşakları da düşünerek artık bir an önce atmalıyız.”
Giderek değişen dünyada yeni bir uygarlığın yaratıldığına, bu oluşum sürecinde bilgi, inovasyon ve teknolojinin başrol oynadığına dikkat çeken Bahçıvan, İngiliz devlet adamı Winston Churchill’in “Geleceğin imparatorlukları zihin imparatorlukları olacaktır” sözünü hatırlattı: “Sanayi toplumunda bir şirketin değeri fabrika binaları, makina parkı ile ölçülürken; bugün ise Ar-Ge kapasitesi, patent sayısı, bilgi ve enformasyonu etkili kullanabilme, sosyal sermaye, insanların niteliği ve mutluluğu gibi özelliklerle değerlendiriliyor. Bu süreçte Türkiye’nin çok daha geniş ufuklu bir anlayışa yönelmesi gerekiyor. Değişime direnerek hiçbir yere varılamaz. Yüksek katmadeğerli, ileri teknolojiye dayalı, verimli, güvenli, çevreye duyarlı ve dışa bağımlılığı azaltan ürünler yelpazesiyle dünya pazarlarında rekabet edebilen bir Türkiye hepimizin hayali. Bunun için, üretimde yapısal bir dönüşüm ve sıçramayı gerçekleştirmemiz gerekmektedir. Bu bir temenni değil, bir zorunluluktur.”
Nasıl insan? Özgür, yenilikçi ve üretken
İSO Meclis Başkanı Zeynep Bodur Okyay, Türkiye’nin 2013 yılından bu yana yüksek teknoloji ticaretinde 55 milyar dolar açık verdiğini kaydetti: “Vasatlığı bundan daha iyi açıklayacak bir rakam aramak gereksiz.” Steve Jobs’un Türkiye’de bu sistem içinde doğup, yaşasaydı aynı başarıyı yakalayamayacağını söyleyen Okyay, “Çünkü Jobs’a başarı hikayesini yazdıran sistemi, Türkiye’de mevcut kılamadık, kılamıyoruz. Sistemimiz sorunlu. Vasatlıktan çıkmamız için bu coğrafyadan çok daha fazla sıradışı başarı hikayesi çıkaracak bir üretim ekosistemi kurmamız şart” dedi. Okyay, Türkiye’nin içinde bulunduğu asırla yüzleşirken sorması gereken soruyu “Niye yapmadık?” değil, “Nasıl yaparız?” olması gerektiğini vurguladı: “Çünkü insan suya düştüğü için değil, çıkamadığı için boğulur. Vasatlık, sudan çıkma yollarını aramamaktır. Türkiye’nin ihtiyacımız olan kaynağı sağlamaya devam etmek için iyi bir eğitim sistemine, yüksek teknolojik donanıma, cesarete, kararlılığa, yapılan ve yapılması gereken reformlarla çekim merkezi olmaya ihtiyacı var.” Türkiye’nin yetenek ticaretinde cari fazla veren bir ülke haline gelebileceğini öngören Okyay, kongrede Türkiye’nin nasıl bir fırsatlar ülkesi olabileceğine dair cevaplar için kamuoyuna dört önemli soru sorulduğunu açıkladı ve kendi cevaplarını paylaştı:”Nasıl insan? Özgür, yenilikçi ve üretken. Nasıl üretim? Yenilikçi, katmadeğeri yüksek ve rekabetçi. Nasıl işbirliği? Demokratik, kazan-kazan anlayışına dayalı ve etik. Nasıl sürdürülebilirlik? Kapsayıcı, kurallı ve inovatif.”
Finlandiya’nın başarısında kadın faktörü
Kongre’de “Bütünsel Kalkınma” kavramında dünyanın en iyi örneklerinden biri sayılan Finlandiya eğitim modeli tartışıldı. “Finlandiya Nasıl Başardı?” başlıklı oturumun Onur Konuğu, Finlandiya Büyükelçisi Nina Vaskunlahti, 5.5 milyonluk bir ülke olduklarını belirterek, her bireyin önemini ve başarması gerektiğini vurguladı: “O yüzden kimseyi geride bırakamazsınız.”
