01.02.2013, 13:29
3165
Yeni Anayasa
Bütün ülkeler şu veya bu önlemlerden geçerek 2013 yılına girdiler. Kimi ülkeler bu noktaya diri geldiler; kimileri de zayıf. Zayıf olanların başında AB Avrupası geliyor. Diğer zayıf bir bölge de, "Arap baharı" nedeniyle sarsılan Ortadoğu ve Kuzey Afrika. Çin, Hindistan, Brezilya ve Rusya gibi Gelişmekte Olanlar 2013 yılına büyümeye dönük girerken zayıf ekonomik bölgelerin de 2013 ikinci yarısında durgunluktan çıkıp büyümeye geçecekleri öngörülüyor. Kısaca, gidişat umutlu.
Tabloya ABD ekonomisini koymamıza gerek yok. Çünkü ABD ekonomisi "patron ekonomi"dir, toplam dünya ekonomisinin ortalamasıdır ve zayıf ya da sağlam, dünya ekonomisi geliştikçe gelişir.
Türkiye'nin durumu nedir?
Biz "şöyledir" veya "böyledir" dersek bu çok az şey ifade eder; önemli olan Türkiye için başkalarının ne dediğidir. Bir değerlendirme şirketi "iyidir" der, Türkiye ekonomisi canlanır, bir diğeri "kötüdür" der, sarsılır.
Bunun niye böyle olduğunun tarihsel ve güncel nedenlerini hepimiz biliyoruz. "Değişelim", "dönüşelim" diyerek son vermek istediğimiz de budur zaten. Enerji'de dışa bağımlı oluşumuz tek neden, hatta nedenlerden biri bile değildir.
Günümüzde "bağımsız ekonomi" diye bir şey kalmamıştır.
Türkiye'nin kriz sırasında ve toparlanma döneminde aldığı ve sayesinde güç kazandığı ekonomik önlemlerin 2013 yılı ve sonrasının gelişme süreçleri bakımından hiç bir önemi kalmamıştır. Çünkü bu önlemler korunma amaçlı savunma önlemleriydi. Küresel rekabetin krizden önceki koşullarına geri dönüyoruz ve rekabet yine, finans, inovasyon, Ar-Ge, teşvik, bilişim, yönetişim, sistem gibi elemanlardan kurulu platform üzerinde sürecek. Türkiye'nin kendine sürdürülebilir böyle bir platform kurması ise bir dizi temel ve mikro reformlar sürecinden geçmesini gerektirir. Bu süreci yaşamış gelişkinlerle Çin bile başedemezken Türkiye'nin etmesi olanaksızdır.
Türkiye köklü bir dönüşümün eşiğindedir. 2013 yılı ve sonrasında ya bu deveyi güdecek, ya da pes edecektir. Fakat en önce, reformist politika ve uygulamalara izin vermeyen, yapabildiğimizi ancak çevresinden dolanarak yaptığımız anayasasından kurtulması gerekir. Reformcu bir anayasa bambaşka bir şeydir ve yapmamız şart olan reformlar ancak böyle bir anayasa ile yapılabilir. İster siyasetin bugünkü durumundan, istersek ekonominin zaruri ihtiyaçlarından yola çıkalım. Hepimiz aynı noktaya varacağız: Yeni bir Anayasa.
Katma değer üretimi yetersiz, tasarrufu düşük, kullanabileceği finansal araçları sayılı, kendi potansiyelinden kaynak çıkaramayan Türkiye reformları zorunlu hale getiren yeni bir anayasa sayesinde zincirlerinden kurtulabilecektir. Bunun uygun atmosferini yaratmak hepimizin ortak sorumluluğudur.
Tabloya ABD ekonomisini koymamıza gerek yok. Çünkü ABD ekonomisi "patron ekonomi"dir, toplam dünya ekonomisinin ortalamasıdır ve zayıf ya da sağlam, dünya ekonomisi geliştikçe gelişir.
Türkiye'nin durumu nedir?
Biz "şöyledir" veya "böyledir" dersek bu çok az şey ifade eder; önemli olan Türkiye için başkalarının ne dediğidir. Bir değerlendirme şirketi "iyidir" der, Türkiye ekonomisi canlanır, bir diğeri "kötüdür" der, sarsılır.
Bunun niye böyle olduğunun tarihsel ve güncel nedenlerini hepimiz biliyoruz. "Değişelim", "dönüşelim" diyerek son vermek istediğimiz de budur zaten. Enerji'de dışa bağımlı oluşumuz tek neden, hatta nedenlerden biri bile değildir.
Günümüzde "bağımsız ekonomi" diye bir şey kalmamıştır.
Türkiye'nin kriz sırasında ve toparlanma döneminde aldığı ve sayesinde güç kazandığı ekonomik önlemlerin 2013 yılı ve sonrasının gelişme süreçleri bakımından hiç bir önemi kalmamıştır. Çünkü bu önlemler korunma amaçlı savunma önlemleriydi. Küresel rekabetin krizden önceki koşullarına geri dönüyoruz ve rekabet yine, finans, inovasyon, Ar-Ge, teşvik, bilişim, yönetişim, sistem gibi elemanlardan kurulu platform üzerinde sürecek. Türkiye'nin kendine sürdürülebilir böyle bir platform kurması ise bir dizi temel ve mikro reformlar sürecinden geçmesini gerektirir. Bu süreci yaşamış gelişkinlerle Çin bile başedemezken Türkiye'nin etmesi olanaksızdır.
Türkiye köklü bir dönüşümün eşiğindedir. 2013 yılı ve sonrasında ya bu deveyi güdecek, ya da pes edecektir. Fakat en önce, reformist politika ve uygulamalara izin vermeyen, yapabildiğimizi ancak çevresinden dolanarak yaptığımız anayasasından kurtulması gerekir. Reformcu bir anayasa bambaşka bir şeydir ve yapmamız şart olan reformlar ancak böyle bir anayasa ile yapılabilir. İster siyasetin bugünkü durumundan, istersek ekonominin zaruri ihtiyaçlarından yola çıkalım. Hepimiz aynı noktaya varacağız: Yeni bir Anayasa.
Katma değer üretimi yetersiz, tasarrufu düşük, kullanabileceği finansal araçları sayılı, kendi potansiyelinden kaynak çıkaramayan Türkiye reformları zorunlu hale getiren yeni bir anayasa sayesinde zincirlerinden kurtulabilecektir. Bunun uygun atmosferini yaratmak hepimizin ortak sorumluluğudur.