PAGDER Başkanı Selçuk Gülsün, Plastik Sektörünün 2021 Yılını Değerlendiriyor...
PAGDER Başkanı Selçuk Gülsün, “Herhangi bir sanayi kolunda kalıcı büyüme yaşanması için ise sağlıklı bir iç pazara sahip olmanın önemi yadsınamaz. Bu sebeple önümüzdeki dönemde en önem verilecek konunun ülkemiz insanının satın alma gücünü yükseltmek olduğu görüşündeyiz. Sanayi üretiminin öncelendiği bir politika setinin benimsenmesi durumunda ise girdi maliyeti kaynaklı enflasyonun önüne geçilmesi daha olası olacaktır” dedi.
Türk plastik sektörü; Dünya’nın 5., Avrupa’nın Almanya’dan sonra 2. plastik üreticisi. 250 bin kişiye istihdam yaratan sektörün 156 ülkeye ihracatıyla ekonomimize katkısını anımsatmak isterim.
Plastik Sanayicileri Derneği (PAGDER) Yönetim Kurulu Başkanı Selçuk Gülsün, Uludağ Üniversitesi İktisat Fakültesi Maliye Bölümü’nden mezun. İş yaşamında ise 2001 yılından bu yana plastik sektörü içerisinde. ‘Tisan Mühendislik Plastikleri’ Firması’nın Yönetim Kurulu Üyeliği görevini yürütmekte. Değerli Başkan Selçuk Gülsün ile plastik sektörünün geride bıraktığımız 2021 yılının değerlendirmesini yaptık.
Plastik sektörünün 2021 yılında yaşanan tüm sorunlara rağmen büyümeye devam ettiğini belirten Gülsün, “2020 yılının son çeyreğinden beri yüksek seyretmekte olan plastik hammadde fiyatları, Türk Lirası’nda yaşanan değer kaybı ve Pandemi’ye bağlı olarak bozulan tedarik zinciri kaynaklı sorunlara rağmen 2021 yılında ihracat temelli büyümeyi yakalamış olmak bizleri mutlu ediyor. Tabii bu büyümenin kalıcı olması için iç pazarında güçlendirilmesi şart” dedi.
Hammadde tedarikinde yaşanan sıkıntılar ve kur krizine bağlı olarak bilhassa iç pazar yoğun çalışan işletmelerin çok zor günler geçirdiğinin ve zaman zaman fiyat belirlemekte dahi zorlandığının altını çizen Gülsün, “Öte yandan sektörümüzün, tedarik zincirinde yaşanan kırılmanın yarattığı fırsatları iyi değerlendirdiğini ve ihracat pazarlarında varlığını güçlendirdiğini görüyoruz. İşletmelerimize doğal bir hedge sağlayarak kur hareketlerinden koruması sebebiyle işletmelerimizin sağlıklı bir finansal yapıya kavuşmasında çok büyük öneme sahip olduğunu düşündüğümüz ihracatta hem değer hem miktar bazında önemli bir sıçrama yaşandı. 2020 yılında plastik hammadde ve plastik mamul toplam ihracatımız 3.5 milyon ton ve 6.9 milyar dolar olarak gerçekleşirken 2021 yılı ihracatımız miktar bazında yüzde 18.5 artışla 4.2 milyon tona, değer bazında yüzde 40.9 artışla 9.7 milyar dolar mertebesine ulaştı. Bu noktada özellikle ihracatımızın miktar bazında bu denli yüksek bir artış göstermiş olması sevindirici zira değer bazında yaşanan artış emtia fiyatlarında yaşanan hareketlere bağlı olarak değişkenlik gösterebiliyor ve yanıltıcı olabiliyor. Sektörümüzün ihracatı ile ilgili bir diğer dikkat çekmek gereken husus ise dolaylı ihracatımızın bu hesaplara dâhil edilmemiş olduğu gerçeğidir. Örneğin; ortalama olarak bir otomobilde 175 kilogram civarında plastik malzeme kullanılmakta ve bu plastik malzemeler aracın daha hafif olmasını sağlayarak yakıt tüketimini ve dolayısıyla karbon ayak izimizi azaltmaktadır. İhracata konu olan araçların içerisindeki plastik ekipmanlar ise farklı bir GTİP’ten çıktıkları için plastik ihracatı içerisinde yer almamaktadır. Bizim yaptığımız hesaplamalara göre dolaylı ihracatı da dâhil ettiğimizde sektörümüzün 2021 yılı ihracatının 15 milyar doların üzerinde olduğunu söyleyebiliriz” dedi.
İhracattaki artışı yakalayamıyor olsa da toplam plastik mamul üretimimizin de arttığını dile getiren Selçuk Gülsün, şunları söyledi: “2021 yılında plastik mamul üretimimizin 11.4 milyon ton seviyesine geldiğini görüyoruz. Bu önemli bir üretim artışına işaret ediyor olsa da iç pazarda yaşanan sorunların da etkisiyle üretim tarafındaki artışın ihracata kıyasla daha mütevazı kaldığını görüyoruz. Herhangi bir sanayi kolunda kalıcı büyüme yaşanması için ise sağlıklı bir iç pazara sahip olmanın önemi yadsınamaz. Bu sebeple önümüzdeki dönemde en önem verilecek konunun ülkemiz insanının satın alma gücünü yükseltmek olduğu görüşündeyiz.”
2021 yılı boyunca sanayi üretiminin performans kaybına yol açan bir diğer önemli başlığın ise kamunun sanayiye bakış açısı ve belirsizlik ortamı olduğuna değinen Gülsün, “Özellikle kamunun kontrolünde olan girdi fiyatlarının belirlenmesinde sanayiyi adeta üvey evlat olarak gören bir bakış açısının belirlendiğini ve son dönem zamlarının tamamının sanayiciye yansıtıldığını gördük. Oysaki sanayi girdisinde yaşanan maliyet artışı dolaylı olarak tüketici enflasyonuna yansımakta ve bu politikanın uygulanmasında itici güç olduğuna inandığımız tüketiciyi koruma görevini getirememektedir. Öte yandan bu maliyet artışı ülkemiz sanayicisinin ihracat pazarlarında güç kaybetmesine ve rekabet gücünü yitirmesine sebep olmaktadır. Bunun yerine sanayi üretiminin öncelendiği bir politika setinin benimsenmesi durumunda ise girdi maliyeti kaynaklı enflasyonun önüne geçilmesi daha olası olacaktır” diye konuştu.