Oturumda konuşan Finlandiya Sanayi ve Ticaret Odası Başkanı Risto E.J. Penttila, ülkenin başarı formülünü beş maddede özetledi:“İlk madde kadınlar. Kadınların işgücüne dahil edilmesi önemli. Dünyanın en fazla kadın yöneticisi olan ülke biziz. İkinci unsur olan sanayinin başarıda yüzde 20’lik bir rolü var. Mühendis ülkesiyiz. Başbakanımız da bir mühendis. Ülkeyi, şirketini yönetir gibi yönetiyor. Üçüncü unsur; herkes için eğitim. Öğretmenlerimiz öğrencilerden daha akıllıdır. Dördüncüsü hiyerarşi çok düşüktür. Herkese bir-iki telefon görüşmesi ile ulaşabiliyorsunuz. Ve son olarak güven kültürü çok önemlidir. Ülkemizde yolsuzluk çok fazla yoktur, oldukça şeffafız. Ülke olarak Türkiye ile benzer krizler yaşadık. Ancak birbirimize güvenmemiz çok önemli.”
Finlandiya’nın sırrı okulda kaliteli eğitim: Helskinki Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Hannele Niemi ise Finlandiya’nın 2000 yılı sonrasında matematik, bilim okur-yazarlığı sınav sonuçlarında lider olduğunun görüldüğünü söyledi:“Hem Avrupa lideri hem de dünyanın en iyilerinden birisiyiz. Eğitimde dünyanın en başarılı ülkelerinden biri Singapur. Ancak Uzak Doğu’da öğrenciler çok yoruluyor. Okul sonrasında özel derslerle ve ev ödevleri ile eğitim süreleri çok uzuyor. Onlar da bize nasıl bu kadar iyi sonuçlar elde ettiğimizi soruyorlar. Yanıt şu; okul zamanımızı çok iyi kullanıyoruz. Okuldaki kalite, eğitimin en önemli kısmını teşkil ediyor. Ev ödevleri de çok azalıyor. Bizden aldığı örnekle Singapur da artık geceleri de süren bir eğitimden daha verimli bir eğitime dönmeye başladı.” Niemi, eğitim sisteminin başarısında öğretmenlerin önemine de değindi: “Çok kalifiye ve üst düzey hizmet veren öğretmenlerle çalışıyoruz. Öğretmenlerimizi farklı kılan nedenler; hepsi beş yıllık akademik eğitime sahip. Hem içerik, hem de pedagojik eğitim alıyorlar. Hepsinin bağlı olduğu bir öğretmen sendikası var, çok yüksek maaşları yok, genelde ortalama seviyede fakat onları mesleklerine çok adanmış kişilerden seçiyoruz.”
Serbest Kürsü Çalıştayları: “Şimdi Sıra Sende”
İSO 13. Sanayi Kongresi’nde eş zamanlı olarak yapılan dört serbest kürsü çalıştayında, “Nasıl Üretim?”, “Nasıl İnsan”, “Nasıl İşbirliği” ve “Nasıl Sürdürülebilirlik?”sorularına yanıt arandı. Aydın, Gaziantep, Kocaeli, Adana, Denizli, Ege Bölgesi, Konya, Ankara, Eskişehir Sanayi Odaları ile Sakarya, Mersin, Sivas ve Kastamonu Sanayi ve Ticaret Odaları’nın işbirliğiyle düzenlenen çalıştaylara, öğrencilerden sanayicilere, akademisyenlerden girişimcilere geniş yelpazede katılımcılar büyük ilgi gösterdi.
İşbirliği gönüllü olmalı
“Nasıl İşbirliği?” çalıştayında da işbirliğine gönüllü olarak gidilmesi gerektiğine dikkat çeken katılımcılar, sözleşme ile yapılan işbirliklerinin güven kaybına sebep olduğunu söyledi. Katılımcılar, işbirliğinin etik değerler içinde ele alınması gerektiğini ve toplumun değer yargılarının yeniden gözden geçirilmesini istedi. Çalıştayda işbirlikleri için yapılan sözleşmelerin kişileri samimiyetten uzaklaştırdığını, bu nedenle kooperatif sisteminin tekrar gündeme getirilmesi gerektiğini vurguladı.
Nesnelerin interneti dönemi başladı
“Nasıl Üretim?” çalıştayında milyarlarca dolarlık cirolara ulaşan markaların Ar-Ge ve tasarıma verdiği önemin altı çizilirken, Türkiye’de tasarımın ikinci planda kaldığı, tasarıma önem verilse bile bu tasarımları üretebilecek teknolojinin eksikliğinin gelişimde engel teşkil ettiği vurgulandı. Çalıştayda ayrıca geleceğin ana akımının kişiye özel benzersiz tasarımlar ve üretimde olduğu, artık “nesnelerin interneti” döneminin başladığı, içinden elektrik geçen her ürünün internete ve birbirlerine bağlı olacağı dile getirildi. Türkiye’nin ise bu süreci iyi değerlendirmemesi halinde treni kaçıracağına dikkat çekildi.
