Mazide Kalan DPT, Kalkınma bakanlığı ve Kalkınma Ajansları...
1963 yılından 2011 yılına kadar kuruluş kanunu gereği DPT ( Devlet Planlama Teşkilatı) “Beş yıllık Kalkınma Planları”nı ve yıllık Planları hazırlayarak Hükümetlere sunardı. Zaman zaman tartışılan bir kurum oldu.
Bir dönem “Bize plan değil, pilav lazım”, “Planlı dönemler sosyalist ülkelerde yapılmaktadır” gibi söylemlerle anıldı.
Kapatılana değin ülkenin kalkınmasına yönelik birçok projeleri Hükümetlere sunmuştu. DPT 50 yılı aşan geçmişi, 2011 yılında çıkarılan 641 Sayılı KHK ile bir görüşe göre lağvedildi bir başka görüşe göre de DPT’yi daha da güçlendirdi. Kalkınma Bakanlığı’nın omurgası DPT’den oluşmaktadır.
2011 yılında kurulan Kalkınma Bakanlığı’na sayın Cevdet Yılmaz atandı. Bakan Beyi, Milletvekilliği dönemimde tanıma olanağını bulmuştum.
Geçtiğimiz günlerde TOSYÖV Başkanı Yalçın Sönmez, Başkan Yardımcısı Nezih Kuleyin ile birlikte Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ı ziyaret ettik. Sayın Bakan DPT kültüründen geldiğini; bilgisiyle, vizyonuyla ortaya koyarken güleryüzüyle de pozitif enerjisini etrafa cömertçe aktarabiliyor.
Bakanlık üst yönetiminde ağırlığın DPT kökenlilerden oluşması Bakanlığın başarısında önemli bir faktör olarak görülüyor. Bir başka ifade ile Bakanlık kuruluş yasasının kendisine yüklemiş olduğu görevleri yerine getirmesinde bakanlığın omurgasını DPT’nin oluşturması ciddi yararlar getiriyor. Örneğin geçmişte DPT’nin hazırladığı 5 yıllık kalkınma planlarını hazırlama görevinin Kalkınma Bakanlığı’na verilmesi bu bağlamda çok önemli. Bilindiği gibi beşer yıllık dönemler itibarıyla hazırlanan kalkınma planları, yıllık programlarla uygulamaya geçirilmektedir.
Yıllık programlar, kalkınma planlarında benimsenen hedef ve politikalarla tutarlı olarak, Kalkınma Bakanlığı tarafından ilgili kuruluşların da görüşleri alınarak hazırlanır, Yüksek Planlama Kurulu ve Bakanlar Kurulu tarafından onaylanır. Plan sistematiğine göre hazırlanan yıllık programlar, o yıl için ulaşılacak hedefleri ve izlenecek politikaları belirler, kamu yatırımlarının sektörler ve kuruluşlar itibarıyla tahsisini gösterir.
Bütçe ve kamu kuruluşlarının iş programlarının, yıllık programın hedef ve politikaları ile tutarlı olması gerekmektedir. Kanımca Kalkınma Bakanlığı salt plan hazırlamak amacıyla kurulmamıştır. Üyesi olmaya çalıştığımız AB üyelik sürecinde üyeliğin gerektirdiği bölgeselleşme politikaları ile uyum çalışmalarının bakanlığın kuruluş amaçları arasında olduğunu gözardı etmemek gerekiyor.
Örneğin; Bakanlığın yapısında yeralan, Bölgesel Gelişme ve Yapısal Uyum, Dış Ekonomik İlişkiler, Dış İlişkiler, Ekonomik Modeller ve Stratejik Araştırmalar, İktisadi Sektörler ve Koordinasyon, Yatırım Programlama, İzleme ve Değerlendirme, Yıllık Programlar ve Konjonktür Değerlendirme, Genel Müdürlükleri gibi birimlerin yanısıra Doğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı, Doğu Karadeniz Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı, GAP İdaresi Başkanlığı, Konya Ovası Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı ve Kalkınma Ajansları bu uyum sürecini disipline ve koordine etmek amacını taşımakta.
Burada Kalkınma Ajansları’ndan da kısaca sözedersek; AB ülkelerinde olduğu gibi yatırımcılara bürokratik işlemleri en aza indirerek hızla yatırım işlemlerini sonlandıracak ve destekleyecek “Tek Durak Ofis”lerin kurulması amacıyla yola çıkılmıştı. Ne yazık ki bunun henüz gerçekleşemediğini üzülerek görüyoruz.
Keşke Kalkınma Ajansları kuruluş aşamasında Avrupa’daki özellikle İrlanda’daki ajansların modeli (Enterprise Ireland gibi) benimsenmiş olsaydı.
AB’ye uyum yasaları çerçevesinde Ajansların kurulmasında, bölgesel kalkınmayı hızlandırmak, bölgeler arasındaki eşitsizliği gidermek, kaynakların yerinde ve etkin kullanılmasını sağlayarak yeni girişimcilerin akılcı projelerini hayata geçirmek temel amaçlar olarak belirlenmişti. Bugün sayıları 26 olan Kalkınma Ajansları kurulma aşamasında bir hayli umut ve heyecan yaratmıştı. Yapısında Sivil Toplum Kuruluşları’nın (STK) da varlığı katılımcılığın somut göstergesi olarak görüldü. Sayısal çoğunluk STK ve meslek kuruluşlarından yana olmasına karşın kamu kaynaklarının kullanımı ve denetimi nedeniyle yönetim ve proje belirlemelerinde kamu ağırlığı giderek önplana çıkmaya başladı. Sistem istemeyerek de olsa kamu kuruluşu niteliğine dönüşüverdi.
Örneğin; üye sayısı 100’ü bulan, kentin iş dünyasının, sosyal hayatın içinden gelen insanlardan oluşan “Kalkınma Kurulu”nun bir yetkisi yok. Kurul, İl valisinin başkanlığını yaptığı Yönetim Kurulu’na danışmanlık ya da tavsiye niteliğinde öneriler sunan konumda.
Kalkınma Ajansları’nın örnek teşkil eden başarılı çalışmalarına da haksızlık yapmadan gelen eleştirileri de söylemekte yarar görenlerdenim.