banner565

banner622

banner472

banner458

banner457

banner626

01.07.2013, 18:07 9853

Reformlara devam

Yılın ilk çeyreğinde ABD ekonomisi yüzde 1.8 büyüdü. Bu bir “güçlü toparlanma”dır. 2007’den beri dünya finans piyasasına trilyonlarca dolar akıttıktan sonra ABD’nin bir aşamadan sonra bu politikadan döneceği belliydi. Nitekim ABD Merkez Bankası FED, Haziran ayında beklenen kararı aldı, doları kendi ülkesine çağıran politikayı başlattı.
Bu yeni bir dönem demektir. Özellikle büyümek için dış finansmana ihtiyacı olan ekonomiler için yeni bir durum yaratmaktadır. Türkiye’nin’de aralarında bulunduğu Gelişmekte Olan Ülkeler’den kapitalizmin merkezine doğru bir dolar kaçışı başlamıştır. Gelişme Türkiye’yi de yakından ilgilendirmektedir. Çünkü Türkiye ekonomisi verdiği yüksek cari açığı dış finansmanla kapatmak zorunda olan bir ekonomidir.
Bu yeni gelişmenin Türkiye ekonomisi üzerinde “yıkıcı” bir etkisi olmayacak gibi gözükmektedir. Çünkü makro planda ekonomik dengeler güven verici bir çerçeve oluşturmaktadır. Süregelen bir siyasi istikrar yaşanmıştır ve bu da Türkiye’de ekonomik yapıyı güçlendirmiştir. Türkiye yeni döneme büyük sarsıntılar geçirmeden ayak uydurabilecektir.
Ama elbette bunun mümkün olması “istikrar” gerektirmektedir. İzlenen dönüşümcü ve reformcu çizginin terkedilmemesi şarttır. Bu reformcu çizgiye AB ile müzakere sürecinin başlaması sayesinde girilmiştir. Sarkozy gibi “kriz” yaratma meraklısı siyasi figürlere rağmen AB ile ilişkiler koparılmamıştır. Ancak son üç yılda AB-Türkiye ilişkilerinin gevşediği de görülmüştür. Bundan reform süreci de zarar görmüştür.
Temmuz ayındayız ve Türkiye’nin ekonomisine ve istikrarına gerçekçi bir gözle bakabiliriz. Hükümet -veya devlet- bir “Çözüm Süreci” başlattı ve toplumun yüzde 80’e varan bir kesiminin desteğini arkasına aldı. Bu sürecin öngörülen şekilde işlediği resmen açıklanıyor. Çözüm sürecinin ölçülebilir ekonomik sonuçlar yarattığı da gözleniyor. Güneydoğu ve Doğu vilayetlerine hergün bir yatırımcılar heyetinin gidişini TV’lerden izliyor, gazetelerden okuyoruz.
Haziran ayı içinde bir de “Gezi Parkı olayı” diye beklenmedik  bir hadise yaşadık. “İstikrar bozulacak mı?” diye endişelendik. Ancak olayın genel fotoğrafı ve çıkardığı ses, özgürlükçü ve barışçıl bir talep olduğunu herkese gösterdi. Cumhurbaşkanı’ndan başlayarak Hükümet, siyaset ve devlet bu hareketten “demokratik reformlara devam” mesajı aldıklarını duyurdular. Tepkiler ve değerlendirmeler akıl ve sağduyu mecrasında toplandı.
Türkiye FED kararından önce de dış finansmana bağımlı büyüme çizgisini düzeltmeye dönük politikalar başlatmıştı. Bu amaçla Teşvik sistemini de yenilemişti. Sürdürülebilir sağlıklı bir büyümenin altyapısı anlamında da Türkiye önemli bir birikim sağlamıştır. Yatırım dinamiği özellikle KOBİ’ler bazında finansal  yapıya bağlı olarak yavaş gidiyordu. Gündemde olan, KOBİ’lerin yatırım dinamiğini harekete geçirecek olan finansal reformların gerçekleştirilmesidir.
Bunun nasıl yapılacağını tartışarak bulacağız. Ramazan ayına girdik. Ramazan ilgimizi dışarıya, topluma çeviren bir gelenektir aynı zamanda. Temmuz’la birlikte Türkiye’nin değişen gündemini, sağduyuyla farklılıkları zenginlik sayan bir yaklaşımla tartışalım. Ramazan’ı birbirimizi daha iyi anlayabilmek için fırsat sayalım.

Göreceğiz ki; endişeye gerek yoktur. Akıl ve mantık ağır basacaktır.

Yorumlar (0)
banner557