Tek bir kalıba konulmayan özgürleştirilmiş insan
“Nasıl İnsan?” çalıştayında insanların tek bir kalıba konulmadan özgürleştirilmesi gerektiğine dikkat çekildi. Özellikle eğitim sisteminde eşit imkanlar ve fırsatlar sunulması ile insanların yeteneklerini geliştirebileceği, rekabet ortamının değil motive edici bir ortamın sağlanması gerektiği ve bu sayede sanayinin ihtiyacı olan kaliteli işgücünün karşılanacağı vurgulandı.
Özgürlük, demokrasi,farklılığa saygı ve hesap verebilirlik
“Nasıl Sürdürülebilirlik?” çalıştayında sürdürülebilirlik kavramı ile bunun neden olmadığı ve nasıl yapılacağı tartışılırken dokuz temel eğilim ortaya çıktı. Sürdürülebilirlik hedefinin, eğitim, ahlak, adalet, şeffaflık, mutluluk, özgürlük, demokrasi, farklılığa saygı ve hesap verebilirlik süreçleriyle başarılacağı ortaya konuldu.
İş dünyasının duayenleri başarısızlıklarını anlattı
İSO 13. Sanayi Kongresi’nde “Bazen Olmaz! Başarısızlık da Hayatın Bir Parçası” oturumunda, iş dünyasının duayenleri Ahmet Nazif Zorlu, Ahmet Çalık, Agah Uğur ve Teknik Direktör Mustafa Denizli deneyimlerini paylaştı. Tekstil, enerji gibi pek çok alanda faaliyet gösterdiği şirketleriyle 17 ülkede 27 bin istihdam sağlayan Çalık Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Çalık, doğru kararlar vermekle başarılı olunacağını ancak doğru kararları almanın yolunun da yapılan yanlışlar ve yanlış kararlardan geçtiğini söyledi. Çalık, kendi hayatındaki bazı yanlış kararlar ve başarısızlıkları en büyük birikimleri olarak nitelendirdi: “Yanlış kararlarla gelen başarısızlıklar da iş dünyasına yön veriyor.” Risklerin ölçülmesi, hedeflerin belli olması gerektiğini aktaran Çalık, “Haddimizi de bilmemiz lazım. Buna da risk yönetimi diyoruz ki bu da tecrübemiz oluyor” dedi.
Kovulduğum Altay yöneticileri, milli takıma seçilince “Sana kim yanlış yaptı” dedi
Teknik Direktör Mustafa Denizli ise 15 yaşında 1965’te futbol hayatına başladığında, Çeşme’den otobüsle İzmir’e giderken ‘Benim değerimi bilmiyorlar. İki ay sonra A takımında oynayacağım. Yılsonunda gol kralı olarak Çeşme’ye döneceğim’ diye hayal kurduğunu, Mayıs 1966’da ise Altay takımı yetkililerinin kendisine “Senden hiçbir şey olmaz” diyerek teşekkür ettiklerini anlattı. O dönem eve dönmek yerine, daha fazla çalıştığını kaydeden Denizli, “Fıtratımda vazgeçmeme var. Başarısızlık, başarıdan bence daha büyük bir ders oluyor” dedi. Sonrasında İzmir’de genç kadro seçmelerine girip, kadroya seçildiğini dile getiren Deniz, “Altay’dan kovulduğumdan üç ay sonra genç Türk Milli Takımı’na seçildim. Futbol Federasyonu’ndan Altay kulübüne telefon açtılar. Altaycılar da Çeşme’ye geldi, ‘Oğlum sana kim yanlış yaptı?’ diye. Dersler başarıdan değil başarısızlıktan çıkar. Onu yaşamadan, değerini bilmen çok zor” diye konuştu.
