Yönetim Kurulları Şirketlerin Beynidir
Bir şirketin yönetim kurulunun performansı; yaptıkları toplantı sayısına değil, aldıkları stratejik kararların kalitesine ve bu kararları rafine bir şekilde icra kuruluna aktarabilmelerine bağlıdır. Yönetim kurulları birer canlı organizma olan şirketlerin beyin fonksiyonlarını yerine getirir. Bu şirketlerin uzun dönemde karlı olarak hayatta kalmalarından doğrudan yönetim kurulları sorumludur, genel müdür liderliğindeki icra kurulları değil.
“Denizler altındaki birçok deniz canlısında beyin dediğimiz gri hücre toplulukları olmadığını ve bunun yerine vücutlarına yayılmış bir nöron ve duyu hücreleri ağı olduğunu biliyoruz. Bu duyu hücreleri ağı deniz canlısının suda gezinmesini, yiyecek kokularını almasını ve yırtıcılardan korunmasını sağlıyor.”
Kısa bir araştırma ile tamamen biyoloji ile ilgili olduğunu ve şirket yönetimleri ile hiç ilgisi olmadığını düşündüğümüz yukarıdaki cümleyi biraz değiştirerek tekrar yazmak istiyorum:
“Küresel rekabet altında ve adına şirket dediğimiz birçok ‘canlıda’ yönetim kurulu dediğimiz insan toplulukları olmadığını veya etkin olmadığını ve bunun yerine şirketin içine yayılmış bir orta kademe yönetici ağı olduğunu biliyoruz. Bu duyu hücreleri ağı şirketin ticari ortamda gezinmesini, ciro ve kar kokularını almasını ve rakiplerden korunmasını sağlıyor.”
Kısaca; etkin bir yönetim kurulu olmayan şirketler, uygun stratejik kararları alma yetkinliğinde olamayacağından genel müdür liderliğindeki müdürlerden oluşan icra kurulları tarafından oluşturulan günlük operasyonel kararlar ile hayatta kalmaya çalışırlar.
Ülkemizdeki özellikle aile veya patron şirketlerinin yönetim kurulları sadece kağıt üzerinde mevcuttur veya yönetim kurulunu tek başına patronun kendisi temsil eder. Genelde aynı patronlar günlük operasyonlardan da sorumlu olduğundan ortak akılla oluşturulabilecek şirket stratejilerini üretmekten ve etkin bir şekilde icra kurulunu yönlendirmekten çok uzaktır.
Kar amaçlı olmayan organizasyonlarda, ki buna kamu şirketleri de dahildir, hayatta kalma refleksine, dolayısı ile rafine stratejiler üretmeye ihtiyaç olmadığından bu tür kurumların yönetim kurulları genelde sadece şekil olarak mevcuttur.
Özellikle sivil toplum kuruluşlarında rastladığımız bir başka yapılanma daha vardır: Çok güçlü yönetim kurulu ve altında 2-3 personelden oluşan ekibi ile zayıf bir genel sekreter. Bu tür yapılar, eğer üyeler yeteri kadar zaman ayırabiliyorlar ise kurum için rafine stratejiler üretebilir ama bu stratejilerden sadece birkaçı hayata geçirilebilir. Bu tür kurumların performans kaygısı olmadığından bir sorun da yaşanmaz. Bu tür kurumlara da zaten seçilebilmek önemlidir, kurumun başarılı olması değil.
Ülkemizde bir başka kategori ise; ne kadar çok çalıştıklarını göstermek üzere hemen hemen her hafta toplanan, hatta sürekli toplu kalan yönetim kurulları vardır. Bu tür yönetim kurullarının ise; kendi varlık nedenleri konusunda yanlış bilgiye sahip olduklarını söylemek mümkündür.
Bir şirketin yönetim kurulunun performansı; yaptıkları toplantı sayısına değil, aldıkları stratejik kararların kalitesine ve bu kararları rafine bir şekilde icra kuruluna aktarabilmelerine bağlıdır. İcra kurullarının kendilerine aktarılan stratejik hedef ve stratejileri başarılı bir şekilde hayata geçirilebildiğinin kontrolu da yine yönetim kurulunun sorumlulukları arasındadır.
Kısaca, yönetim kurulları birer canlı organizma olan şirketlerin beyin fonksiyonlarını yerine getirir. Bu şirketlerin uzun dönemde karlı olarak hayatta kalmalarından doğrudan yönetim kurulları sorumludur, genel müdür liderliğindeki icra kurulları değil.