29.02.2016, 08:30
5396
Sormak mı Sorgulamak mı?
Zaman zaman insanların, “Kendimi sorguladım, hayatı sorguladım, ilişkilerimi sorguladım, gidişatımızı sorguladım, nasıl bir baba / anne / evlat olduğumu sorguladım” vs. gibi söylemlerini duyarsınız ve hatta sizler de bu sözcükleri sık kullanıyor olabilirsiniz. Bu normal ve bir o kadar da gerekli olan bir davranıştır. Bunda bir sakınca yok. Yine de insanlar bu sözcükleri genelde sorun olduğunda, kendilerini kötü, kırgın, kızgın ve değersiz hissettiklerinde sık kullanırlar. Daha doğrusu iş buralara gelmişse pişmanlıklar veya hayal kırıklıkları oluşmaya başlamıştır.
İnsan kendini, hayatı, ilişkilerini, gidişatı, vs. sorgulamak istese de bunu yapmaya cesaret edemez çok zaman. Zira arkasından büyük bir ihtimalle olumsuz duygu girdapları oluşmaya başlayacaktır. Herkes bu riski göze alamaz, almak istese bile belki de farklı ve yanlış yollara savrulacaktır insan kendini savunma içgüdüsü ve egoyu koruma nedeniyle. Çünkü “sorgulanmak” zihin bilim açısından olumsuzluğu, çaresizliği, güçsüzlüğü simgeler. Otorite sorgular sadece. Sorgulayan ise gücü eline geçirir. İnsanın kendisi dışında başka bir şeyi sorgulaması belki ona güç katar ama kendine dönük sorgulamalar, insan ancak bilge, bilgili, ve güçlüyse yapabilir…
Sorgulama yapmanın başka veya daha kolay ve bir o kadar da yaratıcı bir yolu var; o da merakla “soru sormaktır.”
Soru sormak, merak duygusunu tatmine götürür insanı ve acıdan çok haz ve öğrenme getirir. Soru sorma; yani merakla öğrenme, bilme isteği sonunda insanlar genelde tatmin olurlar ve korkmazlar. Zira tehdit yoktur gerçekler olsa da. İnsanın bu gerçekleri kabul etmesi sorgulanmaya veya sorgulamaya göre daha kolaydır.
Hayatı, geleceği, ilişkileri, neleri başarabileceğinizi, neleri yapmanız ve yapmamanız gerektiğini, maçın sonucunu, takımınızın durumunu, işinizi, aşkınızı, aşınızı merak edip sorular sorup kendinizi başka boyutlara geçişler yaparak yeni öğrenmelere ve gerçeklere yelken açabilirsiniz, açmalısınız da.
Soru sormak; daha doğrusu doğru, isabetli, işin özünü kavrayamaya ve anlamaya dönük soru sorabilmek o kadar kolay değildir ama öğrenilebilir. Doğru, anlamlı, merak ve öğrenme duygusuyla sorulan sorular, insanı bilgeliğe ve önderliğe götürür ve onu hem kendi hem de başkalarının gözünde yüceltir. İnsan doğru ve anlamlı sorular sorabildiğinde gelişim, değişim ve dönüşüm yolculuğunda ne kadar değerli ve önemli olduğunu kavramaya başlar.
İnsanlığı, uygarlığı geliştiren, değiştiren ve dönüştüren kişiler genelde en “iyi, farklı, cesur sorular” soran ve sonrasında yeni şeyler icat eden, keşfeden öncülerdir… Onlar yapabiliyorsa bizler de yapabiliriz aslında. Ustalık kimsenin tekelinde değildir…
İnsan kendini, hayatı, ilişkilerini, gidişatı, vs. sorgulamak istese de bunu yapmaya cesaret edemez çok zaman. Zira arkasından büyük bir ihtimalle olumsuz duygu girdapları oluşmaya başlayacaktır. Herkes bu riski göze alamaz, almak istese bile belki de farklı ve yanlış yollara savrulacaktır insan kendini savunma içgüdüsü ve egoyu koruma nedeniyle. Çünkü “sorgulanmak” zihin bilim açısından olumsuzluğu, çaresizliği, güçsüzlüğü simgeler. Otorite sorgular sadece. Sorgulayan ise gücü eline geçirir. İnsanın kendisi dışında başka bir şeyi sorgulaması belki ona güç katar ama kendine dönük sorgulamalar, insan ancak bilge, bilgili, ve güçlüyse yapabilir…
Sorgulama yapmanın başka veya daha kolay ve bir o kadar da yaratıcı bir yolu var; o da merakla “soru sormaktır.”
Soru sormak, merak duygusunu tatmine götürür insanı ve acıdan çok haz ve öğrenme getirir. Soru sorma; yani merakla öğrenme, bilme isteği sonunda insanlar genelde tatmin olurlar ve korkmazlar. Zira tehdit yoktur gerçekler olsa da. İnsanın bu gerçekleri kabul etmesi sorgulanmaya veya sorgulamaya göre daha kolaydır.
Hayatı, geleceği, ilişkileri, neleri başarabileceğinizi, neleri yapmanız ve yapmamanız gerektiğini, maçın sonucunu, takımınızın durumunu, işinizi, aşkınızı, aşınızı merak edip sorular sorup kendinizi başka boyutlara geçişler yaparak yeni öğrenmelere ve gerçeklere yelken açabilirsiniz, açmalısınız da.
Soru sormak; daha doğrusu doğru, isabetli, işin özünü kavrayamaya ve anlamaya dönük soru sorabilmek o kadar kolay değildir ama öğrenilebilir. Doğru, anlamlı, merak ve öğrenme duygusuyla sorulan sorular, insanı bilgeliğe ve önderliğe götürür ve onu hem kendi hem de başkalarının gözünde yüceltir. İnsan doğru ve anlamlı sorular sorabildiğinde gelişim, değişim ve dönüşüm yolculuğunda ne kadar değerli ve önemli olduğunu kavramaya başlar.
İnsanlığı, uygarlığı geliştiren, değiştiren ve dönüştüren kişiler genelde en “iyi, farklı, cesur sorular” soran ve sonrasında yeni şeyler icat eden, keşfeden öncülerdir… Onlar yapabiliyorsa bizler de yapabiliriz aslında. Ustalık kimsenin tekelinde değildir…