Zorlu: “Senetler protestolu çıktı, babam işi bırakıyorum” dedi
Tekstil beyaz eşya, gayrimenkul, enerji gibi pek çok alanda faaliyet gösteren Zorlu Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Nazif Zorlu, başarısızlık deneyimlerini şöyle paylaştı: “Sağlık Bakanlığı’nın bir yazılımı vardı. Bu işe girdik ama üç-dört yılda büyük zarar yazdık. Bana bu işi öneren arkadaşlar üzüldü. Oysa zararın neresinden dönersen kardır. Üzerine çarpı çektik. Daha büyük yerlere girdik. Olmuyorsa bitirmeyi bilmek lazım. Arkaya dönüp bakmadan, ileriye bakmak lazım. Yine 1960’lı yıllarda bir müşterimize mal satmıştık. Karşılığında senet aldık. Sonra ikinci bir 20 bin TL daha mal sattık. Onun da karşılığında senet aldık. Böylece 40 bin TL riskimiz oldu. Sonra babam bir gün iki tane protestolu senet var dedi. Gittim adama, bana ‘İki hafta sonra gel’ dedi. Sonra baktık ki diğer senetler de patır patır dökülüyor. Senetlerin hepsi protestolu çıktı. Babam ‘Biz bu işi bırakacağız’ dedi. Ben ise ‘Trabzon’a dönmem’ dedim. Babam ‘Borçlarımız var’ dedi. Babamdan 10 bin kusürlük malı aldım. ‘Babacım, başarısız olursam bunu da oğlum yedi dersin. Bana güven’ dedim. O hırsla devam ettim. Hala da devam ediyorum” dedi.
Uğur: “Averaj adamlarla çalışırsan, başarın da averaj olur”
Borusan Holding CEO’su Agah Uğur da başarmak için tutkuyla çalışmak gerektiğini ancak olmuyorsa da bırakmak gerektiğini vurguladı. Bir işte başarılı olmak için o işte ortalama 10 bin saat çalışmak gerektiğinin altını çizen Uğur, “Yani 10 bin saat kuralı ile o işi o kadar çok yapıyorsun ki tecrübe sahibi oluyorsun. Beatles beş parasızken, daha kariyerinin ilk günlerinde bir barda günde 16 saat durmadan çaldılar. Bu durum beş-altı ay böyle sürdü ve sonunda Beatles doğdu” dedi. Uğur, başarısızlık konusunda yaşadığı pişmanlığı ailesinden bir örnekle açıkladı: “Benim iki kızım var. 3-4 yaşlarında iken boy sorunları olacağını hissettim. Dünyanın en iyi doktorlarını İngiltere’de bulduk. 14 yaşına gelene kadar doktora gittik. Sonra da gördük ki yanlış ata oynamışız. Arkadaşlar bize ABD’ye gidin demişti. Hormon eksikliği varsa hormon tedavisi oluyorsun. İngiltere’de doktor yok demişti ama varmış. Şimdi benim kızlarım ufak tefek, minyon kaldılar. Doğru adama oynamayarak pişman oldum. Bununla birlikte ikisi de ABD’de okuyorlar ve benden çok daha mutlular. Kendi hayatıma ilişkin pişmanlıklarım da var. Genç yaşlarımda daha talepkar olmayı isterdim. İyi bir aile çocuğu olarak büyütüldüm. Sonradan neyin doğru olduğunu görünce ve inanınca, onu yapmaya başladım. Bu davranışı daha erken yaşta yapmayı isterdim. Hayata dair keşkelerimden biri de budur. Yine profesyonel kariyerimde averaj adamlara daha çok tahammül ettiğimi gördüm. Keşke daha az etseydim. Sizi daha çok zorlayan insanlarla çalışmanız gerekiyor. Kurumlar bu konuda özel bir çaba sarf etmezse averajların yönettiği kişiler oluyor ve başarılar da averaj oluyor.”
Ali Nesin ve öğrencileri matematik şovu yaptı
13. Sanayi Kongresi’nin son oturumu Bilgi Üniversitesi Matematik Bölümü Öğretim Üyesi ve Nesin Matematik Köyü Kurucusu Prof.Dr. Ali Nesin tarafından gerçekleştirilen “Hayat Oyundur, Oyun Matematiktir” oldu. Oturum öncesinde yaklaşık 30 ortaokul öğrencisi İzmir Şirince’deki Matematik Köyü’nde iki gün süren matematik eğitimi almış ve Kongre için hazırlanmışlardı. Sahneye öğrencileri ile çıkan Prof.Dr. Ali Nesin, birlikte matematiksel formülleri içeren oyunlar oynadı. Oyunlar ilerledikçe çocuklar matematiksel çözümler buldu. Nesin, bu yolla oyun oynayarak da çocuklara eğitim vermenin mümkün olduğunu söyleyerek, “Sadece sonuç odaklı bir eğitim sistemine sahibiz. Çocukları düşünmeye yönelten eğitimden uzak durumdayız” dedi. Nesin’in matematik formüllerine dayanan oyunlarına seyirciler de çocuklarla birlikte iştirak etti.